Yerel Mahkemenin Direnme Kararını Verdiği Celseye Sanığın Davet Edilmemesi - Savunma Hakkı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No : 2018/495
Karar No : 2020/397
Karar Tarihi : 2020-10-01





ÖZET:

  • Bozma kararı sanık lehine olsa dahi, bozmadan sonra yapılan yargılamada Yerel Mahkemece sanık ve katılan ile varsa müdafi ve vekile duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilip duruşmadan haberdar olmaları sağlanmalıdır. Yerleşik yargısal kararlarda açıkça vurgulandığı üzere, tebligat yapılamaması ya da davetiye tebliğ olunmasına rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi durumunda, sonradan hükmolunacak cezanın, bozma ilamına konu cezadan daha ağır yaptırım içermemesi hâlinde yargılamaya devam olunarak bir karar verilebilecektir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 31.05.2016 tarihli ve 2016/2-5-296 sayılı, Ceza Genel Kurulunun 08.05.2018 tarihli ve 2017/3-1057-197 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır. Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin yapılan değerlendirmede; Özel Dairenin bozma kararından sonra Yerel Mahkemece sanığa davetiye tebliğ edilmeden ve sanığın duruşmadan haberdar olması sağlanmadan resen celse açılarak önceki kararda direnilmiştir. Sanığın duruşmadan haberdar edilip bozmaya karşı beyanlarının sorulmaması, savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olup bu husus CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarı ile uygulanması gereken 326/1. maddesine aykırıdır. Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat hükmünün, bozma sonrası sanığın usulüne uygun şekilde duruşmadan haberdar edilmemesi ve bu suretle sanığa bozmaya karşı diyeceklerini bildirme olanağının sağlanmaması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmedir. 

Kamu malına zarar verme suçundan sanık ...'nın beraatine ilişkin Bafra Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.05.2013 tarihli ve 1304-622 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 23. Ceza Dairesince 13.10.2015 tarih ve 16369-5079 sayı ile;

"Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.11.2007 tarihli ve 248/251 sayılı kararı ile uyum gösteren Genel Kurul ve Daire kararlarında açıklandığı üzere; mahkemeye gelmemiş sanık hakkında duruşma yapılamayacağına ilişkin temel kuralın istisnalarından biri olarak öngörülen ve 1412 sayılı CMUK'nın 223/son maddesine paralel bir hüküm içeren 5271 sayılı CMK'nın 193/2. maddesinin ilk bakışta eylemin suç oluşturmayacağı ve derhal beraat kararı verilebilecek hallerle sınırlı olarak uygulanabileceği 'iddianamede tarif edildiği şekli ile fiilin suç teşkil etmemesi ve fiilin suç olmaktan çıkarılması halleri' dışında dosyadaki deliller takdir edilerek beraat kararı verilebilmesi için mutlaka sanığın sorgusunun yapılmasının gerektiği gözetilmeden, sanığın sorgusu yapılmadan toplanan deliller takdir edilerek beraatine hükmolunması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bafra 1. Asliye Ceza Mahkemesi ise 18.11.2015 tarih ve 670-771 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.07.2018 tarihli ve 60625 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.12.2016 tarihli ve 398 sayılı kararı ile kararına direnilen Yargıtay 23. Ceza Dairesinin kapatılması nedeniyle tebliğname tarihi itibarıyla uygulanması gereken iş bölümü gözetilerek 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 23.10.2018 tarih ve 8367-11444 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kamu malına zarar verme suçundan sanığın savunması alınmadan beraat hükmü verilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, sanığın bozmaya karşı diyeceklerinin tespiti amacıyla duruşmadan haberdar edilmesi gerekliliğine uyulmadan resen açılan celsede direnme hükmü kurulmasının, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Özel Dairenin bozma ilamından sonra, Yerel Mahkemece 18.11.2015 tarihinde resen celse açıldığı ve sanığın duruşmadan haberdar edilmeden açılan bu celsede önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarı ile uygulanması gereken 326. maddesinde;

"Yargıtay'dan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir." düzenlemesi yer almaktadır.

Bu hüküm gereğince, bozma kararı sanık lehine olsa dahi, bozmadan sonra yapılan yargılamada Yerel Mahkemece sanık ve katılan ile varsa müdafi ve vekile duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilip duruşmadan haberdar olmaları sağlanmalıdır. Yerleşik yargısal kararlarda açıkça vurgulandığı üzere, tebligat yapılamaması ya da davetiye tebliğ olunmasına rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi durumunda, sonradan hükmolunacak cezanın, bozma ilamına konu cezadan daha ağır yaptırım içermemesi hâlinde yargılamaya devam olunarak bir karar verilebilecektir.

Nitekim Ceza Genel Kurulunun 31.05.2016 tarihli ve 5-296 sayılı, 08.05.2018 tarihli ve 1057-197 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin yapılan değerlendirmede;

Özel Dairenin bozma kararından sonra Yerel Mahkemece sanığa davetiye tebliğ edilmeden ve sanığın duruşmadan haberdar olması sağlanmadan resen celse açılarak önceki kararda direnilmiştir. Sanığın duruşmadan haberdar edilip bozmaya karşı beyanlarının sorulmaması, savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olup bu husus CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarı ile uygulanması gereken 326/1. maddesine aykırıdır.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat hükmünün, bozma sonrası sanığın usulüne uygun şekilde duruşmadan haberdar edilmemesi ve bu suretle sanığa bozmaya karşı diyeceklerini bildirme olanağının sağlanmaması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmedir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Bafra 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.11.2015 tarihli ve 670-771 sayılı direnme kararına konu beraat hükmünün, bozma sonrası sanığın usulüne uygun şekilde duruşmadan haberdar edilmemesi ve bu suretle sanığa bozmaya karşı diyeceklerini bildirme olanağının sağlanmaması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.10.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.