Polis Aracının Sebep Olduğu Trafik Kazasına İlişkin Tazminat Davasında Görevli Mahkemeler Adli Yargı Mahkemeleridir
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2017/1949
Karar No : 2020/1007
Karar Tarihi : 2020-12-08





"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 09.04.2010 harç tarihli dava dilekçesinde; davalı Emniyet Müdürlüğüne ait aracın, diğer davalı polis memuru yönetiminde iken sebebiyet verdiği kazada müvekkiline ait aracın hasarlandığını, 17.760,00TL tutarında hasar bedelinin ödenmemesi üzerine davalılar hakkında icra takibi yapıldığını, davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı sürücünün olayda %100 kusurlu olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ve takibin devamı ile icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı İçişleri Bakanlığı vekili 21.04.2010 havale tarihli cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, kusur ve gerçek zararın belirlenmediğini, icra inkâr tazminatının şartlarının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
6. Davalı ... 01.06.2010 havale tarihli cevap dilekçesinde; kusur durumunu, hasar miktarını, kaza tutanağını kabul etmediğini, davacının kusurlu olduğunu, davacıya ZMSS şirketinden 5.750,00TL ödeme yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
7. Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.04.2014 tarihli ve 2010/190 E., 2014/226 K. sayılı kararı ile; davacı tarafça davalının görevi dışında kalan kişisel kusuruna dayanılmadığı, eylemin görev sırasında ve görevle ilgili olduğu, hizmet kusuru niteliğinde bulunduğu, husumetin kamu görevlisine değil, idareye düştüğü gerekçesiyle, davalı ... açısından açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalı hakkında açılan davanın yargı yolu uyuşmazlığı nedeniyle usulden reddine, tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 26.02.2015 tarihli ve 2014/21658 E., 2015/3465 K. sayılı kararı ile; “…Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. 2918 sayılı KTK'nun 85.maddesine göre "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut birşeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur." Aynı Kanunun 110.maddesi hüküm gereğince "işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları adli yargıda görülür" TBK'nun 49.maddesinde "kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür" hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, davalı ... yönetimindeki Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğü adına trafikte kayıtlı araç ile davacı adına kayıtlı ve yönetimindeki aracı arasında trafik kazası meydana gelmiş; davacı taraf, aracında meydana gelen hasarın tazmini istemiyle Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğüne izafeten davalı İçişleri Bakanlığı ile bu aracın sürücüsü ... aleyhinde işbu davayı açmıştır.
Davalı İçişleri Bakanlığı aracın işleteni Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğüne izafeten davalı konumunda olup, sürücü ...'da haksız fiil faili durumundadır. Olayda hizmet kusuru bulunmamaktadır. Aracın işleteni, kusursuz sorumluluk ilkelerine göre karşı araçta oluşan zarardan, sürücünün kusuru oranında sorumludur. Araç sürücüsü de haksız fiil hükümlerine göre kusuru oranında zarardan sorumlu olacaktır.
Bu durumda mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle sürücü hakkındaki davanın husumet, İçişleri Bakanlığı hakkındaki davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.12.2015 tarihli ve 2015/686 E., 2015/1250 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle Hukuk Genel Kurulunun 25.02.2015 tarihli ve 2013/4-1235 E., 2015/849 K. sayılı kararında belirtilen ilkeler uyarınca da değerlendirme yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kamu görevlisi davalı polis memurunun gerçekleştirdiği trafik kazasının davalı kamu görevlisinin hizmet kusurundan mı, yoksa kişisel kusurundan mı kaynaklandığı, burada varılacak sonuca göre davanın adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı görülmesi gerektiği ve adli yargı yerinde açılan maddi tazminat davasında husumetin kamu görevlisine yöneltilip yöneltilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
13. Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi hasarın tazmini amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlgili Mevzuat:
14. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) “İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu” başlıklı 85. maddesinin 1. fıkrası;
“Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmünü içermekte iken;
Aynı Kanun’un “Devlete ve Kamu Kuruluşlarına Ait Araçlar” başlıklı 106. maddesinde;
“Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere,il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır. Bu kuruluşlar, 85 inci maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere 101 inci maddedeki şartları haiz milli sigorta şirketlerine mali sorumluluk sigortası yaptırmakla yükümlüdürler.” ve
“Görevli ve Yetkili Mahkeme” başlıklı 110. maddesinde;
“İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” şeklinde düzenlemeler getirilmiştir.
15. Kazanın ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 41. maddesi;
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur.” hükmünü içermektedir.
16. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesi;
1.a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.
2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.” şeklindedir.
Yargı Kararları:
17. Anayasa Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2013/68 E., 2013/165 K. sayılı kararında; “İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'da tanımlanan karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur.” gerekçesiyle 2918 sayılı KTK’nın 110. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına karar verilmiştir.
18. Uyuşmazlık Mahkemesinin 26.11.2018 tarihli ve 2018/685 E., 2018/721 K. sayılı kararında; “davacıların çocukları/kardeşlerinin bir polis memurunun sevk ve idaresinde bulunan zırhlı polis aracının çarpması sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği” belirtilmiştir.
19. Uyuşmazlık Mahkemesince verilen 05.03.1966 tarihli ve 1965/64 E., 1966/1 K.; 17.03.1986 tarihli ve 1985/20 E., 1986/27 K. sayılı kararında hizmet kusuru ve kişisel kusur ayrımı kapsamlı bir biçimde incelenerek “dikkatsizlik tedbirsizlik ve meslekte acemilik nedenleriyle verilen zararlarda ancak şahsi kusurun söz konusu olacağı”, “idarenin ajanı durumundaki kişilerin şahsi kusurları yönünden kendilerine açılan tazminat davalarının adli yargı yerinde görülmesi gerektiği” ilkesi vurgulanmış olup, Hukuk Genel Kurulunun 26.09.2001 tarihli ve 2001/4-595 E., 2001/643 K.; 30.04.2019 tarihli ve 2017/4-1394 E.,2019/494 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
20. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı İçişleri Bakanlığı aracın işleteni Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğüne izafeten davalı konumunda olup, davalı sürücü ... yönetimindeki aracın davacının aracına çarpması neticesinde trafik kazası meydana gelmiştir. Davalı sürücü haksız fiil faili konumundadır ve 2918 sayılı KTK’nın 106 ve 110. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözüm yeri adli yargıdır. Dava dilekçesinde hizmet kusuru nedenine dayanılmadığı gibi, somut olay bakımından da hizmet kusurunu gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Aracın işleteni, tehlike sorumluluğu ilkelerine göre karşı araçta oluşan zarardan sorumludur. Araç sürücüsü de haksız fiil hükümlerine göre kusuru oranında zarardan sorumlu olacağından, mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
21. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-I. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.12.2020 tarihinde oy birliğiyle ile karar verildi.