
Özet:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıklar'ın kasten öldürme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37/1. maddesi delaletiyle 81/1, 29, 62, 53, 63. maddeleri uyarınca 15’er yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin Uşak 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.04.2022 tarihli ve 46-281 sayılı resen istinafa tabi hükümlerin, Cumhuriyet savcısı ve sanıklar müdafiileri tarafından da istinaf edilmesi üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 05.10.2022 tarih ve 2815-2789 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine, bu kararın da sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.06.2023 tarih ve 15206-4441 sayı ile temyiz istemlerinin esastan reddi ile onanmasına, oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Daire Üyeleri ... ve ....; "...İnceleme konusu yapılan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesininin 2022/1285 Esas ve 2022/2789 Karar sayılı ilâmında uyuşmazlık konusu olan husus bir kısım sanıklar yönünden tahrik derecesinin ne olduğu yolunda toplanmaktadır.
İlk tespit şudur; bu olayda örgüt-çete-mafya çatışması yoktur. Yine tasarlama-pusu yoktur.
Temelde, ilçede iki ayrı Taş ocağı işletmesi vardır. Bunlardan maktulün işletmecisi olduğu şantiye ve ocak daha eskidir. Sanıkların tarafı olduğu tan-mak isimli şantiye ve ocak sonradan açılmıştır.
Sanık tarafın işlettiği şantiye, ilk başta maktulün sahibi olduğu şantiyeden taş alımı yapmaya başlamıştır. Ancak, bu alınan taşlar Karayollarının kriterlerini karşılamayınca bu defa tan-mak bu ticari ilişkiyi bitirmiştir. İşte asıl sorun bu noktada başlamıştır.
Maktul taraf, taş alımının kendilerinden yapılması konusunda ısrarcı olmaya başlamış ve dahası tanık anlatımlarına göre maktul kardeşleriyle tan-mak şantiyesine gelerek, şantiye şefini, küfürlü şekilde, silah gösterip taşları kendisinden almak zorunda olduklarını sanık tarafa söylemiştir. Bu mesele olaydan 3-4 gün önce olmuştur.
Devam edegelen taş alım ısrarının sonunda, maktul taraftan sanık tarafa yönelen tehditleri vardır.
Olaydan 1 gece önce beyanları alınan tanık ocak bekçileri bir aracın tan-mak şantiye bekçi kulübesine silah sıktığını söylemişlerdir. Buna ilişkin fotoğraflar dosyasında vardır.
Aşağıda ismi zikredilen iki tanık şantiyeye silah sıkan kişinin maktul olduğunu araç tanımı ve bizzat kendisinden duymak suretiyle teyit etmektedir.
Dolayısıyla, süregelen ticari zorlama, tehdit boyutuna ulaşmış ve tan-mak'a bir zorunluluk diktesi yapılmıştır. Bu tehdit ilk önce ticari zorlama olarak başlamış arkasından tanık beyanlarına göre sanık tarafın şantiyesine maktul ve yakınları ile birlikte silahlı olarak gelinmek ve olaydan bir gece önce sanık tarafın şantiyesi kurşunlanmak suretiyle silahlı tehdit boyutuna ulaşmıştır.
İşte bu nedenle, işletmenin ortakları ve sahipleri olan Tan grubu ile, taş alım konusunda bizzat zorlamaya maruz kalan Şantiye şefi Recai Uygun açısından bir tahrik oluşur.
Mahkeme, ilk haksız hareketin kimden geldiği yolunda bir belirleme yapılamadığından tahrik derecesini asgari olarak uygulamıştır.
Oysa davada ilk haksız hareket bellidir. Maktul, sanık tarafı kendisinden alışveriş yapmaya zorlamış, tehdit etmeye başlamış ve sanık tarafın şantiyesini kurşunlamıştır. Bu konuda Tanık Mehmet Kılıç beyanı ve ... beyanları çok nettir. tan-mak şantiyesine gece silah sıkan maktuldür. Üstelik bu kurşunlanma, bir önceki silahlı tehdit olayından daha sonra ve çatışmanın yaşandığı günün ilk gece saatlerinde olmuştur.
Bu durumda süregelen silahlı tehditler nedeniyle tahrik derecesi asgari oranın üzerinde olmalıdır. Zira dairenin yerleşik uygulamaları çerçevesinde basit müessir fiil, basit küfür, hakaret gibi hususlar asgari tahriki gerekli kılarken mevcut davada olayın özellikleri daha fazla tahrik indirimi uygulanmasını gerekli kılar.
Davada oluş ve kabule göre ve maddi deliller çerçevesinde asgari tahrikin fazlasının uygulanmasını gerekli kılan çok önemli bir olgu ve delilleri vardır. O da şöyledir:
Maktulün aracından ateş edildiği yolunda somut ve net deliller vardır. Bunlar şöyledir;
a) Maktulün tüm svaplarında atış artığı vardır. Bunlar her iki el ve yüz bölgeleridir.
b) Maktule ve araca yönelen tüm atışlar uzak atıştır.
c) Maktulün aracının sol tarafından çıkış deliği vardır. Oysa maktulün aracının sağ yanına sanıklarca hiç atış yapılmamıştır.
d) Maktul vurulduktan sonra aracıyla şarampole düşmüştür. Ve bu aracın başına ilk gelenler maktulün kendi yakınlarıdır.
Dolayısıyla maktulün aracında silah bulunmaması açıklanabilir bir durumdur ve tüm bulgular araç içinden maktul tarafından ateş edildiğini göstermektedir.
Bu durumda yerleşik uygulamalara göre zaten tek başına karşılıklı çatışma olgusu ile taraflar yönünden makul tahrik oranını gerekli kılmaktadır.
Neticeten maktul tarafın taş alımı Kanun'daki zorlayıcı, sürekli ve artık silahlı tehdite ulaşan davranışları nedeniyle, olay günü, ilk önce yeni bir tehdit veya saldırı beklentisinde olan sanıkların, maktulün yeğenleri ve adamlarını taşıyan minibüse yönelik caydırıcı olarak havaya ateş etmesiyle başlayan olayda, hemen arkasından mevcut delillere göre silahlı olarak olay yerine gelen maktule ateş ederek tahrik altında adam öldürme suçunu işledikleri kabul edilen davada; süregelen tehditler ve maktul tarafından münibüs aşamasından sonra dışarı doğru ateş edildiğini gösteren somut deliller dikkate alındığında ... ve Recai Uygun yönünden tahrik derecesinin en az makul düzeyde uygulanması dosya kapsamı ve dairenin yerleşik tahrik uygulama kıstasları çerçevesinde gerekir iken asgari düzeyde tahrik uygulanması tarafımızca doğru bulunmamakla kararın asgari tahrik uygulanmak suretiyle onanması yönünde görüş açıklayan Sayın çoğunluğa iştirak etmiyoruz..." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 31.07.2023 tarih ve 140003 sayı ile; "Sanık Maşallah'a ait işletmenin, aynı bölgede taş ocağı bulunan maktul ...'dan taş alımı yaptıkları ancak girdikleri ihalede taşların standartlara uygun olmaması nedeniyle maktulden taş almayacaklarını bildirip, ticari ilişkilerini bitirmelerinden sonra sanıklar Maşallah ve Recai ile maktul arasında bu nedenle gerginlik başladığı, maktulün kendisinden taş almaları konusunda ısrarcı olduğu, sanıkların almak istemediği, olaydan 3-4 gün önce maktulün kardeşleri ile sanıklara ait işletmeye gelerek küfürlü sözlerle hakaret edip silah göstererek tehdit ettikleri, olaydan bir gün önce sanıklara ait işletmenin bekçi kulübesinin kurşunlandığı, bunun maktul tarafından yapıldığının tanık beyanı ile doğrulandığı,
Olay günü maktulün akrabaları olan ... ve ...'ın kendi işletmelerine ait araçla sanıklara ait işletmenin önünden geçtikleri sırada yeni bir saldırı beklentisinde olan sanıklar ..., ..., ... ve ... tarafından durdurularak silahla tehdit edildikleri ayrıca sanıkların İsa ve Adem Ali'ye maktul ile iş yapan İdris Alemdar'ın nerede olduğunu da sorup gıyabında tehdit ettikten sonra bıraktıkları, daha sonra yol üzerinde beklemeye başladıkları kısa bir süre sonra maktulün kendi aracı ile aynı yoldan geldiği sırada sanıklar tarafından aracının silahlarla tarandığı, aracın şarampole yuvarlandığı, araçta 16 adet mermi girişi bulunduğu, maktulün iki mermi çekirdeği isabeti ile yaralandığı ve bu yaralanmaya bağlı olarak öldüğü, atışların uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu anlaşılan olayda;
Maktulün öldürülmesi eyleminin sanıklar tarafından iştirak iradesiyle ve fiil üzerinde hakimiyet kurmak suretiyle gerçekleştirildiği sabit olup, ilk derece mahkemesi tarafından, sanıklar ..., Maşallah Tan ve şantiye şefi Recai ile maktul taraf arasında ticari faaliyet kapsamında yaşanan ve sonrasında bir takım gerginliğe sebep olunan eylemler ile maktul'ün olay öncesi şantiye idare binasını kurşunlaması ile de husumet durumu pekişen ve akabinde gerçekleşen eylem bakımından sanıklar ... ve ... lehine lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilerek, gerginlikten etkilenme durumu, gerginlik sonrası yaşanan gelişmeler, barışma görüşmeleri ancak maktul tarafından sanık ...'nin şantiye şefi olarak çalıştığı idari binanın kurşunlanmasına dair yaşanan gelişmeler, bu süreçte Maşallah ile hareket eden sanık ...'nin yaşanan gelişmelerin tarafı olarak kendisine oluşturması beklenen etki ile bahse konu ticari faaliyet kökenli husumetin niteliği nazara alınarak sanıklar ... ve ... lehine asgari oranda haksız tahrik indirim uygulanmıştır.
Yüksek 1. Ceza Dairesinin istikrarlı uygulamalarında, hakaret ve basit yaralama gibi eylemler nedeniyle haksız tahrikte asgari indirim uygulanırken, bu tip eylemlerin birden fazla yapılmasının daha fazla haksız tahrik indirimini gerektirdiği, indirim oranının tespitinde haksız hareketin niteliğine ve ağırlığına göre, tahrik oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri zamanı ve tahrik eden ve tahrik edilenin durumları nazara alınarak yapılan değerlendirme sonucunda adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir oran belirlenmesi gerektiği kabil edilmektedir.
Bu açıklamalara göre sanıklar ... ve ... lehine haksız tahrik koşullarının oluştuğu kabul edilen somut olayda haksız tahrik nedeniyle yapılan indirim oranının isabetli olup olmadığının değerlendirilmesinde;
Sanıkların maktul ile olan ticari ilişkilerini sonlandırmaları üzerine maktulün bu durumu kabullenmediği ve kendi firmasından taş alınması konusunda ısrarcı olduğu bu amaçla sanıklara yönelik hakaret, tehdit ve işyerini kurşunlama gibi eylemler gerçekleştirmiş olduğu, bu şekilde ilk haksız hareketi başlattığı ve maktulden kaynaklanan haksız tahrik oluşturduğu kabul edilen eylemlerinin süreklilik ve çeşitliliği itibarıyla, haksızlık içeriği ve oluşturduğu hiddetin boyutu dikkate alınarak, uygulanan haksız tahrik indiriminin, 5237 sayılı TCK'nın 3. maddesinde belirtilen "cezada orantılılık" ilkesi de gözetilerek, asgarinin üzerinde olmasının hak ve adalet ölçüleri ile de uyumlu olacağı kanaatine varıldığından;
Sanıklar ... ve ... hakkında haksız tahrik nedeniyle 5237 sayılı TCK'nın 29. maddesi gereğince alt ve üst sınırlar arasında makul oranda indirim yapılması yerine asgari oranda indirim yapılması suretiyle fazla ceza tayini usul ve yasaya aykırı olduğundan, hükmün bozulması yerine temyiz isteminin esastan reddi ile onanmasına karar verilmesi..." düşüncesiyle itiraz yoluna başvurulmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.10.2023 tarih ve 6609-6534 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
İnceleme dışı sanık Maşallah Tan ve Bedri Vural hakkında açılan kamu davasının Yerel Mahkemece tefrikine karar verilmiş, inceleme dışı sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak, inceleme dışı diğer sanıklar ..., ..., ..., ..., Veysi İşbara, ..., ..., ..., ..., hakkında kurulan beraat hükümleri istinaf isteminin esastan reddine karar verilmek, ... ve Recai Uygun hakkında silahla tehdit suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar itirazın reddine karar verilmek suretiyle, inceleme dışı sanıklar ..., ..., ..., ... hakkında kurulan beraat hükümleri istinaf edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme; sanıklar ... ve ... hakkında maktule yönelik eylemleri nedeniyle kasten öldürme suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında maktule yönelik eylemleri nedeniyle kurulan mahkûmiyet hükümlerinde TCK’nın 29. maddesi uyarınca takdir edilen ceza miktarının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü AR-GE Mühendisliğinin 02.09.2020 tarihli deney test raporunda; Uşak – Ulubey karayolu inşaatı yapım işinden alınarak 25.08.2020 tarihinde kabul edilen PMT numuneleri üzerinde 26-27.08.2020 tarihlerinde yapılan metilen mavisi deney sonuçlarında, aranılan kriterlere uygun bulunmadıklarının, daha önceden hazırlanan 11.08.2020 tarihli raporda da PMT numunelerinden alınan materyaller üzerinden yapılan deney sonuçlarının da uygun olmadığının yazılı olduğu,
Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü AR-GE Mühendisliğinin 06.10.2020 tarihli deney test raporunda; Kolonkaya Taş Ocağından alınarak 25.06.2020 ve 26.08.2020 tarihlerinde kabul edilen (0-5) kırmataş numuneleri üzerinde yapılan incelemede numunelerin aranan kriterlere uygun olmadıklarının tespit edildiği,
08.09.2020 tarihli kamera inceleme tutanağında; saat 14.47 sıralarında peş peşe Tanmak şantiyesine 3 siyah, 3 beyaz olmak üzere toplam 6 aracın geldikleri, araçlardan inen 14 kişinin şantiyenin konteyner tarafına geçtikleri, saat 15.09 'da gri gümüş renkli Passat araca 2 kişinin, beyaz Fiat Egea marka araca ise 1 şahsın binerek birlikte Hayribey Mahallesi tarafına doğru şantiyeden çıktıkları, saat 15.26 sıralarında daha önce yemekhane önünde tur atan siyah takım elbiseli şahsın elinde piyade tüfeğine benzer bir tüfek olduğunun, saat 15.41 civarında bu şahsın yanına 5 kişinin daha eklenerek bir şeyler konuştuklarının, daha önce şantiyeden çıkan gümüş renkli Passat marka aracın saat 15.53 civarında gelerek araçtan 2 kişinin indiği, saat 17.33 civarında gümüş renkli Ford Connect marka aracın şantiyeye geldiği ve içinden inen 4 işçinin konteyner içine girdiklerinin, saat 17.57 sıralarında dışarıda üzerinde beyaz renkli tişört olan bir şahsın elinde tabanca olduğunun, saat 17.55'de birinci kameranın arka planında kalan ve ağaçlık zeminde yaklaşık 6 kişinin bulunduğu ve saat 18.08'de bunların beyaz renkli açık kasa kamyonetin peşinden koştukları, saat 18.08 civarında Eşme istikametinden maktulün çalıştırdığı taş ocağına ait beyaz renkli açık kasa transit pikabın hızla Hayribey istikametine doğru gittiği sırada şantiyenin dışındaki 5 kişinin havaya doğru ateş etmeye başladıkları, üzerinde takım elbise bulunan şahsın elinde otomatik av tüfeği olduğu ve beyaz renkli kamyonetin arkasından koştuklarının, saat 18.12'de maktul ...'nın aracını görerek beyaz renkli açık kasa kamyoneti gönderdikleri ve Yahya'nın aracının önünü keserek durdurdukları, sonra bu araca ateş ettikleri, aracın yolun sağına doğru şarampole yuvarlandığı, saat 18.14 sıralarında beyaz renkli kamyonetin arkasından koşan şahıslarla birlikte toplamda 12 kişinin 5 araçtan 4'üne binerek uzaklaştıkları, saat 18.18 sıralarında maktulün aracının yuvarlandığı şarampol noktasının karşısındaki ağaçlık bölgeden beyaz renkli Volvo marka aracın Eşme yoluna doğru uzaklaştığının görüldüğünün belirtildiği,
08.09.2020 tarihli kamera inceleme tutanağında özetle; 07.09.2020 tarihi saat 17.55'te birinci kameranın arka planında kalan ve ağaçlık alanda yaklaşık olarak 6 kişinin olduğunun ve saat 18.08 sıralarında ... isimli şahsın çalıştırdığı taş ocağına ait beyaz renkli markası tespit edilemeyen açık kasa kamyonetin şantiyenin önündeki stabilize yoldan geçerken bu kişilerin kamyonetin arkasından havaya ateş ederek koşmaya başladıklarının, yaklaşık 4 dakika sonra saat 18.12’de ... isimli şahsın kullandığı beyaz renkli aracın geldiğini gören aynı kalabalığın beyaz renkli markası tespit edilemeyen açık kasa kamyoneti gönderdiklerinin ve ... isimli şahsa ait aracın kalabalığın yanında durduğunun, kısa bir süre sonra kalabalığın şahsın bulunduğu araca ateş ettiklerinin ve aracın yolun sağına doğru şarampole ilerleyerek yuvarlandığının, saat 18.14 sıralarında şüpheli şahısların hızla şantiyeye koşup araçlara binerek olay yerinden uzaklaştıklarının tespit edildiği,
08.09.2020 tarihli olay yeri inceleme tutanağında özetle; Tan-Mak Taş ocağı şantiyesi içerisinde bulunan konteynıra 22 metre mesafede beton zemin üzerinde toplam 8 adet 9 mm kovan, buradan 28 metre doğuda bozuk asfaltlı yol üzerinde aralarında birer ikişer metre aralıklar olan alanda toplam 17 adet 9 mm kovan, 1 adet izmarit bulunduğu, bu alandan kuzeydoğuya ilerleyen asfalt yol üzerinde 36 metre ileride maktulün kullanmış olduğu beyaz renkli 34 B** 228 plaka sayılı aracın gidiş istikametine göre yolun sağ tarafında yoldan çıkmış olduğu, aracın arka kapılarına ait camların kırık, sol arka lastiğinin patlak olduğu, sol ön çamurluğunda sol dikiz aynası dibinde, sol ön ve arka kapısında sol arka çamurluğunda, ön camında, bagaj kapağında ve plakalık kısmında mermi giriş delikleri bulunan aracın arka koltuğunda 3 kilograma yakın büyükçe bir taşın olduğu, aracın şoför kapısının kapı tutamağı alt kısmında ise bir adet ayakkabı izi olduğu, aracın içerisinde şoför kısmının ayak bölümünde bir adet mermi çekirdeği, sürücü koltuğunun altında bir adet kovan, sağ arka kapı eşiğinde bir adet mermi çekirdeği, sürücü koltuğu üzerinde çekirdek gömleği, bagaj içerisinde de mermi çekirdek parçası bulunduğu, araca isabet eden mermilerinin tümünün tespit edilebilmesi için aracın parçalanması gerektiğinden mermilerinin tümünün tespitinin yapılamadığı, maktulün ölü muayene fotoğraflarının yapılan incelemesinde ceset üzerinde sol böbrek üstü tarafından bir adet mermi giriş deliğinin ve sağ omuz ön bölgesinden çıkış deliğinin, yine sol ayağının kaval kemiği sol tarafından giriş, sol topuk üstü sağ tarafından çıkış deliği olduğunun görüldüğü, maktulün kendisinin de ateş ettiği değerlendirildiğinden cesedin parmak izinin ve el svaplarının alındığı, ayrıca şüpheli ...’den atış artığı svabı alındığı, ancak şahsın ayakkabı deseni ile maktulün aracındaki ayak izinin uyuşmadığı tespitlerine yer verildiği,
18.09.2020 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinde ele geçirilen bir adet Sibergun ibareli, 12 cal şarjörle beslemeli, yarı otomatik, yivli ve setli av tüfeğinin atışa engel bir arızasının bulunmadığı ve mukayese fişeklerini patlattığı, ele geçen beşi MKE 16 9P, 9 adedi MKE 17 9P, on ikisi MKE 18 9P ibareli toplamda 26 adet boş kovanın çap ve tipine uygun 12+9+4+1 olmak üzere dört farklı silahtan atıldıklarının, ele geçen 3 adet deforme mermi çekirdeği parçası ve bir adet mermi çekirdeği gömleğinin kayıtlı olaylar arşivinde herhangi bir benzerliğe rastlanmadığının belirtildiği,
25.09.2020 tarihli uzmanlık raporunda; inceleme dışı sanık ...’e ait sağ el, sol el, yüz ve kıyafetlerinden alınan 4 adet svapta atış artıklarının tespit edildiğinin, maktul ...’ın sağ el, sol el ve yüz bölgelerinden alınan svaplarda atış artığı tespit edildiğinin, incelemeye gönderilen kot pantolon üzerinde yıpranma haricinde delinmeye rastlanmadığı, tişörtün sol bel bölgesinde küçük ebatta bir delinme tespit edildiği, giysi üzerinde yapılan incelemeler sonucunda atışın uzak atış mesafesinden yapıldığının belirtildiği,
19.10.2020 tarihli otopsi raporunda; maktul ...'ın vücudunda sırtta sol tarafta kostal arkın hemen üzerinde bir metalik cismin vücuda girdiği ve aşağıdan yukarıya, arkadan öne ve soldan sağa seyirle sol böbrek ve karaciğeri yaralayıp sağ akciğer ve torakal aortta yaralanmaya sebep olarak sağda 4. kostayı geçerek sağ koltuk altı ile göğüs birleşiminden vücudu terk ettiği, tek başına öldürücü mahiyette olduğu, ikinci yaralanmanın ise sol kruris (alt bacaktan) dıştan vücuda girdiği, soldan sağa, yukarıdan aşağıya seyirle sol tıbiada kırığa sebep olduğu ancak tek başına öldürücü mahiyette olmadığı, cesetten mermi çekirdeği elde edilemediği, sağ ve sol elinden alınan 10 adet tırnak sürüntüsünde başkasına ait bir DNA profiline rastlanılmadığı, sistematikte aranan maddelere rastlanılmadığı, kesin atış mesafesinin ancak kıyafetlerinde yapılacak inceleme ile ortaya çıkarılabileceği, kişinin ölümünün ateşli silah yaralanmasına bağlı iç organ (kalp, böbrek ve akciğer) ve büyük damar yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana geldiği tespitlerine yer verildiği,
25.10.2020 tarihli yakalama tutanağında; ... ve Recai Uygun’un Edirne ili Meriç İlçesi Nasuhbey Köyünde yapılan yol kontrol uygulamasında yakalandıklarının belirtildiği,
15.06.2021 tarihli ... imzalı 18.06.2021 havaleli dilekçede ve ekinde; Tanmak şantiyesi idari bürosunun kurşunlanmasına dair fotoğraf görüntülerinin ibraz edildiğinin yazılı olduğu,
19.01.2022 tarihli tutanakta; olay yerinin genel durumunu gösterir krokide A noktası ile belirtilen Ahmetler Köyü yol ayrımındaki petrolden C ile belirtilen maktule ait taş ocağının arasındaki karayolu mesafesinin yaklaşık 5500 metre, A ile belirtilen Ahmetler köyü yol ayrımındaki petrolden B noktası ile belirtilen Tan-Mak şantiyesinin arasındaki karayolu mesafesinin yaklaşık 2000 metre; B noktası ile belirtilen Tan-Mak şantiyesi ile C ile belitilen maktule ait taş ocağının arasındaki karayolu mesafesinin yaklaşık 5100 metre olduğunun tespit edildiği,
30.09.2023 tarihli görüntü inceleme raporunda; talep üzerine yapılan görüntü analizi ve iyileştirmesi ile olayın meydana gelişine dair hazırlanan raporda; şantiyenin önünden hızla geçen beyaz renkli açık kasa kamyonetin yanındaki kamyonu geçtikten sonra önü açık olduğu hâlde yolda yavaşlayıp durduğu, 8-9 saniye içinde yaklaşık 5-6 kişilik grubun kamyonete doğru önce normal şekilde yürüdüğü, sonra koşar adımlarla ilerlediği, gruptan iki kişinin kolunu havaya kaldırdığı, şantiyedeki işçilerin bir kısmının olay yerine baktığı, bir kısmının ise yürüyerek olay yerine doğru ilerlediği, olay yerinde herhangi bir koşuşturmaca görülmediği, bu sırada saatin 18.09.59 olduğu, incelenen ikinci görüntü kaydında; bir adet beyaz sedan aracın aynı istikamette ilerleyen açık kasa kamyonetin arkasından, şantiyenin önünden açık kasa kamyonete ve kalabalığa doğru ilerlediği, tam beyaz açık kasa kamyonete yaklaştığında kamyonetin yoluna devam ettiği, beyaz renkli aracın kalabalığa yaklaştığı sırada yolun sol tarafında yer alan şahıslarda bir hareketlilik görüldüğü ancak görüntünün çözünürlüğü çok düşük olduğundan şahısların eylemine dair net bir tespitin yapılamadığı, bu hareketlilik sırasında beyaz renkli sedan aracın tamamen durmadığı ve yavaş yavaş ilerlemeye devam ettiği, kalabalığın yürür şekilde hareket ettikleri ve beyaz sedan aracın görüntüden çıktığı, ikinci kaydın görüntülendiği sırada kamera saatinin 18.13.01 olduğu, sonuç olarak açık kasa beyaz kamyonetin yolunu kesmeye yönelik bir hareket olmadığı ancak kamyonetin kendiliğinden durduğu, durduktan 8-9 saniyelik zaman dilimi içinde 5-6 kişilik grubun kamyonetin sol paralelinden kamyonete doğru ilerledikleri, kamyonet henüz kamera kadrajında iken beyaz sedan aracın kalabalığın yanına doğru yaklaştığı ve kamyoneti gördüğü, bu nedenle kalabalık grubun kamyoneti gönderdikten sonra yaklaşık 4 dakika içinde maktulün bulunduğu sedan aracı beklediklerine dair herhangi bir görüntü bulunmadığının yazılı olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Müşteki ...; maktulün eşi olduğunu, eşinin kendisine işlerinin kötü gittiğini, Maşallah, Fırat ve Recai isimli kişilerle iyi anlaşamadığını anlattığını bu kişilerin kendisine "Seni burada barındırmayız, burada iş yapmayacaksın, buradan git" dediklerini, 20 gün öncesinde eşinin, Uşak'taki iş yerini kapatacağını kendisine küfür ve tehdit eyleminde bulunduklarını söyleyip, Uşak'a geri döndüğünü, ancak sonrasından haberi olmadığını, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Müşteki İdris Alemdar; maktulün kardeşi olduğunu, maktulle birlikte Kolonkaya köyü’nde taş ocağı işlettiklerini, Tan-Mak firması ile 350.000 ton malzeme ile ilgili sözleşme yaptıklarını ancak sonrasında "Biz istediğimiz yerden malzeme alırız, siz sesinizi çıkaramazsınız, ufak silahlarla uğraşmayız gerekirse büyük namlulu silahlar ile de sıkar geçeriz." şeklinde firma sahibi Maşallah Tan ve şantiye şefi Recai Uygun isimli şahıslar tarafından tehdit edildiklerini, daha önce yanlarında çalışıp olay sırasında Tan-Mak firmasında görevli Mehmet Kılınç isimli şahsın kendisini arayarak "Yahya ile 2 gün tatile gidelim Maşallah ve Recai tüfek ve tesisatla dolaşıyorlar Yahya’yı vuracaklar." dediğini, ikisinin birlikte gitmesini söylediğini, Maşallah ile konuşan Mehmet’in kendisini tekrar arayarak maktulün Tan-Mak’ın şantiyesinin önünden geçmemesini söylediğini, bunu duyan maktulün ise "Ben de başka yolu kullanırım" dediğini, suç tarihinde müşteki Adem Ali'nin, Tan-Mak şantiyesinin önünden geçerken kendilerini durdurduklarını, kafalarına silah dayayarak "Şantiyenizi basacağız, Yahya’yı öldüreceğiz" şeklinde konuştuklarını anlattığını, hemen maktulü aradığını ancak ulaşamadığını, sonrasında Tan-Mak şantiyesine giden müşteki Halil İbrahim'in kendisini arayıp amcası Yahya’yı vurduklarını söylediğini, olay yerine gittiğinde kardeşinin arabasında kurşun izlerini gördüğünü,
Kolluktaki ek beyanında; Tan-Mak firmasının kendilerinden taş ve mıcır aldığını, olaydan yaklaşık 3-4 gün önce firmanın kendilerinden malzeme almayacağını söylemesi üzerine kendisi, maktul ve ... ile birlikte Tan-Mak şantiyesine gittiklerini, orada inceleme dışı sanık Maşallah ile şantiye şefi sanık ...'nin olduğunu görüp birlikte konuşmaya başladıklarını, maktulün Maşallah'a hitaben "Bizden taş ve mıcır almayacak mısınız?" diye sorduğunu, Maşallah'ın da "Almayacağız" dediğini, bunun üzerine kendileriyle helalleştiklerini, hiçbir şey söylemeden geldikleri araçla firmadan ayrıldıklarını, kesinlikle ne kendisi ne de Yahya'nın veya Mecit'in görüşme esnasında veya sonrasında şahısları tehdit etmediklerini, silah göstermediklerini veya sıkmadıklarını, hakarette bulunmadıklarını,
Tanık ... kollukta; maktulün abisi olduğunu, olaydan 3-4 gün öncesinde Tan-Mak firması kendilerinden taş ve mıcır almayacaklarını söyleyince bu konuyu konuşmak üzere maktul, İdris ve kendisinin Tan-Mak şantiyesine gittiklerini, burada Maşallah, Recai ve tanımadığı biriyle birlikte oturup konuşmaya başladıklarını, maktulün "Bizden taş ve mıcır almayacak mısınız?" dediğini, inceleme dışı sanık Maşallah'ın da "Almayacağız" şeklinde cevap vermesi üzerine helalleşip oradan ayrıldıklarını, ne görüşme sırasında ne de daha sonra bu şahısları tehdit etmediklerini, silah göstermediklerini, hakarette bulunmadıklarını, kendilerine iftira atıldığını, ertesi gün Antalya'ya gittiğini, abisinin vurulduğunu sonradan öğrendiğini,
Kovuşturma aşamasında mahkemeye sunduğu 13.04.2022 tarihli yazılı beyanında; 04.09.2020 tarihinde maktul ile birlikte Maşallah ile konuşmak için Tan- Mak şantiyesine gittiklerini, malzemelerin karayolları tarafından kabul edilmemesi nedeniyle aralarında bir uyuşmazlık olduğunu, görüşme sırasında Maşallah ile abisi arasında gerginlik çıktığını, abisinin "Ben hakkımı kimseye yedirmem." diyerek silahını gösterdiğini, daha sonra sesleri duyanların gelerek ayırdıklarını ve abisinin iki gündür gergin olduğunu, daha sonra 07.09.2020 gecesi abisinin kendisine telefonda Tan-Mak'ın idari binasını silahla taradığını söylediğini, bunu duyunca kızdığını, öncesinde yaşanan bu olayların abisinin ölümü olayına etkisi olduğunu düşündüğünü,
Müşteki ...; eniştesi olan maktulün yanında işçi olarak çalıştığını, 07.09.2020 tarihinde Adem Ali ile birlikte Ahmetler köyü’nde bulunan Huzur markete alışveriş yapmak için gittiklerini, dönüş yolunda Tan-Mak’ın önünden geçerken yollarının kesildiği, Adem ile kendisini araçtan zorla indirerek başına silah dayadıklarını, kendisine maktulün nerede olduğunu sorduklarını, sonrasında "Yahya’nın şantiyesine gidin biz çalıştığınız şantiyeye gelip silahlarla tarayacağız haberiniz olsun, Yahya’nın yanında kalmak isteyen kalsın kalmak istemeyen kaçsın" dediklerini, müşteki Adem ile birlikte arabaya binerek oradan uzaklaştıkları sırada telefonla şantiyeyi arayıp haber verdiklerini, şantiyeye geldiklerinde durumu müşteki Halil İbrahim’e de anlattıklarını, Halil’in bir anda arabasına binerek olay yerine gittiğini, birkaç dakika sonra arayarak maktulün vurulduğunu söylediğini, ambulans çağırmalarını söylediğini,
Kolluktaki ek beyanında; 2020 Mart ayından itibaren çıkardıkları duvar taşını Tan-Mak firmasına vermeye başladıklarını, şantiye şefi olan sanık ... ile sürekli muhatap olduklarını, Eylül ayı ortalarında Tan-Mak'ın kendilerinden malzeme almayı bıraktığını Kolonkaya köyünde başka bir ocak ile anlaştıklarını, sebebini bilmediğini, ancak maktulün Maşallah'ı arayıp hem sözleşme yapıp hem de neden malzeme almadıklarını sorduğunu fakat bir cevap alamadığını, çalıştığı şantiyede malzeme stoğu ve büyümeye gidildiğini, olay günü ise saat 16.00-17.00 sıralarında maktulün bir iş görüşmesi için Alaşehir'e gitmek üzere yola çıktığını, sonra müşteki Adem Ali kendisine Ahmetler köyüne markete gideceğini söyleyince onunla birlikte beyaz transit pikapla yola çıktıklarını, öğleden sonra birilerinin beyaz renkli Fiat Egea marka araçla keşif yaptığını söylediklerini, aracın plakasının 61 BJ ile başladığını ve Tan-Mak firmasına ait olduğunu öğrendiklerini, ara yoldan Ahmetler köyüne alışverişe gittiklerini, daha sonra şantiyeye gitmek için geri döndüklerini, aracı müşteki Adem Ali'nin kullandığını, saat 18.08 sıralarında yol ayrımına gelip şantiyeye yaklaşınca önünde bazı şahısların oturduğunu gördüğünü, sonra yaklaştıklarında şahısların havaya ateş etmeye başladıklarını, Adem'e durmamasını söylediğini ancak arkadan ateş etmesinler diye durduklarını, takım elbiseli bir şahsın elinde uzun namlulu bir tüfeğin olduğunu, sonra inceleme dışı sanık Maşallah ile sanıklar Recai ve Fırat'ın ellerinde tabanca ile yanlarına geldiğini, kendisini ve Adem'i araçtan indirip yere yüz üstü yatırdıklarını, başına silah dayadıklarını, "Yahya nerede?" diye sorduklarını, bilmediğini söyleyince yanındaki Adem'in "Onu bırakın o işçi, ben yeğeniyim" dediğini, Maşallah ve Recai'nin "Yahya nerede onu öldüreceğiz, baban nerede onu da öldüreceğiz" dediklerini, "Birazdan şantiyeye gideceğiz, Yahya'nın yanında duranlar onunla beraber ölür" şeklinde konuşup kendilerini bıraktıklarını, sonra şantiyeyi aradığını, ancak maktule ulaşamadığını, daha sonra şantiyeye geldiklerini, araçla giderken silahlı grubun ateş etmeye devam ettiğini, yaklaşık 300-400 metre sonra tekrar silah sesi geldiğini, maktul ...'nın aracının kendilerinden sonra olay yerine geldiğini görmediklerini, devamında Halil İbrahim'in kendilerindeki beyaz pikabı alarak olay yerine gittiğini, sonrasında maktulün vurulduğunu öğrendiğini, kendisine gösterilen ve Ramada Otelden çıkan şahısların tamamının olay anında orada olduklarını gördüğünü,
Erdemli Asliye Ceza Mahkemesinde talimatla alınan beyanında; olay günü müşteki Adem Ali ile birlikte araçla marketten dönerken Tan-Mak şantiyesinin önünden geçtiklerini, şantiyeyi geçtikleri sırada havaya ateş edilince Adem Ali'nin aracı biraz ileride durdurduğunu, yanlarına gelen kalabalığın kendilerine neden bu yolu kullandıklarını sorduklarını, hakaret ettiklerini, sonra da basıp gitmelerini söylediklerini, daha sonra kendi şantiyelerine döndüklerini, kimde silah olduğunu görmediğini, maktulün kurşunlanması hadisesini görmediğini, olay olduktan sonra haber aldıklarını, kimseden şikâyetçi olmadığını,
Müşteki ... kollukta; şantiyede çalıştığı sırada Tan-Mak'a ait olduğunu bildiği 61 plaka sayılı bir beyaz aracın kendi şantiyelerine doğru sürekli belli bir yerde durup gidip geldiğini gördüğünü, bunun üzerine "Bakkala gidelim" dediğini, müşteki ... ile birlikte çıktıklarını, ancak beyaz aracın kendilerini görünce hızla olduğu yerden uzaklaştığını, sonra Ahmetler köyüne markete gittiklerini, sonra Tan-Mak şantiyesi önünden geri döndükleri sırada şantiyenin önünde yedisinin elinde uzun namlulu tüfekler olmak üzere yaklaşık 25 kişilik grup gördüğünü kalabalığın kendilerini görünce havaya ateş ederek aracın önünü kestiklerini, İsa'yı yere yatırdıklarını, kendisinin yanına gelip kafasına silah dayadıklarını, "İdris nerede?" diye sorduklarını, kendisinin de "Babam ve amcam sabahtan beri yoklar" şeklinde cevap verdiğini, Maşallah ve akrabasının "Şantiyeyi basacağız, Yahya'nın yanındakiler ölecek, gidenler kurtulacak!" dediklerini, Recai'nin "Git milleti uyar kaçsınlar" deyip kendilerini bıraktıklarını, 400 metre kadar ilerleyince arkadan silah sesi duyduklarını, sonra şantiyeye girdiklerinde Halil İbrahim'in olanları duymasıyla Tan-Mak şantiyesine doğru gittiğini, ancak sonradan kendilerini arayıp "Yahya vurulmuş ambulansı arayın" dediğini, ambulansı aradığını,
Kolluktaki ek beyanında; Kolonkaya köyündeki Beşgen Madencilik adlı taş ocağını babası ve amcasının ortak işlettiklerini, Tan-Mak firmasının şantiyesine duvar taşı sattıklarını, ancak firmanın sonradan kendilerinden malzeme almamaya başladığını Tan-Mak firması ile maktul arasında nasıl bir sorun olduğunu bilmediğini, amcası maktulün inceleme dışı sanık Maşallah ile görüştüğünü ancak ne konuştuğundan haberinin olmadığını, olay günü maktulün Alaşehir'e gitmek için şantiyeden ayrıldığını, aynı gün öğleden sonra Tan-Mak firmasına ait 61 plakalı bir aracın kendi taş ocakları civarında keşif yaptığını gördüğünü, sonra şantiyedekilere markete gideceğini söyleyerek beyaz transit marka açık kasa pikapla dışarı çıktığını, yanında müşteki ...'ın da olduğunu, 61 BJ plakalı Fiat Egea araçla karşılaştıklarını ve içinde Ramada Otelden çıkan şahıslardan olan ...'u gördüğünü, aracın kendilerini fark edince Ahmetler köyü istikametine devam etmeyip ters yöne gittiğini, market alışverişini tamamlayıp Tan-Mak firmasının önünden kendi şantiyelerine döndükleri sırada yol ayrımında şahısların havaya ateş açarak aracın önünü kestiklerini, gruptaki takım elbiseli şahsın elinde tüfek olduğunu gördüğünü, bu şahsın ... olduğunu, inceleme dışı sanık Maşallah ile sanıklar Fırat ve Recai'nin ellerindeki tabancayı kafasına dayayıp "Yahya nerede, İdiris nerede?" diye sorduklarını, İsa'yı yolcu tarafından çıkarıp yere yatırdıklarını ve kafasına silah dayadıklarını, "Yahya nerede onu öldüreceğiz, baban nerede onu da öldüreceğiz birazdan şantiyeye gideceğiz Yahya'nın yanında duranlar onunla beraber ölürler" dediklerini, sonra kendilerini bıraktıklarını, Jandarmayı ve maktulü aradığını, ancak maktule ulaşamadığını, yaklaşık 300-400 metre ilerledikten sonra arkadan silah sesleri duyduklarını, şantiyeye geldiklerinde İbrahim'in aracı kendilerinden alıp Tan-Mak tarafına gittiğini,
Kolluktaki ek beyanında; beyaz transit araçla marketten dönerken önce durmak istemediğini, ancak havaya ateş edilince durduğunu, Maşallah'ın kafasına silah dayadığını, İsa'ya da Yahya ve İdris'in nerede olduğunu sorduklarını, kendisinin kesinlikle bu şahıslara "Amcam sizi öldürecek, size gösterecek." şeklinde bir şey demediğini, iftira mahiyetindeki suçlamaları kabul etmediğini,
Mahkemede; olaydan 4 gün kadar öncesinde Yahya ile Recai'nin arkadaşlıklarının çok iyi olduğunu, ancak daha sonra Tan-Mak'ın başka bir firma ile anlaşma sağladığını, maktulle Mecit amcasının bu meseleyi konuşmak için Tan-Mak şantiyesine gittiklerini, olay günü bir taksinin kendi şantiyelerini izlediğini fark edince bunu şantiye şefine söylediğini, onun da önemsemediğini, sonra İsa ile birlikte markete gittiklerini, döndükleri sırada keşif yapan bu aracı tekrar gördüklerini, Tan-Mak şantiyesi önünden geçtikleri esnada Fırat, Maşallah ve Recai'nin ellerinde silahlarla araçlarını durdurduklarını, dövmeli bir şahsın kendisini araçtan indirdiğini, Recai'nin de silahını kendisine doğrulttuğunu, sonra İsa'ya doğru yöneldiklerini, "Ne yapacaksınız? O işçi!" dediğini, Maşallah'ın gelip kafasına silahla vurduğunu, "Babanla amcanı öldüreceğiz. Amcanın yanında duran ölür, gidenler kurtulur" dediğini, sonra üçünün geri döndüğünü, aracı sürmeye başladığında silah seslerini duyduğunu, geri baktığında dövmeli şahıs ile silahlı kişilerin havaya doğru ateş etmeye başladıklarını, hemen maktulü aradığını ancak ulaşamadığını,
Müşteki ... kendisi taş ocağında otururken müştekiler İsa ve Adem Ali’nin gelerek sanıklar Maşallah ve Recai ile birlikte 20 kişinin önlerini kestiğini söylediğini, kendisinin de o sinirle Tan-Mak’a gittiğini, yolda tarla içinde maktulün aracını gördüğünü, maktulü aracın içinde yaralı bulduğunu hemen 112 ve 156’yı aradığını, Jandarma ekipleri ile maktulü hastaneye götürdüklerini, ateş eden kişiyi görmediğini,
Mahkemede; Adem ile İsa'nın kendisini arayarak, "Abi şantiyeyi basmak için gidiyorlar, bizim de önümüzü kestiler" dediklerini, onların geldiği pikapla Tan-Mak şantiyesine doğru yola çıktığını, yaklaştığında maktulün aracının şarampole devrildiğini gördüğünü, kapıların ve camların kapalı olduğunu, arka sol camı oradan bulduğu bir taşla kırarak maktulü çıkarmaya çalıştığını, Jandarmanın geldiğini maktulü kurtarırken yanında silah görmediğini, şikâyetçi olduğunu,
Tanık ... kollukta; arkadaşı olan Tan-Mak isimli firmanın Eşme Ulubey karayolu inşaatı ihalesini aldığını ve gerekli malzemeyi maktulden temin etmek için anlaştıklarını, hatta kendisinin de bu inşaatın menfez taşeronluğunu yaptığını, olay öncesinde maktulün Tan-Mak'ın yetkilisi Maşallah ile tartıştığını öğrendiğini, sebebinin Maşallah'ın başka bir taş ocağı ile anlaşması olduğunu duyduğunu, bu tartışmadan sonra olayın büyümesini engellemek maksadıyla maktule "Tan-Mak şantiyesinin oradan gitme" dediğini, aradan 10-15 dakika geçmeden Tan-Mak'ta kepçe operatörü olan yeğeninin kendisini arayarak "Yahya bey öldürülmüş" dediğini, hemen Tan-Mak'ın önüne gittiğini, olay yerinde Tan-Mak'tan kimsenin olmadığını, maktulü araçtan yeğenlerinin çıkarmış olduğunu ve kısa süre sonra Jandarma'nın geldiğini gördüğünü, maktulün ruhsatlı bir tabancası olduğunu bildiğini, daha önce tabancasını bir kez aracın içinde iken gördüğünü, olay yerine gittiğinde elinde veya yanında tabancasının olup olmadığını bilmediğini, Maşallah ile arasında nasıl bir tartışma yaşandığını, kimin kimi tehdit ettiğinden haberinin olmadığını,
Mahkemede; kendisinin maktulün tavsiyesi üzerine Tan-Mak isimli firmada çalıştığını, maktul ile aile dostu olduklarını, diğer firma ile malzeme alımına yönelik bir anlaşmazlık çıkınca maktulün buna çok içerlediğini, bu iş için çok masraf yaptığından söz ettiğini, daha sonra Tan-Mak firmasının karayollarındaki şantiyesine ateş edildiğini öğrendiğini, maktule bu durumu sorduğunda alkollü ve sıkıntılı olduğunu, yanlış yaptığını anlattığını o günün akşamında ise maktulün vurulduğunu haber aldığını, hemen olay yerine geldiğini, maktulün yeğenlerinin orada olduklarını, maktulü aracından yeğenlerinin çıkardıklarını,
... aşamalarda; Tan-Mak'ta gece bekçiliği yaptığını, maktulün öldürülmesinden bir gün önce gece saat 00.25 sıralarında nöbetteyken beyaz renkli bir araçtan şantiyeye doğru 5 el silah atışı yapıldığını, kurşunların idari bölüme doğru atıldığını ve bunu patronlarına bildirdiğini, aracın plakasını göremediğini, o gece tek başına olduğunu, ertesi gün maktulün vurulması olayı hakkında bilgisinin olmadığını,
Tanık .... kollukta; Tan-Mak isimli firmada topoğraf olarak çalıştığını, olay tarihinde şantiyede olmadığını, ancak bundan üç gün önce maktul kardeşi Mecit ve bir diğer kardeşinin şantiyeye geldiklerini, Maşallah ile konuşup tartışmaya başladıklarını, koridora çıkıp maktulü sakinleştirdiğini, sonra maktul ve yanındakilerin şantiyeden ayrıldıklarını, bu yaşanan olaydan iki gün sonra ise şantiye şefi olan sanık ...'nin odasında duvara dayalı vaziyette açıkta tek namlulu bir av tüfeğinin asılı durmaya başladığını, Maşallah'ın da şantiyeye geldiğinde bu odaya oturduğunu, tüfeğin kime ait olduğunu bilmediğini, bu yaşanan olay sırasında kimsenin üzerinde silah görmediğini,
Tanık ... kollukta; olay günü şantiyenin önünde olduğu sırada şantiye önüne önce beyaz renkli bir transit pikabın sonra da beyaz renkli bir taksinin geldiğini, maktulün taksiden aşağı inmeden 3-5 el silahla şantiyeye doğru ateş ettiğini, bunu görünce hemen kaçarak koğuşa gittiğini, başkaca kimlerin elinde silah olduğunu veya kimlerin silahla ateş ettiğini görmediğini, ustası ... ile birlikte oradan ayrılan araçlardan birine binerek ...'a gittiğini, oradan da Bitlis'e döndüklerini, olay anında şantiyede silindir operatörü Ersin, kepçe operatörü Hasan, hazır betoncu Ferhan, haritacı Sivas'lı İbrahim, formen Tahsin'in olduğunu ancak bunların hepsinin kendi ile aynı yerden olayı görmediklerini,
Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinde talimatla alınan ifadesinde; Tan-Mak'ın işçisi olduğunu, olay günü saat 18.00 – 18.30 civarında patronları Maşallah ve şantiye şefi Recai'nin misafirlerinin geldiğini, yemek yediği esnada şantiyenin önünden önce beyaz bir transitin, sonra beyaz bir binek aracın geçtiğini, bu binek araçtan şantiyelerine doğru 2-3 el ateş edildiğini gördüğünü, maktul dışında araçta başka birini görmediğini, ateş edilmeye başlanınca şantiyedekilerin bağırmaya başladığını üzerini değişene kadar seslerin kesildiğini, dışarı çıktığında Maşallah ve Recai'nin misafirlerinin araçlarıyla iş yerinden ayrıldıklarını patronlarında herhangi bir silah olup olmadığını görmediğini, önceki beyanında her ne kadar dışarı çıkınca maktulün aracından ateş ettiğini gördüğünü söylemiş ise de yemekhanenin penceresi zeminde olduğu için henüz yemekhanedeyken ateş ettiğini gördüğünü, şimdiki beyanının daha doğru olduğunu,
İnceleme dışı sanık ... sorgusunda; Bursa'da ikamet ettiğini, geçimini kayak hocalığı yaparak sağladığını, olay günü yeğenleri Fırat ve Maşallah'ın Tan-Mak şantiyesinin açılışını yapacakları için Eşme'ye gittiğini, maktulü tanımadığını, yolda aradığı yeğenlerinin Ramada Otelde olduklarını söylediklerini, otele gittiğinde şantiyeye silah sıkıldığını anlattıklarını, kendisinin "Olur böyle şeyler" dediğini, saat 15.30'da şantiyeye gitmek için yola çıktıklarını, yeğenleri Fırat ve Maşallah'ın ruhsatlı silahları olduğunu önceden bildiğini, sonradan korumaları olduğunu da öğrendiğini, tuvalete gitmek için arkaya geçtiğinde silah sesi duyduğunu, sonra olay yerine doğru koştuğunda Fiat marka beyaz bir aracın kurşunlanmış olduğunu gördüğünü, sonra hemen 112'yi ve Jandarma'yı aradığını, sonra olay yerinden ayrıldığını ve Ramada Otele döndüğünü, yeğenlerinin orada olmadığını görünce Bursa'ya doğru gittiğini,
İnceleme dışı sanık ... kollukta; Tan-Mak firmasında bulaşıkçı olarak çalıştığı, olay günü işçiler yemek yedikten sonra Maşallah ve misafirleri için yemek hazırlığı sırasında silah sesleri duyduğunu, yaklaşık 10 kişilik grubun araçlarına binerek kaçmaya başladığını, mutfakta çalışanların "Kaçalım, bizi de burayı da yakarlar" demesi üzerine Eşme tarafına kaçtıklarını, takım elbiseli şahısta pompalı tüfek olduğunu, Maşallah ve Fırat’ın tabancalarının olduğunu gördüğünü,
Cumhuriyet savcılığında; olayın olduğu günün bir gün öncesinde şantiyenin değil, ofisin kurşunlandığını, ancak kimin yaptığını bilmediğini, ofis ile şantiye arasında 1,5 km mesafe olduğunu, olay sırasında veya sonrasında şantiyedekilerle çalışanların olayı görmediğini söylediklerini, çalışanların genelde "Kimseyi tanımıyoruz, olayı görmedik" şeklinde beyanda bulunduklarını, olaydan sonra ellerinde nasıl barut izi çıktığını bilemediğini ve anlayamadığını, ancak olay sabahında da şantiyenin kim olduğunu bilmediği şahıslar tarafından kurşunlandığını, bu esnada tanımadığı kişilerin havaya ateş açtığını, onların içtiği çay bardaklarından eline bir şeyler bulaşmış olabileceğini, ayrıca olayın bir gün öncesinde Fırat'ın şantiyede havaya ateş ettiğini ancak neden ateş ettiğini bilmediğini, belki de ondan bulaşmış olabileceğini, olay tarihinde kurşunlama olayından hemen sonra da Maşallah'ın kendisinden arabanın anahtarını istediğini, bu sırada ellerinin temas ettiğini, bu nedenle svap örneklerine dair araştırmaya itiraz ettiğini,
Sorgusunda; Tan-Mak şantiyesinde 10 gündür veya 2 haftadır mutfak işçisi olduğunu, maktulü tanımadığını, olay sırasında içeride olduğunu, silah sesi duyunca dışarı çıktığını, duyduğu kadarıyla Maşallah ile maktulün husumetli olduklarını, olaydan sonra herkesin kaçmaya başladığını, şantiyedekilere sorduğunda "Karşı taraf buraya gelir, burayı yakar yıkar o yüzden kaçalım." dediklerini, üzerinde silah olmadığını, ancak arkadaşlarla Eşme'ye gittiklerini, üzerinden neden atış artığı çıktığını bilemediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Cumhuriyet savcılığında; olay günü kardeşi Maşallah ile iş ortağı Recai'i ziyaret amacıyla Tan-Mak şantiyesine gittiğini 06.09.2020 tarihinde gece vaktinde maktulün şantiyeye gelerek silahla ateş ettiğini duyduğunu, ertesi gün Eşme'ye gelip Ramada Otelde kaldığını, akşam saatlerinde şantiyede yemek yerken saat 18.30'da şantiyeye beyaz bir transit aracın giriş yaptığını, aracın içindekilerden birinin "Amcam birazdan gelecek sizi si..cek!" dediğini, maktul ile öncesinde herhangi bir samimiyeti olmadığını daha önceden Maşallah'ı tehdit ettiğini de kardeşinden duyduğunu, beyaz transitin bu hareketi üzerine transite doğru yaklaştıklarını, bu sırada silah sesleri geldiğini ve transit uzaklaşırken arkadan beyaz renkli Fiat Egea marka aracın geldiğini, sonra silahın bu araçtan atıldığını düşündüklerini, daha sonra kardeşi Maşallah ile kendisinin olayı yatıştırmak amacıyla havaya ateş ettiklerini, hatırladığı kadarıyla şantiyede birinin elinde tüfek olduğunu, tanımadığı iki kişide de tabanca bulunduğunu, olay anında ismini bilmediği şahısların "Hasmın mı geldi?" diye bağırdıklarını, kardeşi Maşallah ile kendilerini korumak için şarampole doğru yere yattıklarını, kesinlikle maktulü öldürmek amacıyla ateş etmediklerini, sadece durdurmak için havaya ateş ettiklerini, Recai'nin, Nahit'in veya Bedri'nin elinde silah görmediğini, sonrasında sanık ... ile birlikte ana yoldan bir köy aracına binerek Afyon veya Denizli'ye gittiklerini, bu süreçte artık daha fazla kaçmamak için kendiliğinden teslim olmaya karar verdiklerini, maktulle aralarında önceden taş ocağı malzemesi temini için ticari bir sözleşme olduğunu, ancak Karayolları denetiminde malzemenin uygun olmadığının tespit edilmesi sebebiyle alışverişi kestiklerini, bu nedenle aralarında bir uyuşmazlık çıktığını, 06.09.2020 tarihinde maktul ..., abisi İdris Alemdar ve yanında bulunan küçük kardeşinin şantiyeye gelip bir çalışanı tehdit ettiklerini duyduğunu, Yahya'nın "Siz benden malzeme alacak mısınız? Almayacak mısınız? Şerefsizler, siz neye güveniyorsunuz, kan dökecem, sizin elinizden herşeyi si..e si..e alacam siz benden bu malzemeyi si..e si..e alacaksınız" diyerek masaya yumruğunu vurduğunu, bunları sanık ...'den duyduğunu, sonra silah gösterdiğini, o gün ateş etmediğini ancak olay günü ateş ettiklerini öğrendiğini, İdris'in de "Ben sizi si...em, kan akıtacam" şeklinde sözler söylediğini, maktulün o gün kardeşi Maşallah'ın yüzüne de tükürdüğünü duyduğunu, maktulün olay günü saat 01.30-02.00 sıralarında da şantiyeyi kurşunladığını, öncesinde de silah sıkmaya çalıştığını ancak yanındakiler tarafından engellendiğini duyduğunu,
Sorgusunda; olayın öncesinde gece saat 02.00-03.00 civarı sanık ...'nin kendisine maktulün şantiyeye gelip ateş ettiğini, kardeşi Maşallah ile misafirler gittikten sonra Jandarma'yı arayıp tutanak tutturacaklarını söylediğini, bunun üzerine şantiyeye gittiğini, akşam saatlerinde transit marka bir pikabın şantiyeye hızla girerek fren yaptığını, içinde maktulün yeğeni ve eniştesi olduğunu, araca yaklaştıkları sırada araçtan kendilerine doğru küfür etmeye başladıklarını o sırada silah sesleri duyduğunu, devamında transitin ayrıldığını ve arkasından maktulün beyaz bir araçla şantiyeye geldiğini, olay yerinde tanımadığı iki kişinin daha ellerinde silah olduğunu ve bağırarak yola doğru çıktıklarını, olayı yatıştırmak için Maşallah ile havaya doğru ateş ettiğini, sonra yol kenarındaki şarampole kendilerini korumak için saklandıklarını, maktule kimlerin ateş ettiğini görmediğini, kendisinin, Maşallah'ın ve sanık ...'nin maktule doğru ateş etmediklerini, suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede; sanık ...'nin maktulün yol yapımında kullanılan malzeme nedeniyle kendilerine sıkıntı çıkardığını ve bu sebeple abisi Maşallah’ı ve kendisini tehdit ettiğini söylediğini, kardeşi Maşallah'ın da maktulün şantiyeye ateş ettiğinden bahsettiğini, şantiyede akşam 18.00 sıralarında yemeye oturduklarını, bu sırada transit marka bir pikabın hızla şantiyeye geldiğini ve gelenlerin sıkıntı çıkaracağını düşünerek havaya 3-4 el ateş ettiğini, bunun üzerine araçtan inen birinin "Yahya Amcam gelip sizi si..cek" dediğini, sonra transitin ayrıldığını ve arkasından beyaz bir aracın geldiğini, arkasına baktığında maktulün silahla ateş ettiğini gördüğünü, buna karşılık havaya doğru ateş ettiğini, sonra abisi Maşallah'ın "Kim yaptı bunu, 112'yi arayın" dediğini ve maktulün yaralanıp öldüğünü görmediğini, çatışmanın hemen ardından karşı tarafın iş yerine geleceğinden endişe ederek olay yerinden ayrıldıklarını, ilk ifadesinde transiti durdurduklarında arkadan silah sesi gelince ateş açtığının doğru olmadığını, transit pikabı görünce ilk havaya ateş ettiğini, sonra arkasından gelen araçtan ateş açılması üzerine yine havaya ateş ettiğini, Fiat Egea marka araçtaki maktulün aracın şoför mahallinden kendilerine ateş ettiğini gördüğünü,
Sanık ... Cumhuriyet savcılığında; Tan-Mak firmasının şantiye şefi ve iş ortağı olduğunu, maktulü ticari iş yapması nedeniyle tanıdığını, maktulün olaydan yaklaşık bir hafta öncesinde şantiyeye gelip "Malzemeyi benden başka bir yerden alamazsınız, aski takdirde kan dökerim." dediğini, olaydan bir gün önce gece vakti saat 02.00 sıralarında şantiyeye gelip ateş ettiğini, bekçi ile muhasebecilerden duyduğunu silah sıkma olayının 3 gün öncesinde de "Sizi de malzeme aldığınız yeni firmayı da si...rim, öldürürüm, bu yanınıza kalmaz, sizi de öldürürüm, her şeyinizi elinizden alırım" diyerek elindeki silahı gösterdiğini, olay günü kendisinde silah olmadığını, kimseye ateş etmediğini, ancak inceleme dışı sanık Maşallah ve sanık ...'ın silahı olduğunu, fakat olay anında ellerinde veya üzerlerinde silah görmediğini, maktulün olay yerine silah sıkmak suretiyle geldiğini, 3-4 el silah sıktığını gördüğünü, bundan sonra kimlerin silah sıktığını görmediğini, 3 gün önceki olayda ise maktulün kendisini arayıp şantiyeye kardeşi ve bir çalışanıyla silahıyla geldiğini, o gün kendisini aradığını ancak açmayınca telefonuna gönderdiği mesajda "Ocaklarla görüşme yapıyorum, malzemeyi benim firmam dışında başka firmadan alamazsınız" yazdığını, şantiyeye gelir gelmez de elindeki silahı göstererek "Sizi ve Kayserili firmayı si..em, öldürecem, kan dökecem!" şeklinde konuştuğunu, sonra uzaklaşır gibi yapıp masaya yumruk vurduğunu, bundan sonra Maşallah ve kendisinin yüzüne tükürerek "Sizi si..em her şeyinizi elinizden alacam" demesi üzerine Maşallah'ın, maktulün abisini aradığını ve "Buradan kardeşini al, bu sorun çözülsün" dediğini, ancak Yunus'un ise "100 bin ton malzeme alın ya da ocağı satın alın sorun çözülsün" şeklinde karşılık verdiğini, gece saat 02.00 sıralarındaki silahlı olayı da anlattıklarını ancak kimsenin bir şey yapmadığını, olay anında maktulden önce gelen transit aracın içindeki yirmili yaşlardaki çocuğun "Amcam gelip sizi öldürecek, size gösterecek" demesi üzerine transit araca yaklaştıklarını, herhangi bir şey yapmadan gitmesine müsaade ettiklerini, 30 saniye sonrasında da maktulün aracıyla şantiyeye geldiğini,
Sorgusunda ve mahkemede; Karayolları idaresi tarafından yapılan testlerde maktulden aldıkları malzemeler uygun çıkmayınca alışverişi kestiklerini, aralarında bu nedenle husumet çıktığını, kendisinden mıcır almayacaklarını söylediklerinde maktulün "Malzemeyi benden başka yerden alamazsınız, aksi hâlde kan dökerim, ikinizi de öldürürüm" şeklinde kendilerini tehdit ettiğini, bundan sonra bir gün elinde silahla şantiyeye gelip "Malzemeyi alıyor musunuz almıyor musunuz?" diyerek Maşallah ile kendisinin yüzüne tükürüp küfürler etmeye başladığını, şantiye personelinin maktulü dışarı çıkardığını, sonra abisini arayıp maktulün yaptıklarını anlattıklarını, devamında başka bir firma ile anlaştıklarını, maktulün "O firmayı da, sizi de öldürürüm" dediğini 07.09.2020 tarihinde saat 01.30-02.00 sıralarında şantiye bekçisinin kendisini arayarak maktulün etrafa ateş ettiğini söylediğini, ateş edilen yerin idari bina ve karayolları binası olduğunu, bu nedenle otelden ayrılırken Maşallah'ın misafirler gittikten sonra şikâyette bulunacaklarını kendisine söylediğini, sonra şantiyeye gittiklerini, akşam yemek saatlerinde transit marka bir aracın hızlıca şantiyeye girerek durduğunu ve aracın içindeki kişinin "Amcam gelecek, hepinizi öldürecek" dediğini, sonra bu şahısların gitmelerine izin verdiklerini, bundan hemen sonra beyaz Fiat Egea marka bir araçla maktulün şantiyeye geldiğini, bu esnada silah sesleri duyduğunu, Maşallah ve Fırat'ın yanında olduğunu ve şarampole uzanıp saklandıklarını, kimin ateş ettiğini görmediğini,
Savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
İnsanın dış dünyaya yansıyan iradi davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim ..., Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s. 225).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, bu durumu cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14).
Bu düşünceden hareketle TCK'nın 29. maddesinde haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
TCK'da, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yer alan ağır-hafif tahrik ayrımına son verilerek tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlemediği önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, fiillerin ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Evrensel bir ceza hukuku ilkesi olan kuşkudan sanık yararlanır prensibi uyarınca, bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK'nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamakta ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında, her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılması gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır.
B. Uyuşmazlığa Dair Hukuki Nitelendirme
Sanıkların haksız tahrik altında maktulü kasten öldürdüklerini kabul edildiği olayda;
Suç tarihinden önce, taraflar arasındaki malzeme alımının bitirilmesi nedeniyle çıkan hukuki meselenin dava yoluyla hâlledilmesi gerekirken, sanıklarla yaptığı telefon görüşmesinde anlaşmazlığın nedeninin idarece alınan numunelerin uygun çıkmaması olduğunu öğrenen ve bu iş için kendi taş ocağına yüklü miktarda yatırım yapan maktulün, akrabalarıyla birlikte şantiyeye giderek sanıkların şantiyesinin hammaddeyi kendi taş ocağından almasına devam etmesini zorlamak maksadıyla tehdit içeren bir takım söylemlerde bulunması, olayın gecesinde sanıkların şantiyesine doğru silahla ateş edilmesi olayının tanık ... tarafından ve dosyaya sunulan fotoğraflarla da doğrulanması, öte yandan sanık ...'nin cep telefonu görüşme HTS kayıtlarından anlaşıldığı üzere gece saat 01.02'de firmanın muhasebecisi Şener Erat ile 52 saniyelik ve saat 01.36'da ... adına kayıtlı cep telefonunu arayarak 91 saniyelik bir görüşme yapması, suç tarihinde ise; kamera kayıtlarının incelenmesinde maktulün aracından yaklaşık 4 dakika önce şantiyenin önünden geçen pikabın yolun ortasında durması, kalabalık grupla aralarında araçtan kimse inmeksizin bir konuşma geçmesi ve henüz pikap hareket etmeden aynı yoldan şantiyenin önüne doğru maktulün aracının gelerek iki aracın aynı kadrajda görülmesi, transit pikabın hareketinden sonra maktulün aracının kalabalığın hemen içinde yolun ortasında durması ve kısa bir süre kalabalıkla yan yana durduktan sonra yavaş yavaş yolun sağ tarafındaki şarampole doğru hareket etmesi, bu sırada kalabalık grubun ateş açmaya başlaması ve araçta ele geçen kovan ve sol kapıdan çıkan mermi çekirdeği izinden de anlaşıldığı üzere sanıkların şantiyesinin önüne yanında tabanca ile gittiğinin, aracın içinden dışarı doğru ateş ettiğinin sabit olması, maktulün taş ocağına giden daha kısa bir yol varken sanıkların şantiyesinin önünden geçmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde;
Son zamanlarda üzerinde tabanca taşıdığı tanık beyanları ile sabit olan maktulün, suçun öncesinde sanıkların ticari işletmesinin kendisinden malzeme almak zorunda olduğunu belirterek tehditte bulunduğu, olaydan bir gece öncesinde de maktul tarafından sanıkların şantiyesine silahla uzaktan ateş edildiğinin dosyaya sunulan ve üzerinde suç tarihi yazılı olan fotoğraflardan anlaşıldığı, maktulden kaynaklanan haksız hareketler sebebiyle bir daha şantiyenin önünden geçmemeleri hususunda maktulün ve akrabalarının uyarılmalarına rağmen, olay sırasında da maktulün esasen köydeki marketten daha kısa bir yol varken Tan-Mak şantiyesi önünden geçen yolu kullanarak geri döndüğü ve hemen arkasından da maktulün aracının bu yolu kullandığı, dolayısıyla maktul tarafından gerçekleştirilen haksız hareketlerin sanıkların tarafından gelen uyarılara rağmen artarak devam etmesinin, maktulün haksız tahrike konu davranışlarının yoğunluğunu gösterdiği anlaşılmakta, sanıklar hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinde alt sınırdan takdir edilen haksız tahrik indirim oranının makul düzeyde olması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan on iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanıklar hakkında kurulan hükümlerde haksız tahrik nedeniyle yapılan indirim oranının isabetli olduğu gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21.06.2023 tarihli ve 15206-4441 sayılı Onama kararının KALDIRILMASINA,
2- İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 05.10.2022 tarihli ve 2815-2789 sayılı istinaf isteminin esastan reddine dair kararının, İlk Derece Mahkemesince sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, haksız tahrik nedeniyle müebbet hapis cezası üzerinden TCK'nın 29. maddesi uyarınca 12-18 yıl arasında belirlenecek temel cezanın makul oranda belirlenmesi gerekirken asgari düzeyde indirim yapılması suretiyle fazla ceza tayini isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, CMK'nın 304/2-a maddesi uyarınca gereği için Uşak 3. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.10.2024 tarihli birinci müzakerede karar için yeterli çoğunluk sağlanamadığından 06.11.2024 tarihli ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.