Vergi İncelemesinin Yapılacağı Yer - Defter ve Belgelerin İşyerinde İncelenmesinin Asıl Olması
Yargıtay 11. Ceza Dairesi
Esas No : 2017/806
Karar No : 2020/6447
Karar Tarihi : 2020-11-04





Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkeme’nin oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanığın diğer temyiz talepleri yerinde görülmemiştir, ancak;

1) 213 sayılı VUK'nin 139. maddesine göre; “vergi incelemeleri, esas itibarıyla incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılır. İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkansız olur veya mükellef ve vergi sorumluları isterlerse inceleme dairede yapılabilir.” düzenlemesi karşısında, iş yeri faal olan mükelleflere, defter ve belgelerin vergi dairesine getirilmesi için yapılan tebligatlar hukuki sonuç doğurmayacağından gizleme suçunun unsurları oluşmayacaktır. Somut olayda; vergi denetmeni tarafından defter ve belgelerini ibraz etmesi için çıkarılan tebligatın sanığa 17.11.2012 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği; tebligatlarla defter ve belgelerin incelenmek üzere ibrazı için işyerinin müsait olması şartıyla incelemenin iş yerinde yapılacağı , ancak bu husustaki talebin süresi içinde Grup Başkanlığı’na yazılı olarak bildirilmesi gerektiğinin yazılarak sanık aleyhine tersine çevrildiği, hesapların dairede incelenmesine imkan veren 213 sayılı VUK'nin 139/2. maddesindeki istisnalardan birinin varlığının önceden belirlenip belirlenmediğinin, iş yerinde faaliyetin tebligat tarihinde devam edip etmediğinin incelemeyi yapan vergi dairesinden sorulması, iş yeri dışında inceleme yapılmasına ilişkin bir tespit varsa belgesinin istenmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,

2) Kabule göre de;

a)Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 03/02/2009 tarihli ve 2008/250-13 sayılı kararında açıklandığı üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 5271 sayılı CMK’nin 231/6-c. madde ve bendinde işaret olunan, zarar kavramının kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenebilir, ölçülebilir maddi zararlara ilişkin olduğu, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği, zarar koşulunun ancak zarar suçlarında dikkate alınması gereken bir unsur olduğu, defter ve belge ibraz etmeme suçunda anılan maddenin aradığı anlamda somut bir zarardan söz edilemeyeceği dikkate alındığında; daha evvelden kasıtlı bir suçtan mahkumiyeti bulunmayan ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul eden sanık hakkında, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle, zarar giderilmediğinden bahisle CMK'nin 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,

b)5237 sayılı TCK'nin 51/7. maddesinde "hükümlünün deneme süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere hakimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceğinin" belirtilmesi karşısında; mahkemece “Sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde ertelenen cezanın tamamen infaz kurumunda çektirilmesine,” denilerek infazı kısıtlayacak şekilde hüküm kurulması,

c)Uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, 5237 sayılı TCK'nin 53/1-c. maddesindeki hak yoksunluklarının alt soy dışındakiler için uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.