Tarla Vasfındaki Taşınmaza İlişkin Ecrimisil Hesabının Nasıl Yapılacağı Hakkında
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
Esas No : 2018/8293
Karar No : 2021/802
Karar Tarihi : 2021-02-03





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi Ve Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmazı 07.05.2008 tarihinde satın aldığını, davalının sözlü olarak uyarılmasına rağmen müvekkiline ait evi kullanmaya devam ettiğini belirterek, elatmanın önlenmesini ve 4 yıllık 6.000 TL ecrimisilin satın alma tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 26.09.2013 tarihli dilekçesi ile ecrimisil talebini 11.711,41 TL olarak güncellemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
1. Davacı vekilinin dava dilekçesi ile 4 yıllık ecrimisil talep etttiğini belirtmiş olmasına karşın, hükme esas alınan 20.06.2013 tarihli bilirkişi raporunda 2008, 2009, 2010, 2011, 2012 yıllarını kapsayacak şekilde 5 yıllık ecrimisil hesaplaması yapıldığı, ve mahkemece bu şekilde belirlenen ecrimisile hükmedildiği anlaşılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. maddesinin 1.fıkrasında, hakimin; tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğu belirtildikten sonra, bu talepten fazlasına veya başkasına karar veremeyeceği hükme bağlanmıştır. Açılan bir davada hakim istenilenden fazlasına veya başka bir şeye hükmedemez. Buna göre, davacı tarafça 4 yıllık ecrimisil talep edildiği halde, Mahkemece, talep aşılmak suretiyle davacıya 5 yıl için ecrimisil ödenmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2. Davalının ecrimisilin belirlenme yöntemine ilişkin temyiz itirazlarına gelince, Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan hak sahibinin, hak sahibi olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir.
25.05.1938 tarih, 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtayın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK'nin 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu Tarım İl veya İlçe Müdürlüğü’nden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, Hal Müdürlüğü’nden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olduğu söylenemez. Taşınmazın tapu kaydında belirlenen vasfı tarla olduğu, ancak hükme esas alınan 20.06.2013 tarihli bilirkişi raporunda kapama limon bahçesi olarak getireceği gelirin hesaplandığı görülmektedir. O halde, Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, taşınmazı limon bahçesi haline getirenin kim olduğunun araştırılması, davalının limon bahçesi haline getirdiğinin belirlenmesi durumunda, taşınmazın işgal öncesi vasfına göre, yeniden konusunda uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapılarak, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca araştırma ve inceleme yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz araştırma ve inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Kabule göre de, Mahkemece davanın kabulüne karar verildiği halde, hüküm fıkrasında “kısmen kabulüne” yazılmış olması yanlıştır.
Ayrıca, dava konusu yerin değeri eldeki dosyada belirlenmemiş olduğu halde, eldeki dosya ile bağlantısı belirtilmeksizin farklı bir dosyada bulunan ve dosya arasında bir sureti de bulunmayan 29.09.2011 tarihli bilirkişi raporuna taşınmazın değeri yönünden itibar edilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalının yukarıda belirtilen temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 03.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.