ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Kurum Zararı Nedeniyle Alacak İstemi

18-07-2021 - 369

Kurum Zararı Nedeniyle Alacak İstemi


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
2020/3536
2021/1100
2021-03-10





Davacı Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Doğu Marmara Gümrük ve Tic. Böl. Müd. Dilovası Gümrük Müdürlüğü vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 08/04/2016 gününde verilen dilekçe ile kurum zararı nedeni ile alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 23/01/2018 günlü karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yargı yolu yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen 30/05/2019 günlü İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararına karşı davacı vekilinin temyiz başvurusu sonucu; bölge adliye mahkemesi kararının dairemizce 06/11/2019 tarihli ilamıyla bozulması üzerine yapılan yargılamayla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen 08/09/2020 günlü İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararının Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacı; davalının dropshipping yöntemiyle, gümrük vergileri ödenmeksizin yurda kaçak olarak girişi yapılan eşyaları www.gittigidiyor.com isimli internet sitesi üzerinden satışa sunduğunu, bu eylemi nedeni ile yargılanan davalı hakkında mahkumiyet kararı verildiğini, aynı dosyada eşyaların müsaderesine karar verildiğini; ancak, üçüncü kişilere doğrudan satışı yapılan eşyaların müsadere edilemediğini, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü’nce çıkarılan 14/02/2013 tarihli ve 2013/2 sayılı genelge kapsamında kaçak eşya bedeli ve bu eşyaların gümrüksüz şekilde yurda girmesi sebebiyle tahsil edilemeyen gümrük vergisi alacağı olmak üzere kurum zararının oluştuğunu belirterek, bu bedelin tahsilini talep etmiştir.

Davalı, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davalının kaçak olarak ülkeye sokulan malların gümrük vergilerini ödememek sureti ile kazanç elde ettiği, bu eylemin kamu zararına yol açtığı; ancak söz konusu genelgenin yürürlük tarihi itibariyle eldeki dosyaya uygulama imkanı bulunmadığı, suç tarihinde yürürlükte bulunan 4458 sayılı Kanun uyarınca yalnızca gümrük vergisinden sorumlu tutulabileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine, bölge adliye mahkemesince; dava konusu uyuşmazlığın vergi mahkemelerince çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yargı yolu bakımından davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine, bölge adliye mahkemesi kararı Dairemizce; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi gereğince, idari yargı yerlerinde ancak ilgili idari kuruluşun dava edilebileceği, bu yasal düzenlemeye göre, gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri aleyhine idare mahkemelerinde dava açılamayacağı, davacı davasını gerçek kişi olan davalıya yönelttiğine göre, davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu gerekçesi ile bozulmuş, bölge adliye mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yagılama sonucu bu kez, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Somut olayda öncelikle, bölge adliye mahkemelerinin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek yeniden kurduğu hükmün Yargıtay’ca bozulduğu durumlarda, bozma ilamına uyulmasına karar veren bölge adliye mahkemesi ilgili hukuk dairesinin ne şekilde karar vermesi gerektiğinin çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

6100 sayılı HMK’nın 22/07/2020 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 7251 sayılı Kanun ile değişmeden önceki halinde bölge adliye mahkemelerince istinaf aşamasında duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller ve karar şekilleri 353. maddede; duruşmalı inceleme yapılması gereken haller ise 356. maddede düzenlenmiş, ancak duruşma açıldıktan sonra 352. ve 353. maddelerdeki hallerin mevcudiyetinin tespiti halinde ne şekilde karar verileceği hususunda açık bir hükme yer verilmemiştir. Uygulamada Dairemizce (2018/2607 Esas - 2020/146 Karar) ve diğer Yargıtay Dairelerince (11. HD 2019/2376 Esas - 2020/155 Karar) bölge adliye mahkemesince duruşma açılması durumunda açık olarak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmemiş olsa da, duruşma açılması ile ilk derece mahkemesi kararının zımnen kaldırılmış olacağı, dolayısıyla duruşma açılmasına karar veren bölge adliye mahkemesince duruşmalı inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu kanaatine varılsa bile duruşma yapılmadan karar verilebilecek halleri ve karar şeklini düzenleyen 353. madde uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde karar verilemeyeceği, hükmün yeniden tesis edilmesi gerektiği içtihadında bulunulmuştur.

22/07/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun’un 36 maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 356. maddesi başlığı ile birlikte değiştirilmiş ve değişiklikle; duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi, HMK 352 ve 353 maddelerde dahil olmak üzere, istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dahil gerekli kararları verir; düzenlenmesine yer verilmiştir. Yasa değişikliği ile duruşma açılması ile birlikte ilk derece mahkemesi kararının zımnen kalkacağı yönündeki yargısal görüşler benimsenmemiş, bölge adliye mahkemesine duruşmalı inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararının yerindeliğini tespit etmesi durumunda başvuruyu esastan reddetme imkanı tanınmıştır.

Hiç şüphesiz bu durum ancak ilk derece mahkemesi kararının bölge adliye mahkemesince açıkça kaldırılmadığı yani ilk derece mahkemesince verilen kararın halen ayakta olduğu haller için geçerlidir. Oysa, ilk derece mahkemesince verilen hükmün, bölge adliye mahkemesince kaldırılması halinde hukuk dünyasında geçerli ve sonuç doğurabilir bir ilk derece mahkemesi kararından söz etmek artık mümkün değildir. Keza, temyiz ncelemesine tabi tutulan istinaf mahkemesi kararının bozulması halinde de bölge adliye mahkemesi kararının ayakta olmayacağı açıktır.

Şu halde, bölge adliye mahkemelerince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması suretiyle yeniden hüküm kurulmasına dair ilamların Yargıtay’ca bozmaya konu edilmesi halinde, bozma ilamına uyulmasına karar veren bölge adliye mahkemesince bu kez hukuken var olan, kanun yolu ile bozma/kaldırma ilamına konu edilmemiş ve uygulama imkanı bulunan yeni bir hüküm kurulmalıdır.

Tüm bu nedenlerle, bozma öncesi ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp esas hakkında hüküm veren bölge adliye mahkemesince, bozma ilamı doğrultusunda yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken somut olayda uygulama imkanı bulunmayan HMK 353/1-b,1. maddesi uyarınca başvurunun esastan reddine dair karar verilmesi yerinde değildir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararının öncelikle bu nedenle HMK’nın 369/1. ve 371. maddeleri uyarınca bozulması gerekir.

SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine 10/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

KARARI YAZDIR


Aşağıdaki arama terimleri ile ilgili kararlara etiketlere tıklayarak ulaşabilirsiniz :
kurum zararı alacak istemi bam kararının bozulması
Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları