Temyiz İsteminden Vazgeçmeden Dönme, Temyiz Süresi İçerisinde Yapılırsa Geçerlidir
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No : 2019/359
Karar No : 2020/198
Karar Tarihi : 2020-05-14





Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesince sanık ...’ın, TCK'nın 188/3-5, 62, 52, 53, 54, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis ve 2000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, müsadereye ve mahsuba; hükmün sanık ve müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesince 13.07.2017 tarih ve 1567-1481 sayı ile; “Yerinde görülmeyen diğer istinaf istemlerinin reddine ancak; sanıkların diğer sanıklar..., ... ve ...'ın eylemlerine TCK'nın 37. maddesi kapsamında iştirak etmedikleri her iki sanığın birlikte hareket ederek suça konu uyuşturucu maddeyi ...'e vermek şeklinde eylemlerini iki kişi olarak gerçekleştirdikleri ve olayda koşulları oluşmadığı halde haklarında TCK'nın 188/5. maddesinin uygulanmasına götüren yeterli ve inandırıcı gerekçeleri karar yerinde gösterilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle CMK'nın 289/1- g maddesi hükmüne aykırı davranılması nedeniyle bozulmasına" karar verilmiş,

Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararı doğrultusunda yargılamaya devam eden İlk Derece Mahkemesince sanık ...’ın, TCK'nın 188/3, 62, 52, 53, 54, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis ve 1320 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, müsadereye ve mahsuba; hükmün sanık ve müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesince 24.04.2018 tarih ve 552-901 sayı ile; "istinaf başvurusunun esastan reddine" karar verilmiştir.

Bu kararın da sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince 07.03.2019 tarih ve 5728-1431 sayı ile;

“5271 sayılı CMK'nın 294/1. maddesinde yer alan 'Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.' şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, sanık müdafisinin 01.06.2018 tarihli temyiz dilekçesinde hükmün hukuki yönüne ilişkin herhangi bir temyiz nedeni göstermediği, CMK’nın 295/1. maddesinde belirtilen süre içerisinde temyiz nedenlerini içeren ek dilekçe de sunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin 5271 sayılı CMK'nın 298/1. maddesi uyarınca reddine" oy çokluğuyla karar verilmiş,

Daire Üyesi.....; "... 1- Başvurulacak temyiz kanun yolu başvurusundaki şekle ilişkin İstinaf Mahkemesinin hükmünün son kısmında temyiz yasa yoluna ve şekline (temyiz nedenlerinin gösterilmesi gerektiğine) dair sanığa bildirimde bulunulmadığından, sanık ... müdafisinin temyiz isteğinin reddine karar verilmesi, CMK'nın 34/2. ve 231/2. maddelerine aykırı olduğundan,

2- Dairemizce, sanık müdafisi tarafından verilen dilekçede temyiz iradesi beyan edilmiş olduğundan, dilekçede temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile CMK'nın 289. maddesinde belirtilen hukuka kesin aykırılık yönünden hükmün temyiz incelemesi yapılarak denetlenmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle, bu yönden bir inceleme yapılmadığından,

3- Temyiz iradesinin varlığı hâlinde, 'Hükmü temyiz ediyorum', 'Karar hukuka aykırıdır' veya 'Kanuna aykırıdır' şeklindeki beyanların CMK'nın 288. maddesine uygun hukuki nedene dayalı temyiz sebebi olduğu, bunun detaylarının açıklanmasının gerekmediğinden kaldı ki sanık temyiz dilekçesinde 'CMK 286. maddesi ve ilgili mevzuat' şeklinde açıklama yaparak hukuki bir sebep göstermiş olması nedeniyle hükme ilişkin olarak CMK'nın 289. maddesinde yer alan hukuka kesin aykırılık nedenleri ile birlikte CMK'nın 288. maddesi kapsamında temyiz incelemesi yapılarak denetlenmesi görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun sanık ... müdafisinin temyiz isteğinin reddine ilişkin görüşüne katılmıyorum",

Daire Üyesi ....ise; "... Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda; sanık ve müdafisinin 5271 sayılı CMK'nın 294/1. maddesinde yer alan 'Temyiz eden hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini göstermek zorundadır' şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, sanık müdafisinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediği, 5271 sayılı CMK'nın 295/1. maddesinde belirtilen süre içerisinde temyiz sebeplerini içeren ek dilekçe de sunmadığı anlaşıldığından, vaki temyiz isteminin 5271 sayılı CMK 298/1. maddesi uyarınca reddine, yönündeki Dairemizce oluşan çoğunluğun kanatine belirtilen gerekçelerle katılmamaktayım",

Şeklindeki düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.05.2019 tarih ve 2018/55212 sayı ile;

"...CMK'nın 289. maddesinde;

'(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:

a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması,

b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması,

c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması,

d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi,

e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması,

f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi,

g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi,

h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması,

i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.' düzenlemesi mevcuttur.

CMK'nın 289. maddesi, hükmü temyize hak ve yetkisi bulunanın, süresi içinde, temyiz edilebilir nitelikteki hükme ilişkin, usulüne uygun şekilde, temyiz iradesini açıkladığında, Yargıtay görevli dairesince temyiz dilekçesi veya beyanında temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile hukuka kesin aykırılık hâlinin denetlenmesi gereğinin bir zorunluluk hâli olduğunu belirtmiştir. Bu hükme göre de; Daire, temyiz dilekçesi veya beyanında temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile hukuka kesin aykırılık hâlini denetlenmesi gerekirdi, bu yapılmamıştır. CMK'nın 289. maddesindeki 'Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da' ifadesi, CMK'nın 294. maddesinin 1. fıkrasında yer alan 'Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. (2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.' şeklindeki hükmü, temyiz dilekçesinde bir hukuki temyiz nedeni varsa, o zaman CMK'nın 289. maddesinde belirtilen hukuka kesin aykırılık hâllerinin var olup olmadığı denetlenebilir şeklinde kısıtlayıcı şekilde yorumlanamaz.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 289. maddesi lafzı ve ruhu ile hukuka kesin aykırılık hâllerine özel bir önem vererek, hukuka kesin aykırılık hâllerinin varlığının tespitini, sebebe dayalı temyiz incelemesi dışında tutarak kişi hak ve hürriyetlerini teminat altına almak istemektedir. Bu denetlemenin temyiz iradesi varsa, mutlaka yapılması gerektiğini açıkça bir zorunluluk olarak belirtmiştir. Aksi halde temyiz sebebi gösterilmediği için hukuka kesin aykırılık oluşturacak şekilde yapılan yargılama sonunda kurulan hüküm ya da hukuka aykırı şekilde elde edilen delillere dayalı olarak verilen mahkûmiyet hükümleri hiçbir şekilde denetlenmeyecektir. Bu durum CMK'nın 289 maddesine aykırı olup temyiz ve adil yargılanma hakkının ihlali sorunlarına yol açar.

Sonuç olarak, sanığın temyiz iradesi vardır ve temyiz sebebi gösterilmemiş olsa da, Dairece CMK'nın 289. maddesi kapsamında bir temyiz incelemesi yapılmalıdır ve bu yönden incelemenin yapıldığına dair ibare ilamda yer almalıdır. Mutlak temyiz nedenlerinin ortak özelliği, sanığa hak tanıyan kurallar olmalarının yanı sıra aynı zamanda adil bir yargılamanın yapılabilmesi için öngörülmüş, kamusal menfaatleri gözeten kurallar olmalarıdır. Bu hâllerin varlığı hâlinde hükmün bundan mutlak olarak etkilendiği kabul edilmiştir. Kanun bu noktada hukuka aykırılığa ilişkin nedensellik bağını kendisi kurduğundan hâkime takdir yetkisi bırakmamıştır.

Açıklanan nedenlerle adı geçen sanık müdafisinin temyiz talebinde herhangi bir neden göstermediği hâlde dahi en azından CMK 289. maddede sayılı hâller yönünden inceleme yapılması ve bu yönden inceleme yapıldığına dair ibarenin hükmümde gösterilmesi gerekirken 'nedensizlikten dolayı temyiz isteminin doğrudan reddi' usul ve yasalara aykırı olup itiraza konu 07.03.2019 tarih ve 2018/5728 esas 2019/1431 karar sayılı ilamının kaldırılması, Yerel Mahkeme hükmünün CMK 289. maddede yazılı hâller yönünden incelenmesi, bu yönden yapılan incelemenin ilamda gösterilmesi gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 20. Ceza Dairesince 30.05.2019 tarih, 1159-3435 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedeni yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

İnceleme dışı sanıklar ..., ..., ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet hükümlerine yönelik istinaf isteminin esastan reddine dair kararlar Özel Dairece temyiz isteklerinin esastan reddine karar verilmesi suretiyle, inceleme dışı sanık ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf isteminin esastan reddine ilişkin karar ise temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf isteminin esastan reddine dair karara ilişkin olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karara yönelik sanık müdafisinin temyiz dilekçesinin bir temyiz nedeni içerip içermediğinin, bu kapsamda temyiz denetiminin ne şekilde yapılacağının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; sanığın 22.06.2018 tarihli dilekçesi ile temyizden feragat ettiğinin anlaşılması karşısında, sanık müdafisinin 01.06.2018 tarihli dilekçesine dayanılarak temyiz incelemesi yapılıp yapılamayacağının ve temyizden feragatten dönülmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca 07.02.2017 tarihli ve 907-448 sayılı iddianame ile sanık ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK'nın 188/3-5, 62, 52/2, 53, 54, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis ve 2000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, müsadereye ve mahsuba karar verildiği,

Hükmün, sanık müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesince duruşma açılmaksızın dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda “...olayda koşulları oluşmadığı hâlde, TCK'nın 188/5. maddesinin uygulanmasına götüren yeterli ve inandırıcı gerekçeleri karar yerinde gösterilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması" nedeniyle CMK’nın 289/1-g maddesi uyarınca hükmün bozulduğu,

Bozma kararı doğrultusunda yargılamaya devam eden İlk Derece Mahkemesince sanık ...’ın, TCK'nın 188/3, 62, 52, 53, 54, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis ve 1320 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, müsadereye ve mahsuba karar verildiği,

Hükmün sanık ve müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesince verilen "istinaf başvurusunun esastan reddine" dair kararın sanık müdafisi tarafından temyiz edildiği,

Sanık müdafisinin, Yargıtay’a gönderilmek üzere Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesine hitaben verdiği 01.06.2018 tarihli temyiz dilekçesinin;

“Konu” bölümünde; “Sayın Mahkemenizin 02.11.2017 tarih ve 2017/374 esas sayılı kararının bozulması istemi ile temyiz yasa yoluna başvurulduğunu gösteren dilekçemizdir”,

“Açıklamalar” bölümünde; “Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesinin sanık hakkında verdiği yukarıda tarih ve esas sayısı belirtilen kararı usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle işbu kararın bozulması için temyiz yasa yoluna başvuruyoruz.”,

“Sonuç ve istem” bölümünde; “Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesinin usul ve yasaya aykırı 02.11.2017 tarih ve 2017/374 esas sayılı kararının bozulması istemiyle vekaleten temyiz yasa yoluna başvurduğumu saygıyla ve vekaleten arz ve talep ederim.” şeklindeki gerekçeler ile temyiz talebinde bulunduğu,

Sanığın, Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesine hitaben verdiği 22.06.2018 tarihli dilekçesinde; “...2018/552 esas (2017/374 E-2017/320 K) nolu dosyanın Yargıtay temyiz hakkından feragat ediyorum. Dosyanın mahkemenizce onaylanarak tarafıma bildirilmesini saygılarımla arz ve talep ederim”, Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesine hitaben verdiği 19.03.2019 tarihli “... uyuşturucudan yakalandığı için yeni delil olduğundan dolayı kanun yararına bozma ve yeniden yargılanma talebi” konulu dilekçesinde ise; “......’in üzerinde yakalanan esrarın kendisine ait olduğunu, satmak için o gün oraya geldiğini, kendisinin esrar sattığını söylememe rağmen sabıkalı olmam nedeniyle bana inanılmadı. Bu işi yaptığını semtte herkes biliyor. Ben de bildiğim için dosyamı onaylatmayıp sabredip bekledim. Şükür ki 800 kökle yakalanıp 2018/529 esas sayılı dosyada yargılanmaktadır. Şimdi benim iftiraya uğradığıma umarım inanırsınız. 2018529 esas sayılı dosyayı yeni delil kabul eder ve işlememiş olduğum suçtan aldığım cezadan kurtulmama yardımcı olursunuz...” şeklinde beyanda bulunduğu,

Dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince; “...Temyiz isteminin 5271 sayılı CMK'nın 298/1. maddesi uyarınca reddine" oy çokluğuyla karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de iki şartın varlığı gereklidir.

Bunlardan ilki süre şartıdır. Genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden hükmün tefhiminden, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliğ tarihinden başlar.

Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart ise istek şartıdır. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan "Davasız yargılama olmaz" ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir.

Diğer taraftan, 5271 sayılı CMK’nın kanun yollarına ilişkin genel hükümlerin düzenlendiği bölümde yer alan “Başvurudan vazgeçilmesi ve etkisi” başlıklı 266. maddesinde;

“(1) Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez.

(2) Müdafiin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış olması koşuluna bağlıdır.

(3) 150 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi çelişirse müdafiin iradesi geçerli sayılır” şeklindeki düzenleme ile kanun yoluna başvurulduktan sonra mercisi tarafından karar verilinceye kadar başvurudan vazgeçilebileceği, diğer bir deyişle kanun yolu başvurusunun geri alınabileceği kabul edilmiştir.

Kanun yolu başvurusunda bulunulması veya bu başvurudan vazgeçilmesi kural olarak asilin iradesine tâbidir. Ancak maddenin 3. fıkrasında buna bir istisna getirilmiş ve onsekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olan şüpheli veya sanığın, kanun yoluna başvurulması ya da başvurunun geri alınması konusundaki iradesi ile müdafisinin iradesinin çelişmesi hâlinde asilin değil, müdafinin iradesine üstünlük tanınmıştır.

CMK'da, kanun yolu başvurusunda bulunulduktan sonra bundan vazgeçme (kanun yolu başvurusunun geri alınması) düzenlenmiş fakat kanun yolundan feragat (kanun yoluna başvurma hakkı doğduktan sonra bu hakkın kullanılmayacağının açıklanması) düzenlenmemiştir. Hukukun genel ilkeleri uyarınca hak sahibi, hakkı doğduktan sonra özgür iradesiyle bu hakkını kullanmayacağını diğer bir deyişle hakkından feragat ettiğini açıklayabilir, bu durumda kanun yoluna başvurma hakkından feragate ilişkin açıklamanın ilgili makama ulaştırılmasıyla birlikte karar kesinleşir. Kanun yolundan daha doğru bir ifadeyle kanun yoluna başvurma hakkından feragatin, kararın ilgiliye bildiriminden itibaren kanun yolu için öngörülen sürenin bitimine kadar yapılması gerekmektedir. Kanun yoluna başvurulduktan sonra başvurudan vazgeçme ise mercisi tarafından talep konusunda bir karar verilinceye kadar geçerlidir (Centel-Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., 15. Baskı, İstanbul, 2018, s.844) .

Temyiz kanun yolu başvurusunda bulunulduktan sonra, ilgililerin temyiz başvurusundan "feragat" ya da "vazgeçme" vb. içerikli taleplerinin, kanun yoluna başvurma hakkından feragat kapsamında değil yapılan kanun yolu başvurusunun geri alınmasını düzenleyen CMK'nın 266. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve talep içeriğinin açıkça temyiz başvurusunun geri alınması diğer bir deyişle yapılan temyiz başvurusundan vazgeçme iradesini yansıtıp yansıtmadığına bakılması gerekir. İradenin açıkça yapılan temyiz başvurusundan vazgeçmeye yönelik olması hâlinde, temyiz davasının açılabilmesi için gerekli olan "istek" de ortadan kalkmış olacağından vazgeçilen bu temyiz davasından dolayı Yargıtayca temyiz incelemesi yapılamayacaktır.

Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;

Sanık müdafisi tarafından kararın süresi içinde 01.06.2018 tarihinde temyiz edilmesinden sonra sanığın 22.06.2018 havale tarihli dilekçesinde “...Yargıtay temyiz hakkından feragat ediyorum. Dosyanın mahkemenizce onaylanarak tarafıma bildirilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.” şeklindeki beyanı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın temyiz talebinden vazgeçtiği, 19.03.2019 tarihli dilekçesinin ise yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin olduğu, bu dilekçesinin temyiz isteminden vazgeçmesinden dönme olduğu kabul edilse dahi temyiz isteğinden vazgeçmeden dönülmesinin ancak temyiz süresi içinde mümkün olması, sanık tarafından temyiz süresi içinde verilmiş bir temyiz dilekçesinin de bulunmaması, asilin iradesinin müdafisinin iradesine üstün olması nedeniyle temyiz davasının açılabilmesi için gerekli olan "istek" şartının gerçekleşmediğinin ve sanık müdafisinin 01.06.2018 tarihli temyiz dilekçesine dayalı olarak inceleme yapılamayacağının kabulü gereklidir.

Öte yandan, Özel Dairece yapılan temyiz incelemesi sırasında sanığın 22.06.2018 tarihli temyizden vazgeçmesine ilişkin beyanı değerlendirilmeden, sanık müdafisinin 01.06.2018 tarihli dilekçesine istinaden inceleme yapılarak “...hükmün hukuki yönüne ilişkin herhangi bir temyiz nedeni gösterilmediği, CMK’nın 295/1. maddesinde belirtilen süre içerisinde temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçe de sunulmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca reddine...” karar verilmiştir. Gelinen aşama nedeniyle araştırmayı, yeniden yargılamayı ve temyiz incelemesi yapılmasını gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Dairenin temyiz isteğinin reddine dair kararının kaldırılmasına, “Sanık ...’ın temyiz isteminden vazgeçmesi nedeniyle dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine” karar verilmelidir.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,

2- Yüksek 20. Ceza Dairesinin 07.03.2019 tarihli ve 5728-1431 sayılı “Temyiz isteminin reddine” ilişkin kararının KALDIRILMASINA,

3- “Sanık ...’ın temyiz isteminden vazgeçmesi nedeniyle dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine”,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.05.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.