ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Gizli Tanık Dinlenir İken Sanık Veya Müdafinin Bulundurulmaması Bozma Nedenidir

26-09-2020 - 739

Gizli Tanık Dinlenir İken Sanık Veya Müdafinin Bulundurulmaması Bozma Nedenidir


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
2016/698
2020/86
2020-02-11





Özet:

  • Tanığın gizlice dinlenmesi sırasında mahkeme heyeti tarafından reaksiyonlarının doğrudan gözlemlenmesine karşın sanık ve müdafisine ses yoluyla dahi bu imkânın sağlanmaması, savunma tarafının, tanığın sorulan sorulara verdiği cevaplar sırasında kişisel izlenim elde edememesi ve soru sormak suretiyle beyanlarının güvenilirliğini denetleme imkânlarının ellerinden alınması, gizli tanığın ifadesinin alınmış olduğu belirtilmiş olup ayrıca ifadesinin duruşmada okunmaması, bu ifadeye karşı sanık ve müdafisine diyeceklerinin sorulmaması, savunma tarafına tanığı sorgulama imkanı tanınmadığı gibi, varsa sorularının tanığa yöneltilip tanık beyanının alınmaması, sanığın mahkûmiyetine karar verilirken iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tutanaklarıyla birlikte belirleyici ölçüde gizli tanığın ifadesine dayanılması sebebiyle, tanığın menfaatleriyle sanığın hakları arasında silahların eşitliğine yönelik denge unsurlarının gözetilmemesi nedenleriyle sanığın savunma ve adil yargılanma haklarının ihlâl edildiği kabul edilmelidir.

 
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi

Mahkemesi :Ağır Ceza (CMK'nın mülga 250. maddesi ile görevli)

Sayısı : 106-139

Sanık ... ...’ın suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan TCK'nın 220/2-3, 62, 58/6-9 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, fuhşa aracılık etme suçundan ise aynı Kanun’un 227/2-6, 62, 52/2-4, 53 ve 58/6-9. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis ve 37.500 TL adli para ceza ile cezalandırılmasına, her iki suç yönünden hak yoksunluğuna ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin CMK'nın mülga 250. maddesi ile görevli Adana (Kapatılan) 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.05.2013 tarihli ve 106-139 sayılı hükümlerin, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 25.03.2015 tarih ve 7498-38826 sayı ile onanmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,

Daire Üyesi ... “ 5.7.2012 günlü Resmî Gazete'de yayımlanan 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanun'un geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler; 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'na eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da; anılan maddenin 4. fıkrasına, 'Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtayın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.' hükmü konulmuştur. Sözü geçen bu hüküm, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırıdır. Şöyle ki;

1- Özel yetkili mahkemeler, 'Adil Yargılanma Hakkı' ve 'Yargı Birliği'ni sağlamak amacıyla kaldırılmıştır. Bu husus, anılan Kanun'un genel gerekçesi ile sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; tüm ağır ceza mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması amaçlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır.

Ancak, 6526 sayılı Kanunla, Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen geçici 14. maddesinin 4. fıkrasının son cümlesinde, özel-genel mahkeme ayrımı sürdürülmekle; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 'Kanun önünde eşitlik' başlıklı 10; 'Hak arama hürriyeti' başlıklı 36; 'Kanuni hâkim güvencesi' başlıklı 37 ve 'Suç ve Cezalara ilişkin esaslar' başlıklı 38. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesine aykırı bir düzenleme yapılmış ve yargı birliği ilkesi ihlal edilmiştir.

2- Mahkemeler, bütün işlemlerinde, Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan 'Kanun önünde eşitlik' ilkesine uygun hareket etmek zorundadır. 6526 sayılı Kanun'la kanıt toplama yöntemleri değişmiş; yargılama hukuku, hukuka uygun ve güvenilir hâle getirilmiştir. Önceden, CMK’nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda, şüpheli ve sanıklar yönünden mevcut kısıtlayıcı hükümler kaldırılmakla, kişilerin hukuki güvenlik hakları ile yargılama eşitliği sağlanmıştır.

3- Keza bu cümle, Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan, 'Hak arama hürriyeti ile herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu'; 37. maddesindeki, 'Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamayacağı' ve 38. maddesinde yer alan, 'Kanuna aykırı olan elde edilmiş bulguların, delil olarak kabul edilemeyeceği' hükümlerine de aykırılık teşkil etmektedir.

4- Çağdaş anayasaların temel kurallarından birisi de kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği kuralıdır. Kanun koyucu, CMK’nın 250. maddesi ile görevli mahkemeleri kaldırmakla, bu mahkemelerin, normal ağır ceza mahkemelerine göre daha güvencesiz olduğunu kabul etmiştir

5- CMK’nın 250. maddesi ile görevli mahkemelerin kaldırılarak diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıklarıyla, kararları Yargıtay’da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında fark yaratılması da Anayasa’nın 10. maddesinde yazılı eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmuştur.

6- Anayasa’nın 90/son maddesinde yer alan, 'Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır' kuralı gereği olarak da; yapılan düzenleme, AİHS’nin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir.

Özetle, 5526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrasının son cümlesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalara aykırı olduğundan, 152. madde uyarınca Anayasa Mahkemesine başvurulması ve verilecek karar sonucuna kadar temyiz incelemesinin geri bırakılması",

Daire Üyesi... “6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanun'un geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen, CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler, 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'na eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da anılan maddenin 4. fıkrasına, 'Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay'ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.' hükmü konulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin, konumu gereği; başta terör olmak üzere, örgütlü suçlarla mücadele edebilmesi için; Kanun Koyucunun özel yetkili mahkemeleri kaldırırken; kaldırma gerekçesinde ortaya koyduğu sakıncaları taşımayan; evrensel hukuk kurallarına uygun; yetki ve görev sınırları iyi çizilmiş; alt yapısı iyi oluşturulmuş; ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğu, inancını taşıyorum.

Düşüncem bu olmakla birlikte, benim muhalefetim; bu mahkemeler kaldırılırken; dosyası henüz sonuçlanmamış sanıklarla; dosyası karara bağlanıp, Yargıtay'a gönderilmiş olan sanıklar arasında ayrım yapan yukarıda açıklandığı şekilde bir hükme yer verilmesinin, kaldırma nedenleriyle örtüşmediği ve çeliştiği noktasına ilişkindir.

Çünkü;

5271 sayılı Kanunun 2/f maddesi 'kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi' ifade eder, şeklinde tanımlanmış olup, bu tanıma göre, temyiz aşamasındaki dosyalar kovuşturması devam eden derdest dosyalardır. Bu tanım karşısında, henüz kovuşturma süreci tamamlanmamış dosyalardan; özel yetkili mahkemelerce karar verilmemiş olanların genel (normal) ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; temyiz aşamasındakilerin ise Yargıtay tarafından incelenmesi yolunda düzenleme yapılmak suretiyle ayrıma gidilmesinin doğru bir çözüm şekli olmadığını düşünüyorum. Sebeplerini aşağıda açıklayacağım üzere, bu Kanun hükmüne rağmen; Yargıtay'da bulunan dosyalarında, aynen, karar verilmemiş dosyalarda olduğu gibi; hiçbir incelemeye tâbi tutulmadan salt, söz konusu mahkemelerin kaldırıldığı gerekçesi ile genel bir kanun bozması yapılıp, mahalline iade edilmeleri ve muhakemelerinin; genel (normal) mahkemelerde yapılmasının sağlanması görüşündeyim. Aksi bir çözüm, yani esasa girilerek bu dosyaların inceleneceği kuralına uyulması 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olur.

Şöyle ki;

1- Özel Yetkili Mahkemeler, 'Adil Yargılanma Hakkı' ve 'Ağır Ceza Mahkemeleri' arasındaki ayrıma son vermek amacıyla kaldırılmış olup, bu husus anılan Kanunun genel ve sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; böylece, bütün Ağır Ceza Mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması sağlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda baktığımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay'ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağına ilişkin düzenlenme yapılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun düşmez.

Zira, Kanun Koyucu, bizzat kendisi, özel yetkili mahkemeleri adil yargılanma hakkını temin etmek amacıyla kaldırıldığını, Kanun gerekçesinde yer vermesine ve bu mahkemelerin normal ağır ceza mahkemelerine göre, daha güvencesiz olduğunu kabul etmesine rağmen; bu mahkemelerce kurulan hükümlerin, normal ağır ceza mahkemelerinden verilen kararlar gibi incelenmesini öngörmesi; kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen bir sonuç yaratır.

2- Mahkemeler, bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar. 6526 sayılı Kanun'la delil toplama yöntemleri değiştirilmiş; önceden CMK'nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli ve sanıklar yönünden kısıtlayıcı hükümler kaldırılarak, hukukî güvenlik ile yargılama eşitliği sağlanmıştır. Ancak Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sonucu, bu mahkemelerce karara bağlanmayan ve diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıkları ile; kararları Yargıtay'da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında ayrım yapılarak, fark yaratılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden ayrım gözetilmeksizin, herkesin yararlanmasını hüküm altına alan 14. maddesine ve iç hukukumuz yönünden de, Anayasamızın 'Kanun önünde eşitlik' başlıklı 10; 'Hak Arama Hürriyeti' başlıklı 36; 'Kanunî Hâkim Güvencesi' başlıklı 37; 'Suç ve Cezalar' başlıklı 38. maddelerine aykırılık oluşturur.

Görüldüğü üzere;

Söz konusu Kanunî düzenleme, bu hâliyle, hem Anayasamıza aykırıdır, hem de tarafı olduğumuz ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarla çatışmaktadır.

Şimdi, burada sorun, Anayasamıza ve yukarıda açıkladığımız milletlerarası antlaşmalara aykırılık oluşturan, anılan Kanun hükmünü aşıp aşamayacağımız; aşabilecek isek, bunu nasıl yapabileceğimiz noktasında toplanmaktadır.

Aslında, bu konu, bir sorun iken, Anayasamızın 90/5. maddesinde 07.05.2014 tarih ve 5170 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle, milletlerarası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınarak, temelinden çözülmüş olup, bu gün için tartışma kalmamıştır.

Şöyle ki;

Anayasamızın 90/5. maddesi ile; bir kanun hükmüyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir antlaşma kuralının çatışması hâlinde, antlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.

Bu hükümden hareketle somut olayımızı değerlendirecek olursak, 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanunu'na eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası son cümlesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalar ile çeliştiği açıkça görülmekte olup, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümlerine üstünlük tanınması suretiyle sorunun çözülmesi ve özel yetkili mahkemelerce verilen hükümlerin; başka yönleri incelenmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereğince, bütünüyle bozularak, genel (normal) ağır ceza mahkemelerinde; muhakemelerinin yapılması ve sonucuna göre, hüküm kurulması için bozulması gerekmektedir. Aksi bir düşüncenin kabul edilmesi; kanun koyucunun bu mahkemeleri kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen sonuçlar doğuracağı gibi hukukun; adalet, yerindelik ve hukukî güvenlik başlıkları altında toplanabilecek temel değerlerine de aykırı olur,” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.02.2016 tarih ve 400514 sayı ile;

"...Somut olay incelendiğinde; Adana il merkezi ve çevresinde ... ve ... isimli şahısların liderliğinde organize olan kalabalık bir grubun kumar ve fuhuş sektöründe örgütlenmiş bir yapı içerisinde faaliyette bulundukları ve çıkar sağladıklarının ihbarı ve tesbiti üzerine alınan mahkeme kararları doğrultusunda telefon dinlemeleri ve fiziki takiplere başlandığı ve bir süre takip ve dinlemeden sonra operasyonlar yapılarak sanıkların yakalandıkları ve adli soruşturmaya başlandığı, soruşturma sonucunda da çok sayıda sanık hakkında suç örgütü kurmak ve yönetmek, bu örgüte üye olmak, yağma, cinsel saldırı, yaralama suçlarından kamu davası açıldığı, bu arada sanık ... ... hakkında da bu örgüte bilerek üye olmak ve gizli müştekiye karşı fuhşa aracılık etmek suçlarından kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. Sanık hakkında açılan kamu davası ve yapılan yargılama sonucunda her iki suçtan da verilen mahkûmiyet kararı da Yüksek Daire tarafından diğer bir kısım sanıklarla birlikte onanmış bulunmaktadır.

Sanığın soruşturma ve kovuşturma aşamalarında alınan beyanlarında atılı suçlamayı hiçbir aşamada kabul etmediği, dosya kapsamında aleyhine delil olarak görünen ve mahkûmiyet kararının gerekçesi olarak kabul edilen iki adet telefon görüşmesi ve gizli müşteki (tanık) olarak soruşturma ve kovuştuma aşamasında bilgisine başvurulan, kimliği Mahkeme kasasında saklı gizli tanığın soruşturma aşamasındaki beyanları bulunduğu anlaşılmaktadır. Delil olarak kabul edilen bu telefon görüşmeleri sanık tarafından örgüt üyesi olmak suçundan mahkûm olan sanık ... ile yapılmıştır ve görüşme içerikleri incelendiğinde, örgüt adına bilerek ve isteyerek hareket edildiği, örgüt yöneticilerinin veya üyelerinin talimatları doğrultusunda eylemde bulunulduğu şeklinde bir bilgiye ulaşılamamış, gizli tanığın ya da örgüt kurucu ve yöneticilerinin ismi geçmemiştir. Telefon görüşmesi, sanık ile arkadaşı olduğu anlaşılan ... arasında yapılmış olup içeriğinde gizli müştekinin fuhuş yapmasına teşvik veya aracılık yapıldığı konusunda bir bilgi bulunmamaktadır. Ayrıca gizli müşteki olarak 08.03.2011 tarihli duruşmada yeminsiz olarak dinlenen bu şahıs da soruşturma ifadesinden farklı olarak sanık ... ...'ın adını vermemiş sadece diğer sanıklar... ve...'nın adını zikretmiştir. Dolayısıyla Mahkeme aşamasında tekrar edilmeyen soruşturma aşamasındaki soyut iddianın hükme esas alınması yasal olarak mümkün değildir. Keza soruşturma aşamasındaki ifadelerde de sanığın gizli müştekinin fuhuş yapmasına ne şekilde teşvik ve aracılıkta bulunduğu konusunda hiçbir bilgi elde edilemiştir.

Sanığın suçlamayı hiçbir aşamada kabul etmediği, aleyhinde soruşturma aşamasında beyanda bulunan gizli müştekinin ise Mahkemede isnadından rücu ettiği olayda, sanığın aleyhinde, tanık beyanı veya başkaca hiçbir delil bulunmamaktadır. Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairelerinin istikrar gösteren içtihatlarında da belirtildiği gibi başkaca delil bulunmayan olayda, fuhuş yapmasına aracılık edildiği iddia edilen gizli tanığın soruşturma aşamasındaki beyanına hukuki bir değer yüklemek mümkün olmayıp yine örgüt üyeliği suçu da üye olunduğu iddia olunan örgütün yöneticileriyle hiç bir irtibatın tespit edilememesi sebebiyle şüphede kalıp subuta ermediği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 06.04.2016 tarih ve 3050-2965 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

İtirazın kapsamına göre, inceleme sanığın suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve gizli tanığa yönelik fuhşa aracılık etme suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca incelenmek üzere istenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2016/698 esas sayılı dosyasının itiraz edilmeksizin iade edilmesine rağmen sehven 2019/545 esas numarasını alması nedeniyle söz konusu dosyanın iş bu dosya ile birleştirilerek incelemeye 2016/698 esas sayılı dosya üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve fuhuşa teşvik suçlarının sabit olup olmadığının değerlendirilmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle gizli tanığın usulüne uygun olarak dinlenip dinlenmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Adana ilinde inceleme dışı sanık ... liderliğinde faaliyet gösteren silahlı suç örgütünün bazı kadınlara zorla fuhuş yaptırdığı, örgüt adına fuhuş yapmayı reddeden kişilere örgüt üyeleri inceleme dışı sanıklar ..., ..., ... ve ...'ın tehdit, baskı ve cebir uyguladıkları, örgütün fuhuş faaliyetleri kapsamında üç kola ayrıldığı, bunlardan ilkinin Adana’da genelev işletilmesi, ikincisinin Mersin Adana Otoyolu Yenice Kavşağında bulunan karşılıklı otoparklarda fuhuş yaptırılması, üçüncüsünün ise People ve Beleş isimli barlarda fuhuş yapmak üzere bayan temin edilmesi olup sanığın itiraz kapsamındaki eylemleri bakımından yapılan incelemede; gizli tanık olarak dinlenen mağdurun ailesinden ayrılıp bir süre erkek arkadaşıyla birlikte yaşadığı, bu esnada üniversite sınavlarına hazırlanmak amacıyla dersaneye devam ettiği, erkek arkadaşından ayrılınca sokakta kaldığı, bir arkadaşının tavsiyesiyle ...’da inceleme dışı sanık ... ile tanıştığı, kendisine yardımcı olacağını söyleyen ...’in gizli tanığı, sevgilisi olup fuhuş yapan inceleme dışı sanık ... ile tanıştırdığı, mağdurun fuhuş yapmayı kabul etmemesi üzerine dilini ve cinsel organını yakmakla tehdit ettiği, bu durumdan korkan mağdurun fuhuş yapmayı kabul ettiği, müşterilerinin inceleme dışı sanıklar..., ... ve sanık ... tarafından temin edildiği, mağdurun kazandığı paradan sanık ... ile diğerlerinin komisyon alıp ... aracılığıyla suç örgütüne aktardıkları iddiasıyla kamu davası açıldığı,

Kolluk fezlekelerinden özetle; suç örgütünün amacının fuhuş yaptırmak ve buradan elde edilen gelirin örgüte aktarılması olup örgüt lideri ...'un resmen olmasa da adamları aracılığıyla Adana Genelevinde 82 sayılı yeri işlettiği, bunun haricinde bir kısım kadınları il genelindeki çeşitli barlarda çalıştırıp fuhuş yaptırdığı, bir kısım kadınları ise Mersin Otoyolundaki otoparklarda çalıştırıp kazandıkları fuhuş gelirlerini ellerinden aldığı, her bir faaliyet kolunun başına güvendiği elemanlarını koyduğu, onların da kendi faaliyet alanlarında alt kollara ayrılarak her bir grubun başına başka örgüt üyelerini sorumlu yaparak işlerin sorunsuz yürümesini, fuhuş gelirlerinin toplanarak örgüte aktarılmasını temin ettikleri,

Bu kapsamda inceleme dışı sanık ...'un önderliğindeki suç örgütünün üyesi "Gül" takma isimli... Yanık'ın Adana Genelevinde 82 sayılı yeri işlettiği,

Örgüt yöneticisi inceleme dışı sanık ...'ın People isimli barı işlettiği, buradaki kadınları fuhşa yönlendirip müşteri temin ettiği, elde edilen gelirin ...'in adamlarınca toplandığı ve bir kısmının örgüt lideri inceleme dışı sanık ...'a gönderildiği, kendi başına hareket eden kadınların cezalandırıldığı,

Örgüt üyesi inceleme dışı sanık ...'ın Yenice-Tarsus-Mersin TEM Otoyolunun Yenice Kavşağındaki karşılıklı otoparklarda yardımcısı inceleme dışı sanık ... ile fuhuş yaptırdığı, Adana ve Mersin'den gelen hayat kadınlarının burada fuhuş yapıp günlük 75 ila 100 TL'yi suç örgütüne vermek zorunda kaldıkları, para vermeyenlere baskı ve şiddet uygulandığı, toplanan paraların önce ... ve ...'a verildiği, onlar tarafından da bu paraların örgüt lideri ...'a aktarıldığı,

Suç örgütünün silahlı olduğuna dair koluk tutanaklarından; iddianamede birinci yakalama olarak anlatılan 05.10.2008 tarihinde saat 18.00 sıralarında örgüt üyesi ... ve ...'ın 100 TL karşılığında esrar maddesi satın alacakları ve silahlı olduklarının tespit edilmesi üzerine inceleme dışı sanıkların 01 Z. 5.. plaka sayılı araçta yakalandıkları, yapılan aramada aracın torpido gözünde bir adet 9 mm çapında Browning marka ..... seri numaralı ruhsatsız tabanca ile şarjörü ve iki adet çapına uygun dolu fişeğin ele geçirildiği,

İddianamede ikinci yakalama olarak bahsedilen ...'un liderliğindeki suç örgütünün silahlı olduğunu ispat etmek amacıyla...'in üzerinde silah taşımadığı ancak yanında silahlı adamlar gezdirerek korumalığını yaptırdığına ilişkin bilgileri değerlendirmek amacıyla...'in 09.11.2008 tarihinde saat 01.20 sıralarında İmamoğlu Kozan Yardımlaşma Derneği'nde bulunduğunun anlaşılması üzerine söz konusu derneğe gidildiği, yapılan aramalarda...'in üzerinde herhangi bir suç unsuruna rastlanmazken yanında bulunan inceleme dışı sanık ...’ta GND205 seri numaralı Glock marka tabanca, bu tabancaya ait bir adet şarjör ile içerisinde 14 adet dolu fişeğin ele geçirildiği, 19.11.2008 tarihinde aslen ...'a ait olup resmiyette ...'un sahibi olduğu değerlendirilen ...isimli iş yerinde ilgili Mahkemeden alınan karar gereğince yapılan aramada ... ile ...'ın birlikte aynı mekânda oldukları, ...'in...'in korumalığını yapıp yanında gezdiği yönünde kuvvetli şüphe elde edildiği, arama esnasında ismi geçen barın üst katındaki İnönü Caddesi Esnaflar Yardımlaşma Derneği'nin mutfağındaki buzdolabının üstünde ...'un isminin yazılı olduğu bir adet not defteri, röntgen filmleriyle, 9 mm çapında GXA350 seri numaralı Glock marka ruhsatsız tabancayla, bir adet şarjör ve içerisinde 14 adet dolu fişeğin ele geçirildiği, ..., iş yeri sahibi ... ve mutfak sorumlusu ...'ın gözaltına alındıkları sırada... isimli şahsın ortaya çıkıp silahın kendisine ait olduğunu söylediği, Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şubesince yapılan incelemede söz konusu tabancanın içerisinde bulunduğu poşette... ile ...'in parmak izlerinin bulunduğunun tespit edildiği,

Sanık ... ...’ın örgüt içerisindeki yerine ilişkin kolluk tutanaklarında; sanığın 01 H. 6.. plaka sayılı Kia marka cipi kullandığı, inceleme dışı sanıklar ... ve... ile fuhuş için kadın ayarladığı, bulunan müşterilerle "saatlik" ya da "gecelik" adı altında fuhuş yaptığı, bu işler nedeniyle örgüte komisyon verdiği, kendi bulduğu müşterilere de diğer çalışan kızlardan gönderip elde edilen gelirlerden örgüte pay verdiği, diğer çalışan kızları fuhuş için ayarlamak suretiyle örgüt üyesi olduğunun belirtildiği,

Adana (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 22.10.2008 tarihli ve 2008/2080 sayılı değişik iş kararından; sanık ... ve ... ... hakkında iletişiminin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararı verildiği,

İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tutanaklarından;

15.11.2008 tarihinde saat 22.14 sıralarında 05.. 8.. 5. 0. numaralı telefonu kullanan inceleme dışı sanık ...’nın 05.. 4.. 2. 2. numaralı telefonu kullanan sanık ... ile yaptığı telefon görüşmesinin;

“... : Efendim canım.

... ... : Napıyosun bitanem?

... : İyidir hayatım. Sen napıyosun?

... ... : Neredesin?

... : Ha, eve geçtim az önce, sen napıyosun?

... ... : Tamam aşkım. 11.00 gibi benim

... : Hı.

... ... : Havaalanına misafirlerim geliyo tamam mı?

... : Hı hı.

... ... : İki kişiler.

... : Hı hı.

... ... : Iı, 11.00 gibi falan zannedersem ya ben onları alacam arabaları yoksa anladın?

... : Hı hı.

... ... : Iı, Çetinel’e götürücem yerlerini falan ayırttırdım.

... : Hıhı.

... ... : Eğerki bir aksilik olursa rötar mötar yapmazsa uçakları anadın mı gülüm?

... : Hı hı.

... Özdogan : Oraya iki saatlik ama bu arkadaşımın tek bir zaafı var hani ıııı, birincide kolay boşalıyormuş daha önce bütün kızları paslamıştım bir seni tanımıyo zannedersem.

... : Hı.

... ... : Onu da zannedersem diyorum.

... : Hı, hı.

... ... : Belki seni de yönlendirmişimdir ona şimdi dedi, hafif fantaziyi filan seviyo anladın mı? Yatakta şeyi hadi padi boşalı da sevmiyo. Öyle haberin olsun aşkım arıycam seni tamam?

... : Tamam.

... ... : Kızlardan kimseyi aramıyorum biliyosun.

... : Hı hı, tamam.

... ... : Onun için hani vaktim yok gibi falan işim filan var dersen anladın mı?

... : Hı.

... ... : Şimdiden hani ayarını yap ki diyorum onun için söyliyim dedim.

... : Hıı, anladım.

... ... : Tamam mı?

... : Tamam, oldu.

... ... : Tamam, bitanem.

... : Nası yani, örneğin çok mu zor ki?

... ... : Hayır, zor değil

... : Ha, anladım.

... ... : Iıı, bi tane kız arkadaşı gönderdim geçen hafta ondan biliyorum. Fantaziyi seviyo dedi. Tekeşcilliği seviyo dedi, anladın mı?

... : Hıı.

... ... : Vaktim yok dememeyi seviyo dedi. O bahsetti ordan biliyorum ben

... : Hıı.

... ... : Daha önce işte bizim kızların hepsi gitti. Sen de gittin mi gitmedin mi onu hatırlayamıyorum...”

26.01.2009 tarihinde saat 11.51 sıralarında 053. 7.. 5. 0. numaralı telefonu kullanan inceleme dışı sanık “Gizem” takma isimli ...’in 053.5.. 5. 5. numaralı telefonu kullanan ... (...) isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesinde;

“... : Efendim canım,

... (...) : Napıyosun Gizem?

... : İyidir canım.Oturuyorum. Sen napıyosun?

...(...) : İyiyim. ... mi yanında?

... : Hıı, Songül Abla.

...(...) : Nerdesin...Songül Abla.

... : Hı

...(...) : Hayatım dün bu yeni kızı işe götürdüm.

... : Hı.

...(...) : Kemal’in yanına.

... : Hee.

...(...) : Ee bi kez kaldı, 300 milyon verdi.

... : Hı hı.

...(...) : Ben ...’i arayıp söyliyecektim de önce sana söyleyim dedim.

... : Hı hı.

... (...) : Altı yüz milyon da adam buna para verdi.

... : Ne kadar?

...(...) : Altı yüz de ayrıyeten kaynak parası verdi adam buna.Tamam mı?

... : He

...(...) : Şu anda kuaförde kaynak yaptırıyomuş da.

... : He.

...(...) : Şey, bu ...’ten para çalıyor. Bana dedi ki ...’e dedi 150 aldım dedim, diycem dedi

... : Hı

KARARI YAZDIR


Aşağıdaki arama terimleri ile ilgili kararlara etiketlere tıklayarak ulaşabilirsiniz :
Gizli Tanık Dinlenir Sanık Müdafinin Bulundurulmaması Bozma Nedenidir
Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları