Muris Muvazaası - Tapu İptal ve Tescil - Terekeye İade
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi
Esas No : 2020/2819
Karar No : 2020/6820
Karar Tarihi : 2020-12-17





"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacıların tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 533, 540, 542, 543, 545, 552, 554, 560, 563, 564, 572, 576, 578, 579 ve 582 parsel sayılı taşınmazları mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalılara devrettiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tescile olmazsa miras payı oranında tenkise karar verilmesini istemiştir.Davalılar, davacının hak talep etmeyeceğini 07.09.1972 tarihli belge ile beyan ettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, sûbut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan 1328 doğumlu ... oğlu ...’in 24.08.1997 tarihinde ölümü ile geriye çocukları davacı ..., davalılar ..., ..., ..., dava dışı ... ve kendisinden önce ölen kızı ...’un çocukları ... ve ...’ın mirasçı olarak kaldığı, davacının yargılama sırasında 27.10.1997 tarihinde ölümü ile geriye eşi ..., çocukları ..., ..., ..., ... ve ...’in mirasçı olarak kaldığı, ..., ... ve ... davayı takip etmediğinden açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosya tefrik edildiği, mirasçı ... hakkında tefrik kararı bulunmadığı, karar başlığında da gösterilmediği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde tüm mirasçıların muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği (T.M.K. 640 md.) tartışmasızdır.Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK'nin 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim, bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olayda, öncelikli olarak muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve mirasbırakan adına tescil, olmazsa miras payı oranında tenkis istenilmiş olup, iptal-tescil yönünden terekeye iade isteği bulunduğuna göre dava dışı mirasçıların da olduğu gözetilerek davaya olurlarının alınması ya da terekeye atanacak temsilci aracılığıyla davaya devam edilmesi gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca, davaya katılmayan mirasçıların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK’nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Kabule göre de; davacı ...’ın yargılama sırasında ölümü ile mirasçıları davaya dahil edilmiş olup bu mirasçılar yönünden de halefiyet esasına göre aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu gözetilerek, bir kısım mirasçıların davayı takip etmemesi üzerine davacı ...’ın terekesine TMK'nın 640. maddesi gereğince temsilci atanması ve yargılamaya devam edilmesi gerekirken davayı takip etmeyen mirasçılar hakkında davanın tefrikine kararı verilmesi de isabetsizdir
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.