Önceki Kararın Gerekçesi Kusur Yönünden Değiştirilirse Yeni Hüküm Olur
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2017/2284
Karar No : 2020/19
Karar Tarihi : 2020-01-16





Taraflar arasındaki “evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Eskişehir 3. Aile Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne dair verilen karar davacı-birleşen davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının verildiği tarih itibariyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı-birleşen davalı kadın vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı-Birleşen Davalı Kadın Vekili İstemi:

Davacı-birleşen davalı kadın vekili dava dilekçesinde; davalı-birleşen davacı erkeğin müvekkilini öldürmekle tehdit ettiğini, evden kovduğunu, müvekkiline baskı uyguladığını belirterek tarafların boşanmalarına, 1.000,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 150.000,00TL maddi ve 150.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-Birleşen Davacı Erkek Vekili Cevabı:

Davalı-birleşen davacı erkek vekili cevap dilekçesinde; davacı-birleşen davalı kadının müvekkilinden tekrar Kuşadası’na dönerek orada yaşamasını istediğini, daha sonra evi terk ettiğini, müvekkilinden habersiz yaptırdığı estetik ameliyatını müvekkilinin sorun etmediğini, iddiaların doğru olmadığını, açıklanan sebeplerle davanın reddine, 1.000,00TL tedbir nafakasına hükmedilmesini, aksi hâlde 1.000,00TL yoksulluk nafakası ile 150.000,00TL maddi ve 150.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

Eskişehir 3. Aile Mahkemesinin 12.12.2013 tarihli ve 2012/860 E., 2013/884 K. sayılı kararı ile; davacı-birleşen davalı kadının, davalı-birleşen davacı erkekten rahatsız olması ve ailenin yaşadığı ekonomik sıkıntıya rağmen tekrar Kuşadası'na gidip orada yaşamasını istediği, taraflar arasında mal paylaşımı sebebiyle tartışma çıktığı, davalı-birleşen davacı erkeğin eşine tehdit içeren sözler sarf ettiği, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda ortak kusurlu olmaları nedeniyle her iki davanın kabulü ile boşanmalarına, tarafların tazminat taleplerinin ve davacı-birleşen davalı kadının nafaka taleplerinin reddine, davalı-birleşen davacı erkeğin 1.000,00TL emekli maaşı ve 1.200,00TL kira gelirine sahip olmasına rağmen üç yıllık kirayı peşin aldığı ve kesintilerden sonra geriye 600,00TL emekli maaşının kaldığı, davacı-birleşen davalı kadının ise yüklü bir mal varlığına sahip olduğu, kira gelirinin 10.000TL'nin üzerinde olduğu, davalı-birleşen davacı erkeğin bu durumunun da geçici olduğu dikkate alınarak lehine aylık 800,00TL tedbir nafakası ile toptan 20.000,00TL yoksulluk nafakası takdirine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 22.09.2014 tarihli ve 2014/6826 E., 2014/18019 K. sayılı kararı ile;

‘’… Hüküm, davacı-birleşen davalı kadın vekili tarafından, erkeğin birleştirilen boşanma davası, erkeğin lehine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile kadının reddedilen tazminat ve nafaka talepleri yönünden temyiz edilmekle;

Mahkemece, "evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, bu sonuca tarafların ortak kusurlarıyla ulaşıldığı" kabul edilerek, her iki tarafın boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı-davacı kocanın eşini "öldürmekle" tehdit ettiği, "dinine imanına" diyerek sinkaflı küfürler ettiği anlaşılmaktadır. Davacı-davalı kadından kaynaklanan evlilik birliğini temelinden sarsıcı nitelikte hiçbir kusurlu tutum ve davranış ispatlanamamıştır. Bu durumda koca tarafından açılan birleştirilen boşanma davasının reddi gerekirken, yetersiz gerekçe ile kabulü doğru bulunmamıştır.

Davalı-davacı kocanın emekli olup, sürekli ve düzenli gelirinin bulunduğu, ayrıca kira gelirinin mevcut olduğu toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesi gereğince koca lehine "geçimi" için geçici tedbir alınmasını gerektirici bir sebep bulunmamaktadır. Davacı-davalı kadının mali durumunun iyi olması, koca lehine tedbir nafakası tayinini haklı kılmaz. Bu husus nazara alınmadan koca yararına tedbir nafakası tayin ve takdiri doğru olmamıştır…’’ gerekçesiyle bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

Eskişehir 3. Aile Mahkemesinin 26.02.2015 tarihli ve 2015/21 E., 2015/156 K. sayılı kararı ile (bozma öncesi kararda yer alan gerekçeye yer verildikten sonra); TMK ile erkeğin bakım yükümlülüğü ortadan kaldırıldığından kadının da erkek gibi nafaka ile sorumlu tutulabileceği, tarafların gelirleri arasındaki fark göz önüne alındığında erkek lehine tedbir nafakası takdir edilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, davacı-birleşen davalı kadının eşinden tekrar Kuşadası’na dönmesini isteyerek ortak yaşamdan kaçındığı, davalı-birleşen davacı erkek ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken davacı-birleşen davalı kadının lüks sayılacak yüz gerdirme ve burun estetiği ameliyatı olduğu, bu durumun da kusur oluşturacağı, davalı-birleşen davacı erkeğin de eşine tehdit ve hakaret içeren sözler sarf ettiği, tarafların ortak kusurlu oldukları, kadın tarafından açılan boşanma davasının kesinleşmesi sebebiyle birleşen boşanma davasının konusu kalmadığından boşanma yönünden karar verilmesine yer olmadığına, tarafların tazminat taleplerinin ve davacı-birleşen davalı kadının nafaka taleplerinin reddine, davalı-birleşen davacı erkek lehine aylık 800,00TL tedbir nafakası ile toptan 20.000,00TL yoksulluk nafakası takdiri gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacı-birleşen davalı kadının kusurlu davranışının bulunup bulunmadığı ve burada varılacak sonuca göre davalı-birleşen davacı erkeğin birleşen boşanma davasının kabulünün gerekip gerekmediği ile davalı-birleşen davacı erkek lehine Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesi şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; kararın yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

IV. GEREKÇE

Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek herhangi bir yeni delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).

Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.

Somut olayda, bozma öncesi verilen 12.12.2013 tarihli kararda; davacı-birleşen davalı kadının eşinden tekrar Kuşadası’na dönmesini ve orada yaşamaya devam etmesini istemesi, davalı-birleşen davacı erkeğin ise eşini tehdit etmesi gerekçesiyle karşılıklı açılan boşanma davalarının tarafların eşit kusurlu olmaları sebebiyle kabulüne karar verilmesine karşın direnme kararında; davacı-birleşen davalı kadının eşinden tekrar Kuşadası’na dönmesini ve orada yaşamaya devam etmesini istemesi, aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks sayılabilecek harcamalar yapması, davalı-birleşen davacı erkeğin ise eşini tehdit etmesi ve eşine hakaret etmesi gerekçesiyle tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilmiştir.

Görüldüğü üzere, direnme olarak adlandırılan kararda önceki gerekçeden farklı olarak davacı-birleşen davalı kadına aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks sayılabilecek harcamalar yapma ve davalı-birleşen davacı erkeğe ise eşine hakaret etme vakıaları kusur olarak yüklenmiştir.

Bu açıklamalar karşısında mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı ve önceki kararın gerekçesi kusur yönünden değiştirildiğinden yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.

O hâlde, yeni gerekçeye dayalı bu kararı temyizen inceleme görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.

Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı-birleşen davalı kadın vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince bu işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.01.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.