ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Kiraya Veren Sıfatı Bulunmayan Paydaş Tek Başına Tahliye Davası Açamaz

27 Eylül 2025, 09:02 - 5

Kiraya Veren Sıfatı Bulunmayan Paydaş Tek Başına Tahliye Davası Açamaz


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
2018/3524
2019/125
2019-01-23





Özet:

Kira sözleşmesi, kiraya veren olarak üçüncü kişiyle yapılmıştı. Davacı ise sadece kiralananda paydaş konumunda. Yargıtay’a göre: Tahliye davası için pay ve paydaş çoğunluğu ile birlikte hareket edilmesi gerekir. Ayrıca kiracının ölümü halinde kiracılık hakkı tüm mirasçılara geçer. Sonuç: Paydaşın tek başına açtığı tahliye davası reddedilmelidir.

 

İcra Mahkemesince, yukarıda tarih ve numarası yazılı itirazın kaldırılması ve tahliye davasında verilen karara karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yolu başvurusunda bulunulmuş olmakla; dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkiline ait taşınmazda 01.05.2004 tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu, davalının sözleşmenin tarafı olan kiracı A.... A....'ın eşi olduğunu, kiracının ölümü ile eşinin kiracı haline geldiğini, ödenmeyen kira bedellerinin tahsili için yapılan takibe davalının itiraz ettiğini belirterek, itirazının kaldırılmasına, takibin devamına, kiralananın tahliyesine ve davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazın müvekkilinin eşi müteveffa A.... A....' ın malik sıfatı ile ikamet ettiği mesken olduğunu, icra takibine dayanak yapılan kira sözleşmesinin ne zaman ve ne maksatla yapıldığı veya davacı tarafça düzenlenmiş olup olmadığı bilinmediği gibi müvekkilinin eşinin de sağlığında herhangi bir şekilde kira ödemediğini, dava konusu meskenin müvekkilin tarafların murisinin Türkiye’ye mülteci olarak gelmeleri nedeni ile İmar ve İskan Bakanlığı'nın tahsis ettiği arsanın imar sonrası 566 m2 lik imar parseli haline dönüşen arsa üzerinde olduğunu, müvekkilinin eşinin 152 m2 hissesi varken bu hissesini inançlı işlem ile dava dışı kardeşi A.... adına tescil ettirdiğini, kardeşinin inkar etmesi nedeni ile açılan davanın reddedildiğini ve temyizde olduğunu, kiralanın tarafların müşterek murisi Y.... A....’ın dava konusu taşınmazın da bulunduğu arsasını 04.09.1997 tarihinde satış göstermek sureti ile devrettiği arsa üzerinde olduğunu, devir işleminin iptali için açılan davanın reddedildiğini ve halen temyizde olduğunu, dava konusu taşınmazda müvekkilinin eşinin hissesinin muris muvazaası ile davacıya geçtiğini, bunlara ilişkin davaların halen devam ettiğini, davacı ile dava dışı kardeşi A....’in birlikte hareket ederek müvekkilinin eşini miras dışı bırakmakla yetinmeyip yıllarca ikamet ettiği ikametgahından da uzaklaştırma gayretinin devam olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 7.200,00TL. asıl alacak ve 321,63TL.işlemiş faiz üzerinden itirazın kaldırılmasına, takibin devamına, asıl alacağın %20'si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve kiralananın tahliyesine karar verilmiştir.

Davacı vekili, davalının yargılama sürecinde yaptığı yargılama gideri olmamasına rağmen 208,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verildiğini, kabul ret oranı 1/12 iken ½ olarak kabul edildiğini, davanın tamamının kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek karara karşı istinaf kanun yolu başvurusunda bulunmuştur.

Davalı vekili, davacı ile müvekkili arasında kiracılık ilişkisi olmadığını, sözleşmedeki imzanın müvekkilinin eşine ait olup olmadığının taraflarınca bilinemediğini, cevap dilekçesinde belirtmelerine rağmen imza incelemesi yapılmadığını, var ise sözleşmenin ne maksatla düzenlendiğinin taraflarınca bilinemediğini, o dönemde müvekkilinin ticari hayatında sıkıntılar yaşadığını, mallarını kurtarmak ve haciz gelmesini önlemek için birtakım işlemler yaptığı duyumlarının olduğunu, dava konusu taşınmazın müvekkilinin eşinin malik sıfatı ile oturduğu mesken olduğunu, sağlığında da kira ödemediğini, kiralananla ilgili mülkiyete ilişkin davaların devam ettiğini, bu davaların bekletici mesele yapılması gerektiğini, bilirkişinin 2016 yılı için kira bedelini 2.976,32 TL olarak belirlediğini ancak taleple bağlı kalarak 600,00 TL aylık kira parası kabul edilerek hesaplama yapıldığını, bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemi ile karara karşı istinaf kanun yolu başvurusunda bulunmuştur.

Takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan 01.05.2004 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesini kiralayan sıfatı ile dava dışı A….R…. A…, kiracı sıfatı ile de davalının murisi olan A.... A.... imzalamıştır. Sözleşmede aylık kira bedelinin 120,00 TL ( eski para ile 120.000,00 TL) olduğu ve her ay peşin olarak ödeneceği kararlaştırılmıştır. Takibin kiraya veren sıfatı ile değil kiralananda paydaş olan davacı tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Kiraya veren dışında tapu paydaşlarından herhangi bir paydaşın kira bedellerinin kendisine ödenmesi için ihtar keşide etmesi, ayrıca kiraya veren durumunda olmayan müşterek mülkiyete tabi paydaşın temerrüt nedeni ile tahliye davası açabilmesi için paydaşlardan birinin vermiş olduğu kira sözleşmesini kabul edip pay ve paydaş çoğunluğu ile akit bozucu ihtarın birlikte çekilmesi, davanın da birlikte açılması gerekir. Yapılan takip öncesi davacı kendi payına düşen kira bedelinin kendisine ödenmesi için bir ihtar çekmediği gibi akit bozucu temerrüt ihtarı da pay ve paydaş çoğunluğu ile keşide edilmediğinden hukuki sonuç doğurmaz. Kabule göre TBK'nun 356.maddesinde ölen kiracı ile birlikte aynı konutta oturanların sözleşme ve kanun hükümlerine uydukları sürece kira sözleşmesinin sürdürülebileceği hüküm altına alınmış ise de; kiracı ölmekle, kiracının kiracılık hakkı elbirliği mülkiyeti halinde tüm mirasçılarına geçer. Mahkemece, kiracı ile birlikte oturan şahısların kimler olduğu tespit edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde karar verilmesi de doğru değildir. Bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekirken mahkemece yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından, davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine, karara göre de davacının istinaf isteminin incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜNE, Ankara 8. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1187 Esas, 2017/744 Karar sayılı kararının kaldırılmasına,

Davanın REDDİNE,

Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 15,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,

Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,

Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı lehine takdir edilen 906,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

Artan gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,

Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde yatıranlara iadesine

Karara göre davacının istinaf isteminin incelenmesine yer olmadığına,

HMK’nun 27. maddesi gereğince tarafların hukuki dinlenilme hakkı nedeniyle ve 04/08/2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı yasanın 27. Maddesi ile HMK' nun 302. Maddesine eklenen 5. fıkrası uyarınca hükmün ilk derece mahkemesince taraflara tebliğ edilmesine,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 23/01/2019 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

KARARI YAZDIR


Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları