ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Kambiyo Senedi Yolu İle Yapılan İcra Takibinin İptali İsteminde, Tedbiren Verilen Dava Sonuçlanıncaya Kadar Takibin Durdurulması Kararı İstinaf Edilemez

10-04-2021 - 600

Kambiyo Senedi Yolu İle Yapılan İcra Takibinin İptali İsteminde, Tedbiren Verilen Dava Sonuçlanıncaya Kadar Takibin Durdurulması Kararı İstinaf Edilemez


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
2020/959
2020/1012
2020-07-16





 

... 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2018/70 Esas 2018/956 Karar sayılı mahkeme kararının süresi içinde istinaf yolu ile tetkiki davalı G. A. vekili davacı A... Şti. Vekili tarafından istenmesi üzerine dosya dairemize gönderilmekle dava dosyası için düzenlenen inceleme raporu dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacılar E. Ö., A... Ltd. Şti. vekilleri dava dilekçesinde özetle; Davalı-alacaklının, 29/11/2017 tanzim 29/12/2017 vadeli 28.000,00 TL bedelli; 29/01/2018 vadeli 28.000,00 TL bedelli; 29/02/2018 vadeli 28.000,00 TL; bedelli 29/03/2018 vadeli 28.000,00 TL bedelli ve 29/04/2018 vadeli 27.500,00 TL bedelli 5 adet senedin ödenmesi için müvekkilleri aleyhine icra takibi başlattığını, takibe konu senetlerden 29/11/2017 tanzim 29/12/2017 vade tarihli 28.000,00 TL bedelli senet dışındaki diğer 4 adet senedin henüz vadelerinin gelmediğini, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibin, İİK'nun 168. maddesinin birinci fıkrasına göre ancak vadesi gelmiş kambiyo senetleri için yapılabileceğini, bu itibarla 29/01/2018, 29/02/2018, 29/03/2018 ve 29/04/2018 vade tarihli senetler hakkında kambiyo takibi yapılmasının mümkün olmadığını beyan ederek, takibin dava sonuna kadar durdurulmasına, davanın kabulüyle takibin iptaline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ;Davaya konu icra takibinin usule ve yasaya uygun şekilde başlatılmış olup davacı tarafın açmış olduğu iş bu davanın bir an evvel reddedilmesi gerektiğini, takibin başlatılmış olduğu 08.01.2018 tarihi itibariyle belirtilen bu senetlerden sadece 1 sıra numaralı bononun vadesi gelmiş olup diğer 4 bononun ise vadesinin henüz gelmediğini, kural olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibin, İİK'nun 168. maddesinin birinci fıkrasına göre ancak vadesi gelmiş kambiyo senetleri için yapılabileceğini, ancak taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmede vadesi gelmiş herhangi bir senedin ödenmemesi halinde geriye kalan senetlerin de muaccel olacağı yönünde karşılıklı olarak anlaşmaya varıldığını, muaccel olan borç süresinde ödenmediği gibi müvekkilinin borcun ödenmesi hususunda kendileriyle yapmış olduğu tüm şifahi görüşmelere ve taleplere rağmen bunların hiçbirinin sonuç getirmediğini, bu sebeple …….. 2. Asliye Ticaret Mahkemesinden ihtiyati haciz kararı alındığını ve sonrasında da …… 3. İcra Müdürlüğünün 2018/274 Esas numaralı takip dosyasıyla takibe geçildiğini, burada borcunu ödemeyen borçlular karşısında müvekkilinin bir an önce ve gereği gibi korunması amacıyla ihtiyati haciz kararı verilmiş olmasına rağmen söz konusu takibin durdurulmasına karar verilmesinin hakka ve hukuka aykırı olduğunu, zira borçlular borçlarını vadesinde ödemiş olsalardı müvekkilinin zaten bu şekilde icra takibi yoluyla alacağına kavuşma girişiminde bulunmayacağını, ancak söz konusu borç ödenmediği için müvekkilinin de kendi menfaatlerini düşünerek ve hakkı olan bu alacağı cebri icra yoluyla tahsil etme girişimde bulunduğunu, burada cebri icra hukukunun amacı ve özü olan "alacaklının korunması ve menfaat dengesi gözetilerek alacağına kavuşmasını sağlamak" ilkesinin hatırlanması gerektiğini, zira mahkemece verilmiş olan durma kararının bu temel ilkeye de ters düştüğünü, belirtildiği üzere taraflar arasında bir muaccelliyet sözleşmesi olduğunu ve bu konuda Yargıtay'ın artık içtihat haline gelmiş olan kararları olduğunu, muaccelliyet şartına dayanarak açılmış olan bu takibin tamamıyla hukuki ve haklı olduğunu beyan ederek, öncelikle müvekkilinin daha fazla mağduriyet yaşamaması amacıyla mahkemece verilmiş olan durdurma kararının kaldırılmasına, davacının davasının ve taleplerinin reddine, davacı tarafın haksız ve kötüniyetli tutumu karşısında %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI; Mahkemece, davalı alacaklı G. A. ile davacı borçlulardan A... Ltd. Şti. arasında senetlerin düzenlenme tarihi olan 29/11/2017 tarihinde düzenlenen sözleşmede, takibe konu edilen 5 adet senede atıfta bulunularak sıralı senetlerden herhangi birinin tarihinde ödenmediği takdirde alacaklının geriye kalan tüm sıralı senetleri aynı tarihte yazıp haciz işlemleri başlatma hakkına sahip olacağının kararlaştırıldığı, davacı borçlu şirket tarafından sözleşmede bulunan imzaya ve sözleşmenin içeriğine itirazda bulunulmaması nedeniyle taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin geçerli olduğu, sözleşmeye istinaden alacaklı tarafından borçlu A... şirketi hakkında vadesi gelmeyen ancak sözleşme gereğince muaccel hale gelen senetlere istinaden takip başlatılmasında yasaya uymayan bir yön bulunmadığı, ancak davacı borçlu E. Ö.'ın takibe konu senetleri kefil sıfatıyla imzaladığı, senetlere yönelik düzenlenen sözleşmenin de tarafı olmadığı, bu durumda vadesi gelmeyen senetlerin muacceliyet kesbedeceğine dair işbu sözleşmenin senetleri kefil olarak imzalayan E. Ö.'a karşı ileri sürülemeyeceği ve işbu sözleşmeye dayanarak adı geçen davacı hakkında vadesi gelmemiş senetler yönünden icra takibi başlatılamayacağı belirtilerek, davacı A... şirketinin açmış olduğu davanın reddine, davacı E. Ö.'ın açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile, bu davacı yönünden icra takibinin 29/01/2018, 29/02/2018, 29/03/2018, 29/04/2018 tarihli senetler bakımından iptaline karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı G. A. vekili istinaf dilekçesinde özetle; takibe konu edilen söz konusu senetlere bakıldığında, senetlerde E. Ö.'ın her ne kadar kefil olarak ayrılan yerde ismi ve imzası olsa da, TTK hükümleri gereğince bonoda kefalet ilişkisi olmayacağını, senedin ön yüzüne, senet metninin altına veya alonja yazılan ( muhatabın veya düzenleyenin imzası dışındaki ) imzanın aval hükmünde olacağını, zira söz konusu senetlerin incelendiğinde, senetlerin nitelik itibariyle bono olup bonoda sorumluluk tek imza ile doğduğundan, bono metninin altında birden fazla imza olması halinde imzaların, işbu imzaların sahiplerinin durumuna göre asıl borçlu veya aval veren olarak nitelendirileceğini, senede aynı şahıs tarafından birden fazla imza atılmış ise, bu durumun senedin geçerliliğine etki etmeyeceğini, E. Ö. senet borçlusu/keşideci olarak imza atmış olmakla birlikte senedin ön yüzüne diğer borçlu A... Ltd. nin kaşesinin vurulduğunu ve yine şirket yetkilisi tarafından da imza atıldığını, TTK'nın 701. maddesinde aval kurumunun "Muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır... Kimin için verildiği belirtilmemişse aval, düzenleyici için verilmiş sayılır." şeklinde açıkça düzenleme altına alındığını, bononun yüzüne, keşideci veya muhatap müstesna olmak üzere bono borçlularının veya üçüncü şahısların sadece imza etmeleri halinde, imza eden şahsın aval vermiş sayılacağı ve yine TTK madde 702'de "Aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur... Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir." hükmünün bulunduğunu ,avalin asıl borçlu gibi borçtan sorumlu olduğunu, diğer bir deyişle alacaklının, borcun ödenmesi için asıl borçluya müracaat etmeden doğrudan avaliste gidebileceğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmede tarafların vadesi gelmiş herhangi bir senedin ödenmemesi halinde geriye kalan senetlerin de muaccel olacağı ve takibe konu olacağı yönünde karşılıklı olarak anlaşmaya vardıklarını, muaccelliyet şartını içeren söz konusu sözleşmenin tarafları her ne kadar alacaklı olan müvekkili ile A... olarak görünse de E. Ö.'ın da A...'ın imzaya yetkili kişisi olduğunu, sözleşmenin tanzim edildiği an kendisinin de sözleşmeden haberdar olduğunu, sözleşmenin altındaki A...'a ait şirket kaşesinin altındaki imzanın da bizzat E. Ö.'a ait olduğunu, yerel mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmaksızın E. Ö.'ın taraf olmadığından bahisle böyle bir karara imza atmasının haksız olduğunu, ayrıca borçlu taraflarca takibe bu şekilde itiraz edildikten sonra yerel mahkemece herhangi bir teminat da istenilmeden takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmiş olmasının da hukuka aykırı olduğunu, bunun müvekkili açısından da ciddi bir mağduriyete sebep olduğunu beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı/Alacaklı tarafın vadesi gelmemiş senetleri icraya koyduğunu, bu sebeple takibin iptali gerektiğini, söz konusu sözleşmede "Senetlerden herhangibiri vadesinde ödenmediğinde G. A. diğer senetleri de aynı tarihte yazıp haciz işlemi başlatacaktır." şeklinde bir beyanın yer aldığını, söz konusu beyanın tek taraflı yazıldığını, müvekkilinin ayrıca söz konusu vadesi gelmemiş senetlerin icraya konulmasına dair muvafakati bulunmadığını, müvekkilinin davalı/alacaklı tarafa boş senet vermediğini, senetlerin aynı tarihte yazılıp icaya konulmasının mümkün olmadığını, eğer müvekkili boş senet vermiş olsaydı o zaman senetlerin aynı tarihte yazılıp icraya konulmasını kabul ettiği anlamının çıkabileceğini, ancak müvekkilinin vadesi yazılmış senet verdiğini, ayrıca söz konusu senetlerde müvekkili E. Ö.'ın hem borçlu hem kefil olarak senet üzerinde yer aldığını, diğer müvekkili A... Ltd. Şti. nin ise senette tam bir taraf sıfatına haiz olmadığını, bu sebeple A... Ltd.Şti'ne karşı icra takibi başlatılamayacağını, bununla birlikte 29.11.2017 tarihli Sözleşmenin davalı G. A. ile A... İnş.Tic.Ltd.Şti arasında imzalandığını, diğer Müvekkili E. Ö.'ın ayrıca ve açıkça sözleşmede imzası bulunmadığını, söz konusu sözleşmede müvekkili E. Ö.'ın ayrıca ve açıkça imzası yer almadığından vadesi gelmemiş senetlerin müvekkili E. Ö. yönünden icraya konulmasının hukuka aykırı olduğunu, E. Ö.'ın gerçek kişi A...Ltd.Şti'nin ise tüzel kişi olduğunu, yani her iki tarafın ayrı kişilikleri ve mal varlıklarının mevcut olduğunu, bu sebeple Sözleşmede Müvekkili E. Ö.'ın ayrıca ve açıkça imzası yer almadığından müvekkiline yönelik yapılan takibin İptali gerektiğini beyan ederek, mahkemenin müvekkillerinden E. Ö. yönünden verdiği kararın onanmasına, Aren Park yönünden verdiği kararın ise bozularak bu müvekkil yönünden de takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE: Alacaklı vekili tarafından 5 adet bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte borçlular tarafından 4 adet bononun vadesinin gelmediğinden bahisle şikayette bulunulmuş olup ilk derece mahkemesince, borçlu A...Ltd. Şti.'nin davasının reddine, borçlu E. Ö.'ın davasının kısmen kabulüne E. Ö. hakkındaki takibin 4 bono bakımından iptaline karar verilmesi üzerine, davalı alacaklı vekili ve davacı ( borçlu-Aren Park..Ltd. Şti ) vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

1- )Davalı ( alacaklı ) vekilinin istinaf başvurusu bakımından yapılan incelemede; Alacaklı vekili, E. Ö.'ın avalist olduğunu, TTK'nun 702. maddesine göre ; aval verenin kimin için taahhüt altına girmişse aynı onun gibi sorumlu olacağını, aval verenin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksanlardan başka bir sebepten dolayı batıl olsa bile aval verenin taahhüdünün geçerli olduğunu , alacaklının asıl borçluya müracaat etmeden doğrudan avaliste başvurabileceğini, muacceliyet şartının avalisti ve tüm bonoları kapsadığını, muacceliyet sözleşmesini avalistin, borçlu şirket yetkilisi olarak imzaladığını ve bu sözleşmeden haberdar olduğunu beyan etmiş ise de, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip, İİK'nun 168. maddesinin birinci fıkrasına göre ancak vadesi gelmiş kambiyo senedi için yapılabilir. Takip dayanağı bonoların metinlerinde, vadesinde ödenmediği takdirde müteakip bonoların muacceliyet kesbedeceği yönünde kayıt bulunması, bu senetlerin kambiyo senetleri olma niteliğini etkilemez. Bu gibi kayıtlar yazılmamış sayılır. Muacceliyet koşulu, ayrı bir sözleşmede belirlenmedikçe, anılan kayıt, ilgililer yönünden hiçbir sonuç doğurmaz ( Öztan, Fırat; Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Baskı. S: 487,1002 ). Buna göre, bono haricinde düzenlenen ve bonoya açık atıf yapılan bir sözleşme ile belirlenen muacceliyet koşulu geçerlidir.

Somut olayda, muacceliyet sözleşmesinde E. Ö. adına atılmış ayrı bir imzanın bulunmadığı, borçlu şirketi temsilen atılan imzanın ancak borçlu şirketi bağlayacağı, muacceliyet sözleşmesinin sözleşmede taraf olarak yer almayan E. Ö.'ı bağlamayacağı, TTK.nun 702. maddesinin de, E. Ö. bakımından vadesi gelemeyen bonoları muaccel hale getirmeyeceği değerlendirildiğinden ve ihtiyati haciz kararı İİK.nun 257/2. Maddesine atfen düzenlenmediğinden, 257/2-1.-2. Bentlere atıf olmadığından, muacceliyet sözleşmesine açık atıf bulunmadığından borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmadığı, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlandığı yahut kaçtığı ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunduğu ihtiyati haciz kararında belirtilmediğinden söz konusu istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.

İİK.nun 22. maddesi uyarınca dava sonuçlanıncaya kadar verilen durma kararının istinafı ise mümkün değildir.

Diğer taraftan 19.11.2018 tarihinde gider avansı yatırılmış olup bu tutar istinaf incelemesi yönünden yeterlidir.

2- )Davacının ( A... Ltd. Şti.'nin ) istinaf başvurusu bakımından yapılan incelemede; davacı vekili sözleşmede bulunan “Senetlerden herhangi biri vadesinde ödenmediğinde G. A. diğer senetleri de aynı tarihte yazıp haciz işlemi başlatacaktır.” ibarelerinin tek taraflı olarak yazıldığını, müvekkilinin vadesi gelmeyen senetlerin takibe konulmasına muvafakat etmediğini, boş senet vermediğini bu nedenle aynı tarihte yazılıp icraya konulmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin vadesi yazılmış senet verdiğini, sözleşmede vadesi gelmeyen senetlerin muacceliyet kazanacağının belirtilmediğini, sözleşmede muğlak ifadeler olduğunu, beyan etmiş ise de, senetlerden biri ödenmediği takdirde diğer senetler bakımından haciz işlemi başlatılacağı sözleşmede belirtilmekle bu hükmün muacceliyet şartını içerdiği ,sözleşmedeki imzanın inkar edilmediği, sözleşmedeki ve takipteki senetlerin farklı senetler olduğunun iddia edilmediği anlaşıldığından söz konusu istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.

Borçlu A... Ltd. Şti.'nin senette tam bir taraf sıfatına haiz olmadığı, bu nedenle aleyhine takip başlatılamayacağı ileri sürülmüş ise de; takibe konu bonoların ön yüzünde anılan şirketin kaşesi ve bu kaşe üzerine atılı imzanın bulunduğu, imzaya itiraz edilmediği anlaşıldığından söz konusu istinaf sebebine de itibar edilmemiştir.

Dairemizce yapılan değerlendirmeler neticesinde; HMK.nın 355.maddesine göre istinaf incelemesinin dilekçede belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılabileceği, ancak kamu düzenine aykırılık görülmesi halinde bu hususun resen nazara alınabileceği, somut olayda dosya kapsamı, mevcut delil durumu dikkate alındığında, mahkemenin asıl hüküm bakımından vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükümde kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediği anlaşıldığından, davacı borçlu ( A... Ltd.Şti ) vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

İİK.nun 22. maddesi uyarınca dava sonuçlanıncaya kadar verilen durma kararının istinafı ise mümkün olmadığından bu ara karara yönelik istinaf başvurusununda HMK'nun 352/1 maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- ) Davalı ( alacaklı ) vekilinin İİK.nun 22. maddesi uyarınca dava sonuçlanıncaya kadar verilen durma kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK'nun 352/1 maddesi uyarınca usulden REDDİNE ,

2- )Davalı ( alacaklı ) vekilinin ve davacı ( A... Ltd.Şti. ) vekilinin …….. 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 08.11.2018 tarih ve 2018/70E. 2018/956 K. sayılı ASIL HÜKME yönelik istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,

3- ) Davacı A...Ltd.Şti vekilinin istinaf başvurusu için alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden alınmasına YER OLMADIĞINA,

4- )Davalının istinaf başvurusu için alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL'nin mahsubu ile bakiye 18,50 TL nin davalıdan alınarak hazineye GELİR KAYDINA,

5- )İstinaf kanun yolu yargılama giderlerinin, istinaf edenler üzerinde BIRAKILMASINA,

6- )Kararın taraflara TEBLİĞİNE,

7- )HMK.nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK 'nun 361 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay'a temyiz yolu açık olmak üzere, 16.07.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

KARARI YAZDIR


Aşağıdaki arama terimleri ile ilgili kararlara etiketlere tıklayarak ulaşabilirsiniz :
istinaf adana bam kambiyo senedi icra takibi durdurma kararı takibin durdurulması kararının istinaf edilmesi
Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları