Muris Muvazaası - Tapu İptal ve Tescil - Tenkis
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi
Esas No : 2016/16049
Karar No : 2020/170
Karar Tarihi : 2020-01-01





Özet:

  • Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
  • Davacıların eşi ve anneleri olan mirasbırakanın kızı ...’nin 29.05.2013 tarihinde öldüğü ve miras bırakan ...'in ölümünden sonra geçen sürede muvazaa iddiasına dayanarak dava açmadığı açık olup dinlenen tanık beyanlarından miras bırakanın uzun yıllar hasta olduğu, bakımı ve ihtiyaçları ile ağırlıklı olarak davalıların ilgilendiği,
  • Öte yandan; mirasbırakanın, kızı ... ya da davacılar ile bir problemi olmadığı, dosyaya mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir bir bilginin sunulmadığı anlaşılmaktadır.
  • Kaldı ki, mal kaçırma kastı ile hareket etseydi miras bırakanın terekesinde bulunan tarla, bağ, avlulu kargir ev, su kuyusu vasıflı, 8 parçasında tam malik olduğu toplam 21 adet taşınmazını da davalılara devredebileceği açıktır.
  • Bu somut olgular yukarıdaki ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacıların muvazaa iddiasının kanıtlandığını söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekir.

 

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.01.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar ... v.d. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.

Davacılar, mirasbırakanları ...'ın ... ada ..., ..., ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlarını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalılara devrettiğini, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını ve davalıların taşınmazları alabilecek ekonomik güçleri bulunmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptaliyle miras payları oranında adlarına tesciline, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

Davalılar, mirasbırakanın 1968 yılından itibaren sağlık sorunları nedeniyle bakıma ihtiyaç duyduğunu ve tüm gereksinimlerinin taraflarından karşılandığını, sağlık sigortasının ve emekli maaşının bulunmadığını, satış bedeli karşılığında taşınmazları edindiklerini, temlikin mal kaçırma amaçlı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, temlikin mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın 27.10.2007 tarihinde öldüğü, geride davalı oğulları ... ve ... ile 29.05.2013 tarihinde ölen kızı ...’nin eşi davacı ..., kızları davacılar ... ve ...’nın mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın 22.03.1990 tarih, 127 yevmiye numaralı resmi akit ile ... ada ... ve ... ada ... parseldeki ½ payının tamamını davalı ...’e, ... ada ... parseldeki ½ payının tamamını davalı ... ve ...’e, ... ada ... parseldeki ½ payının tamamını davalı ...’e satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; davacıların eşi ve anneleri olan mirasbırakanın kızı ...’nin 29.05.2013 tarihinde öldüğü ve miras bırakan ...'in ölümünden sonra geçen sürede muvazaa iddiasına dayanarak dava açmadığı açık olup dinlenen tanık beyanlarından miras bırakanın uzun yıllar hasta olduğu, bakımı ve ihtiyaçları ile ağırlıklı olarak davalıların ilgilendiği, öte yandan; mirasbırakanın, kızı ... ya da davacılar ile bir problemi olmadığı, dosyaya mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir bir bilginin sunulmadığı anlaşılmaktadır.

Kaldı ki, mal kaçırma kastı ile hareket etseydi miras bırakanın terekesinde bulunan tarla, bağ, avlulu kargir ev, su kuyusu vasıflı, 8 parçasında tam malik olduğu toplam 21 adet taşınmazını da davalılara devredebileceği açıktır.

Bu somut olgular yukarıdaki ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacıların muvazaa iddiasının kanıtlandığını söyleyebilme olanağı yoktur.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

(www.corpus.com.tr)