ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Emlak Vergisi – İntifa - Tapuya Konulan Şerh - Kullanım Kararı - Elektronik Ortamda Usulüne Uygun Tebliğ

23-07-2021 - 355

Emlak Vergisi – İntifa - Tapuya Konulan Şerh - Kullanım Kararı - Elektronik Ortamda Usulüne Uygun Tebliğ


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Danıştay 9. Daire
2020/2096
2020/3917
2020-09-22





Davacı tarafından, İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Mirgün Mahallesi, ... Pafta, ... Ada ve ... Parsel ile ... Ada, ... Parsel'de kayıtlı taşınmaz nedeniyle 2017 yılma ait toplam 1.749.570,83 TL tutarındaki emlak vergisi ve fer'ilerinin kaldırılması için yapılan 17.01.2017 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İstanbul 7. Vergi Mahkemesi'nin 28.02.2019 tarih ve E:2018/812, K:2019/489 sayılı kararı de; davacı adına tahakkuk eden emlak vergisinin konusunu oluşturan taşınmazların 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa ekli (4) sayılı listede yer alan taşınmazlar olduğu, Kanun hükmü gereği Hazine adına tescil edilmekle söz konusu taşınmazların Devlete ait bina statüsüne girdiği, söz konusu taşınmazın tapuda yer alan beyanlar hanesinde, 15 yılı bedelsiz olmak üzere 29 yıllığına davacının kullanıma tahsis edildiğine dair açıklamanın intifa niteliğinde olduğu davalı idarece ileri sürülmüş ise de, söz konusu beyanın intifa hakkı olması için tapunun şerhler sütununa kayıt edilmesi gerektiği, tapuya şerh geçerlilik şartı olup, beyanlar hanesinde yapılan açıklamanın ise intifa hakkı tesisi şeklinde nitelendirilmesine olanak bulunmadığı, mülkiyeti Hazineye ait olan ve emlak vergisinden istisna edilen taşınmaz üzerinde davacı lehine tesis edilmiş bir intifa hakkının da bulunmadığı, emlak vergisi ve fer'ilerinin kaldırılması için yapılan 17.01.2017 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemde isabet görülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, işlemin iptaline, karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti: İstinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usule ve hukuka uygun olduğu ve kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Emlak Vergisi Kanunu 4. ve 14. maddelerinde düzenlenen muafiyetin taşınmaza ilişkin olmayıp, taşınmazın maliki belli kurum ve kişilere tanındığı, davacının Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisi olduğu, taşınmaz üzerinde kullanım (intifa) hakkının davacıya bırakıldığı, Türk Medeni Kanunun 813. maddesine göre intifa hakkı süresince taşınmaza ilişkin vergilerden intifa hakkı sahibinin sorumlu tutulacağı, davacının ... İstanbul A.Ş. adını aldıktan sonra dava konusu parsel üzerindeki ek inşaatı nedeniyle yaptığı ruhsat başvurusunun da hazine adına değil, davacı adına olduğu, bu yapıyla ilgili olarak inşaat harcı ödediği, yapı sahibi hazine olsa idi harçtan muaf tutulacağı, ayrıca davacının intifa hakkı sahibi olduğu kabul edilmek suretiyle emlak vergisi mükellefi olduğuna ilişkin emsal kararlar bulunduğu iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ BETÜL VURAL'IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan Bölge İdare Mahkemesi kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Duruşma istemi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununun 17/2. maddesi uyarınca uygun görülmeyerek işin esasına geçildi;

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY:

Davacı tarafından, İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Mirgün Mahallesi, ... Pafta, ... Ada ve ... Parsel ile ... Ada, ... Parsel'de kayıtlı taşınmaz nedeniyle 2017 yılma ait toplam 1.749.570,83 TL tutarındaki emlak vergisi ve fer'ilerinin kaldırılması için yapılan 17.01.2017 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemine ilişkindir.

İLGİLİ MEVZUAT:

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun; "Sınırlı Ayni Haklar" başlıklı ikinci kısmında ve irtifak hakkına ilişkin birinci kısmın ikinci ayrımındaki 794. maddesinde, intifa hakkının, taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabileceği, aksine düzenleme olmadıkça bu hakkın, sahibine, konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlayacağı, 795. maddesinde, intifa hakkının taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil ile kurulacağı, 806. maddesinde sözleşmede aksine hüküm yoksa veya durum ve koşullardan hak sahibince şahsen kullanılması gerektiği anlaşılmıyorsa intifa hakkının kullanımının başkasına devredilebileceği, 813. maddesinde intifa hakkı konusu olan malın olağan bakım ve işletme giderlerinin, güvencesini oluşturduğu borçların faizlerinin, vergi ve resimlerin, intifa süresince intifa hakkı sahibine ait olduğu, 823. maddesinde ise, oturma hakkının, bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma yetkisi verdiği hükmüne yer verilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.06.2010 tarih ve E:2010/14- 274, K:2010/356 sayılı kararında; “Beyanlar” başlıklı 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1012. maddesinin; “Bir taşınmazın eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazdır. Bu kaydın terkini, kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlıdır. Taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır,” şeklinde olduğu, birbirinden farklı konularda beyanlar sütununa yapılan kayıtların bazdan, üçüncü kişilerin iyiniyetini bertaraf etmeye yararken, bazılarının ilgilisi yararına karine yarattığı, bazılarının ise taşınmaza bağlı bir ayni hakkı ya da şahsi hakkı, bazı beyanların da kamu hukukundan kaynaklanan kısıtlamaları açıkladığı, bir diğer anlatımla, beyanın niteliğine göre beyana bağlanan sonucun değiştiği (Oğuzman-Seliçi, Eşya Hukuku, İstanbul 2004, s.204), Yasanın sözü edilen hükmü uyarınca genellikle tapu kütüğüne yazılarak alenileştirilmesinde fayda umulan hukuki ilişki ve fiili durum şeklinde tarif edilen her beyanın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterebilme olanağının bulunmadığı, başka bir anlatımla, tapu kütüğünün beyanlar hanesine “beyanda” bulunulabilmesi için ya Türk Medeni Kanunu’nda bir hüküm olması veya özel kanunlarla bu konuda bir hükme yer verilmesi yahut Tapu Sicil Tüzüğü’nde bir düzenleme yapılmış olmasının gerektiği, Türk Medeni Kanunu’nun 1012. maddesinin ve Tapu Sicil Tüzüğü’nün izin vermediği bir belirtmenin kütüğün beyanlar sütununda gösterilebilme olanağının bulunmadığının anlaşıldığı belirtilerek anılan düzenleme ile atıf yapılan mevzuat hükümleri incelendiğinde beyanlar sütununda nelerin yer alacağı saptanmış ve Türk Medeni Kanunu’nda öngörülmeyen, özel kanunlarda düzenlenmeyen ve Tapu Sicili Tüzüğünde yer verilmeyen bir nedenden dolayı taşınmazın mülkiyetinin eylemli ve hukuki olarak kullanılmasını bertaraf edecek şekilde beyanlar sütununda belirtme yapılamayacağına hükmedilmiştir.

Diğer yandan, 19.06.2007 tarih ve 26557 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Hazine Taşınmazlarının idaresi Hakkında Yönetmeliğin 1. maddesinde; bu Yönetmeliğin amacının Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazların satışı, trampası, arsa veya kat karşılığı inşaat yaptırılması, kiraya verilmesi, ön izin verilmesi ve üzerlerinde irtifak hakin kurulması, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiraya verilmesi, ön izin ve kullanma izni verilmesi ile ecrimisil ve tahliye işlemlerine ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu, "Tanımlar" başlıklı 4/ç maddesinde Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerin, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunlarda Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu belirtilen yerleri, aynı maddenin (g) bendinde Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazın, tapuda Hazine adına tescilli taşınmazları, 0 bendinde irtifak hakkının, bir taşınmaz üzerinde yararlanmaya ve kullanıma rıza göstermeyi veya mülkiyete ilişkin bazı hakların kullanılmasından vazgeçmeyi kapsayan ve diğer bir taşınmaz veya kişi lehine ayni hak olarak kurulan yükümlülüğü, (ö) bendinde kullanma izninin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde kişiler lehine idarece verilen izni ifade edeceği, 76. maddesinde ise, Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde Türk Medeni Kanununa göre en fazla kırkdokuz yıla kadar, oturma hakkı hariç olmak üzere irtifak hakkı kurulabileceği, bu taşınmazlar üzerinde taşınmaz yükü ve taşınmaz rehni tesis edilemeyeceği, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde ilgili mevzuatı uyarınca yapılması mümkün olan yapı ve tesislerin yapılması amacıyla, en fazla kırkdokuz yıla kadar kullanma izni verilebileceği belirtilmiştir.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nun "Mükellef başlıklı 3. ve 13. maddelerinde ise; bina ve arazi vergisinin, taşınmazın maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa taşınmaza malik gibi tasarruf edenler tarafından ödeneceği hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, emlak vergisini taşınmaz malikinin ödeyeceği, maliki bulunan taşınmazlarda intifa hakkı tesis edilmesi halinde emlak vergisini malik yerine intifa hakkı sahibinin ödeyeceği, ancak taşınmaz malikinin ve intifa hakkı sahibinin bulunmaması halinde taşınmaza malik gibi tasarruf edenlerin ödeyeceği sonucuna varılmaktadır.

Olayda, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun yürürlüğe girdiği 30.12.2012 tarihine kadar İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na ait olan, 138/5. maddesi uyarınca Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bedelsiz olarak tapuda re'sen Hazine adına tescil edileceği hükme bağlanan taşımazın ilk 15 yılı bedelsiz olmak üzere 29 yıllığına doğrudan davacının kullanımına bırakıldığı hususunun tapuya 02.04.2013 tarih ve 2955 yevmiye numarası ile tescil edildiği ve beyan hanesine şerh düşüldüğü anlaşılmıştır.

Bu durumda yukarıda anılan madde hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; vergilendirmede olayın gerçek mahiyetinin esas olduğu, kullanım hakkının tapuya tescilinde intifa kelimesine yer verilmemesinin hakkın mahiyetini değiştirmeyeceği ve davacıya verilen kullanım hakkının karşılığının irtifak hakları içinde yer alan intifa hakkı olduğu sonucuna varıldığından, bu hakkın tapuya tescil tarihini takip eden yılın başından itibaren davacının emlak vergisi mükellefi sayılması gerekmektedir.

Bu nedenle, 2014 yılı itibarıyla emlak vergisi mükellefiyeti başlamış olan davacı adına 2017 yılı emlak vergisi tahakkukunun yasal olup olmadığının irdelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken mükellef olmadığı gerekçesiyle açılan davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalının temyiz isteminin kabulüne,

2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulüne ilişkin Vergi Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 5. Vergi Dava Dairesinin 21.11.2019 tarih ve E:2019/3360, K:2019/4774 sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 5. Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 22.09.2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

KARARI YAZDIR


Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları