Milletlerarası Tahkim Kanununa Göre Oluşturulan Hakem Kurulunun Vermiş Olduğu Kararının İptali İstemi
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
Esas No : 2019/23
Karar No : 2020/2
Karar Tarihi : 2020-01-23





 

Dairemiz'ce görülmekte bulunan Hakem Kararının İptali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı ..... T. G. İnşaat San.ve Turz.Tic.A.Ş vekili tarafından Dairemiz'de açılan hakem kararının iptali davasında, taraflar arasında çıkan uyuşmazlık üzerine İstanbul Ticaret Odası Tahkim Merkezi'ne başvurulduğunu, hakem heyeti tarafından 11/07/2018 tarihinde karar verildiğini, hakem heyetinin seçiminde taraflar arasındaki 16/01/2015 tarihli sözleşmenin 17/1. Maddesinde belirlenen usule uyulmadığını, yargılama sırasında hakemlerce İTOTAM Tahkim Kurallarının uygulanmış olmasının sözleşmeye aykırı olduğu ve tüm usul kurallarını değiştirdiğinden hakem kararının esasına da etkili olduğunu, karşı davanın süresi içerisinde açılmadığını, taraflar arasındaki işlemlerin Türkçe yapılması gerekirken 22.07.2015 tarihli 2 nolu Ek Protokolün sadece İngilizce dilinde imzalanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasındaki 22/07/2015 tarihli 2 nolu ek protokolün tahkim şartını ortadan kaldırmasına rağmen davanın tahkimde görülmesinin hatalı olduğunu, hakem kurulunca davadaki taleplerin tamamı hakkında karar verilmediğini, atıl zamanda yapılan ekstra giderler ve maliyetler istenmesine ve bu taleplerden vazgeçilmemiş olmasına rağmen hakemlerce bu talepler yönünden hüküm kurulmadığını, yabancılık unsuru bulunmadığı halde 6100 sayılı HMK yerine 4886 sayılı MTK'nın uygulanmasının hatalı olduğunu, yetkisiz kişilerce imzalanan tahkim sözleşmesinin geçersiz olduğunu, tüm bu hususların kararın esasına etkili olduğunu, MTK'nın 10/e maddesi gereğince hakem heyeti tarafından görev belgesi düzenlenmediğini, hakem heyetinin 22/07/2015 tarihi öncesine ilişkin tazminat istenemeyeceğine ilişkin değerlendirmesinin yerinde olmadığını, 22.07.2015 tarihli Ek 2 nolu protokolde işlerin 15.10.2015 tarihinde bitirilmesi halinde bonus ücret verileceğine ilişkin olduğunu, protokolün kesin vade içermediğini, bu protokolün tercümesi yönünden taraflar arasında görüş farklılığı bulunduğunu, bu durumun izah edilmesine rağmen Hakem Heyeti tarafından söz konusu sözleşmenin yeminli tercümesinin yaptırılmadığını, bu durumun esasa etkili bir usuli eksiklik olduğunu, müvekkilinin dava konusu alacağının sözleşme hükümleri uyarınca ödenmesi gereken atıl zaman ücret alacağına yönelik olduğunu, hakem heyetinin bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırması gerekirken yanlış yorumlama ile fazla çalışma ücreti olarak değerlendirdiğini, tamamen teknik bir konu olduğundan, dilekçelerle istenmesine rağmen hakem heyeti tarafından bilirkişi raporu almadan karar verilmesinin, hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil ettiğini ve bu aykırılığın kararın esasına etkili bulunduğunu, hakem heyeti tarafından tarafların eşitliği ilkesine uyulmadığını, davalı tarafın dinlettiği ODTÜ öğretim görevlilerine duruşmada nezaket sınırlarını aşar tarzda sorular sorulduğunu, bu kişilerce hazırlanan rapora değer verilmediğini yine, teknik uzmanlık gerektiren birbirinden farklı iki uzman görüşü olmasına rağmen, bu konuda HMK'nun 431 ve 266. maddeleri ve MTK'nun 12. maddesi uyarınca bilirkişi raporu alınması gerekirken, Hakemlerin uzmanlık alanı olmayan bir konuda, yetersiz gerekçelerle karar oluşturulduğunu, bu tür santral yapım projelerinde keşfin önemli olduğunu, ancak dava süresince hakemlerce herhangi bir keşif faaliyeti gerçekleştirilmediğini ve inşaat sahasının ziyaret edilmediğini, tüm bu hususların; İTOTAM Kuralları'nın 21. maddesi uyarınca "hukuki dinlenilme hakkının ihlali" niteliğinde ve tarafların eşitliği ilkesine de aykırı olduğunu, bu aykırılıkların, aynı zamanda kararın esasına da etkili olduğunu, davacının temerrüdü ve feshin haklılığı yönündeki değerlendirmenin de soyut olduğunu, SGK borcunun bulunmadığını, alt yükleniciye ödemelerin zamanında yapıldığını, davalının ancak ileriye etkili fesih yapabileceğini, ileriye etkili fesih hallerinde yüklenicinin fesih anına kadar elde etmesi gereken hak ediş bedellerinin ödenmesi gerektiğini, kalan iş miktarının rahatlıkla bir keşif yapılarak veya teknik bilirkişi incelemesi ile tespit edilebileceği ve zaten sözleşmede var olan birim fiyatlar ile çarpılarak hesaplanabileceğini, davalının eksik işlere ilişkin tazminatı bir an için talep edebileceği sonucuna varılsa dahi, söz konusu talebin, eksik işlerin ve bunun bedelinin, teknik bilirkişilerce HMK'nun 431 ve 266. maddeleri ve MTK'nın 12. maddesi uyarınca tespit edilmesi gerekmekte olduğunu, yanlış değerlendirme ve karardaki çelişkilerin, farklı farklı hususlarda sürekli davalı ...... lehine kullanılarak, eşitlik prensibinin ihlal edildiğini, gecikildiği iddia olunan işlerin tek tek tespit ettirilmeksizin ve tespit edilecek bu rakamın sözleşme bedelinin %20'sinin altında ya da üstünde olup olmadığını tespit etmeksizin, sözleşmede en üst sınır olan %20 cezai şart bedeline hükmedilmesinin de, tarafların eşitliği ilkesine aykırılık oluşturduğunu TBK'nun 125/1 maddesi uyarınca, gecikme sebebiyle tazminat istenebilmesi için, sözleşmeden dönülmemesi gerektiğini, sözleşmenin feshi halinde, müşteri gecikme sebebiyle tazminat isteyemeyeceğini, iş sahibi davalının, davacı tarafından kendisine teslim edilen işleri çekincesiz olarak kabul ettiğinden, BK'nun 179/2 maddesi uyarınca cezai şart isteyemeyeceğini, 6728 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik Harçlar Kanunu'na ekli 1 sayılı tarife gereğince hakem yargılamasında harca hükmedilemeyeceğini, garanti süresi dolmasına rağmen teminat mektubunun iade edilmediğini ve sonrasında paraya çevrildiğini, bu hususun da tarafların eşitliği ilkesinin ihlâli olduğunu, yukarıda belirtilen tüm bu hususların gerek 6100 sayılı HMK'nın 439, gerekse 4686 sayılı MTK'nın 15. Maddesinde düzenlenen iptal sebeplerinden olup, esasa etkili bulunduğundan hakem kararının iptali gerektiğini ileri sürerek, öncelikle, 4686 sayılı MTK'nun 15/4. maddesi'nin son cümlesi uyarınca hakem kararının icrasının kendiliğinden durduğunun tespitine, İTOTAM'ın 2016/8 sayılı dosyasında verilmiş olan 11.07.2018 tarihli hakem kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ........ Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili, müvekkili şirketin ........... grubunun Türkiye'deki iştiraki olduğunu, 2013 yılında EnerjiSA tarafından açılan ihale sonucu ...... Türkiye, ......  Almanya ve ....... Avusturya'nın oluşturduğu konsorsiyum ile sözleşme imzalandığını, ardından konsorsiyumda yer alan müvekkili şirket ile davacı şirket arasında santralin inşası kapsamında boru montaj işlerinin yapımı için 15/01/2015 tarihli BOP Boru Montaj İşleri Sözleşmesi düzenlendiğini, zaman içinde aksaklıkların giderilmesi için üç tane tadil protokolü imzaladıklarını, ancak davacının bu ek protokollerdeki yükümlülüklerini yerine getirmediğinden müvekkilince sözleşmenin 24/11/2015 tarihli ihtarname ile feshedildiğini, bunun üzerine davacının tahkime başvurduğunu ve 11/07/2018 tarihinde hakemlerce nihai karar verildiğini, davacının iptal davasını alacağı geciktirmek için açtığını, davacının tahkim yargılamasında ileri sürmediği hususları bu dava ile ileri sürdüğünü, tahkim yargılamasının İTOTAM nezdinde görüldüğünü ve İTOTAM tahkim kurallarına uygun olarak yürütüldüğünü, davacının yargılama sırasında itiraz ileri sürmediğinden İTOTAM tahkim kuralları madde 43 uyarınca itiraz etme hakkından vazgeçmiş sayıldığını, MTK ve HMK'ndaki sınırlı sayıda olan tahkim sebeplerinin hiç birinin bu davada bulunmadığını, mahkemenin yetkisinin de bu sınırlı iptal sebeplerinin bulunup bulunmadığının tespiti ile sınırlı olduğunu, uyuşmazlığın esası veya hakem kararının doğruluğunu inceleme yetkisi bulunmadığını, müvekkili şirketin yabancı ortaklı olması nedeniyle uyuşmazlığın yabancılık unsuru barındırdığından MTK hükümlerine tabi olduğunu, davacı'nın iddialarının aksine hakem heyeti'nin seçiminde tarafların anlaşmasına uyulduğunu, davacının tahkim yargılamasını kendisinin başlatarak ilk hakemi de İTOTAM Tahkim Kuralları uyarınca kendisinin seçtiğini, müvekkili şirketin de bu usüle itiraz etmediğinden tahkim yargılamasının tarafların mutabık kaldığı usulde yürütüldüğünü, tahkim yargılaması aşamasında ileri sürülmeyen hususların iptal davasında ileri sürülemeyeceğini, müvekkili şirketin karşı davayı süresinde açtığını, davacının cevap dilekçesinde itiraz etmediğinden iptal sebebi olmadığını, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca sözleşmenin taraflarca ifa edilmiş olması halinde 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun'a aykırılık iddiasında bulunulamayacağını, söz konusu sulh protokolünün her iki tarafça da ifa edildiğini, davacının tahkim yargılamasını başlattığını ve sulh protokolüne de dayandığını, protokolün İngilizce olmasına itiraz etmediğini, davacının tüm talepleri hakkında karar verildiğini, müvekkilinin yargılama başladığı sırada sermayesinin yabancı ortaklı olduğundan MTK'nın 2/3 maddesi uyarınca yabancılık unsurunun gerçekleştiğini, tahkim sözleşmesinin müvekkilinin yetkilendirdiği kişilerce imzalandığını, tahkim yargılaması boyunca görev belgesi düzenlenmesinin gündeme getirilmediğini, ayrıca İTOTAM Tahkim kurallarında görev belgesi düzenleme zorunluluğu bulunmadığını, bu nedenle iptal sebebi yapılamayacağını, müvekkilinin tahkim yargılamasında Sulh Protokolü'nün tercümesini sunduğundan Hakem Heyeti'nin ayrıca bir karar vermesine gerek kalmadığını, davacının da resmi tercüme sunmadığını, bu hususun davanın esasına nasıl etki ettiğinin açıklanmadığını, hakem heyetinin yargılama boyunca tarafların eşitliği ilkesine uyduğunu, müvekkilinin sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğunun hakem heyetince tespit edildiğini, Hakem Heyetinin ODTÜ uzmanları tarafından hazırlanan raporun objektif verilere dayanmadığı kanaatine vardığından karara esas almadığını, davacının edimlerini yerine getirmekte geciktiğini, bu hususun tespit edildiğini, ayrıca davacının iskele kiraladığı alt yüklenici firmanın ücretini ve çalışanlarının primlerini ödemediğini, davacı çalışanlarının bu nedenle işi durdurduğunu, işin süresinde bitirilmesini engelleyen bu durumlar karşısında müvekkilinin sözleşmeyi feshettiğini, Sulh Protokolünün 5. maddesinde protokol tarihine kadar ileri sürülen taleplerin ve cezaların tamamen ve nihai olarak sonuca bağlandığı yönünde hüküm bulunduğunu, müvekkilinin sözleşmeyi MHGŞ'nin 21. maddesinde belirtilen usule uygun olarak, önel vermeden yalnızca bildirimde bulunmak suretiyle 24/11/2015 tarihli ihtarla ileriye etkili olarak feshettiğini, müvekkilinin üçüncü kişilere yaptırdığı işlerin bedelini talep edebileceğini, hakem heyetinin keşfe karar vermemesinin usuli bir eksiklik olmadığını, davacının da tahkim yargılaması sırasında hakem heyetinden herhangi bir bilirkişi tayin etmesi veya keşif yapması talebinde bulunmadığını, hakem yargılamasında tarafların hukuki dinlenilme hakkını ihlal edecek bir husus bulunmadığını, tarafların tüm delillerini dosyaya sunduğunu ve davacı tanıklarının dinlenmesi amacıyla iki kez duruşma yapıldığını, Hakem Heyeti'nin teminat mektupları hakkında bir karar vermemesinde usule aykırı bir durum bulunmadığını, davacının 20/07/2018'e uzatılmış olmasına rağmen teminat sürelerinin uzatıldığını hakem heyetine bildirmediği için hakem heyetinin bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verdiğini, davacının iddialarının aksine tahkim yargılamasında davacı aleyhine harca hükmedilmediğini, davacının sözünü ettiği tutarın hakem kararında belirtilen yargılama masraflarına ilişkin olup, bu masrafların İTOTAM Tahkim Kuralları uyarınca takdir edildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Hakem heyetinde açılan asıl davada davacı ...... T. G.  İnşaat San.ve Turz.Tic.A.Ş vekili sunduğu dilekçe ve beyanlarında özetle, taraflar arasındaki sözleşmenin 17. Maddesinde tahkim şartı bulunduğunu, taraflar arasında Bandırma II Boru Montaj İşleri Sözleşmesi, Boru İzolasyon İşleri Ek Sözleşmesi, lsı İzleme Kablosu Sarımı İşleri Ek Sözleşmesi bulunduğunu, işi üstlenen davalının boru montajına ilişkin işleri müvekkiline verdiğini, sözleşmenin davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak 24.11.2015 tarihli ihtarname ile feshedildiğini, işin 15.01.2015 tarihinde başlayıp 07.08.2015 tarihinde tamamlanması gerektiğini, davalının 26.3.2015 tarihinde kendi gecikmelerinden dolayı iş programını revize ettiğini, davalının malzemelerin teslimi, boruların montajının yapılacağı platform, kanal, vb. yer teslimini ve boruların bağlanacağı ekipmanların teslimini 22.02.2015'de yapması gerekirken, ilk kısmi yer teslimine 30.04.2015 tarihinde başlayabildiğini, bu sürecin 28.10.2015 tarihine kadar devam ettiğinden işin bitiminin 01.02.2016 tarihine uzadığını, davalının 178.501 Euro ek maliyeti ödemediğini, davalının tüm işlerde temerrüde düştüğünü ve proje ve malzemelerin teslimini yerine getirmeden sözleşmeyi feshettiğini, davalının müvekkili şirketin alt yüklenicisi olan Hera şirketiyle etik dışı gizli anlaşma yaptığını, müvekkilinin kaynak formeninin 17.11.2015 tarihinde darp edildiğini, maaş günü gelmeden bir kısım işçileri işe çıkmamaya yönlendirdiğini, sadece bir kişinin imzası ile hazırlanan gerçeğe uymayan listeye dayanarak sözleşmenin feshedildiğini, fesih öncesinde müvekkili şirketin tüm personelinin şantiyeye girişine engel olduğunu ileri sürerek,

1-Davalının öncelikli edimlerini ve özen borcunu layığı ile yerin getirmemesinden dolayı işin süresinin uzaması ve atıl zamanın getirdiği şantiye yönetim ve şantiye işletme giderlerine ilişkin maliyetlerden doğan her türlü zararlar ile sözleşmenin 5.3.1.4 hükmü gereği olan çalışan tüm personel atıl zaman bedelinin toplamda 1.915.271,16 Euro'nun dava tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte ödenmesine,

2-Davalının haksız ve kötü niyetli olarak elinde tuttuğu 389761 numaralı 02.01.2017 süreli, 577811 numaralı 02.01.2017 süreli, 577812 numaralı 02.01.2017 süreli ve 577813 numaralı 02.01.2017 süreli banka teminat mektuplarının iade edilmesine,

3-Davalının sözleşmeyi feshetmiş olmasından dolayı müvekkili şirketin yapmış olduğu işlere müvekkili şirketin kontrolü dışında bilinçsiz müdahalesi dolayısıyla garanti hükmünün ortadan kalkmış olması nedeniyle garanti banka mektuplarının verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Hakem heyetinde açılan davada davalı ve karşı davada davacı F. S. ve T. A.Ş. vekili sunduğu dilekçe ve beyanlarında özetle, E. ile imzalanan 20/12/2013 tarihli sözleşme gereği işin bitirilerek 20.04.2016 tarihinde E.'ya teslimi gerektiğini, gecikme için günlük 250.000 Euro cezai şart öngörüldüğünü, taraflar arasında boru montajı için 16/01/2015 tarihli sözleşme imzalandığını, 26/06/2015 tarihli 1 nolu tadil protokolü ile izolasyon işlerinin 16/10/2015 tarihine kadar tamamlanmasının kararlaştırıldığını, ancak davacının geciktiğini, taraflar arasındaki anlaşmazlığa son vermek için 22/07/2015 tarihli 2 nolu tadil protokolü (Sulh Protokolü) imzalanarak tarafların o tarihe kadar birbirlerinden olan tüm taleplerinden feragat ettiğini ve önceki döneme ilişkin uyuşmazlık ve alacak kalmadığını, işin tamamlanma süresinin 30/08/2015 olarak belirlenip, sözleşme bedelinin 147.541,34 euro azaltıldığını, işin süresinde bitmesi için davacıya ek bedel ödenmesinin öngörüldüğünü, sonrasında boruların ısı izleme işleri için davacı ile 04/08/2015 tarihli 3 nolu Tadil Protokolünün imzalandığını ve toplam iş bedelinin 3.160.129,51 Euro olarak belirlendiğini, ısı izleme işlerinin de 16/10/2015 tarihine kadar tamamlamasının kararlaştırıldığını, davacının personel ve makineleri sahaya yerleştirmesinde geciktiğini, yerin 22/03/2015 tarihinde kullanıma uygun olmasına rağmen davacının sahaya ilk kez 24/02/2015 tarihinde geldiğini, ek süreve bedel verildiğini, Sulh Protokolü ile de 22/07/2015 tarihine kadar olan taleplerden taraflar feragat ettiğinden davacının yer teslimindeki gecikmelere ilişkin bir talep hakkı bulunmadığını, sözleşme eki olan MHGŞ'nin 11.2. maddesi uyarınca işe başlama tarihinden 14 gün önce malzeme talebi olmadığından müvekkilinin malzeme gecikmesi olmadığını, davacıya ihtarlar gönderildiğini, sonuçta davacının işlerinin daraltıldığını, Sulh Protokolü ile 30/08/2015 tarihinde bitirilmesi kararlaştırılan bir işe ilişkin gecikmeyi bile ancak 3 Kasım 2015'te, 2 aydan fazla bir süre sonra bildirme ve 4 ay daha ek süre isteyerek 1 ayda bitirilmesi öngörülen işleri 6 ayda ancak tamamlayabileceğini ikrar ettiğini, süre talebinin yanı sıra davacının ayrıca 05/11/2015 tarihinde 2.248.666 Euro tutarında ek maliyet talebinde bulunduğunu, davalının bu tarihe kadar davacıya toplamda 2.490.710,51 Euro ödeme yaptığını, bunun üzerine davalıda artık işlerin bitirilemeyeceği inancının oluştuğunu, alt yüklenicinin sigorta primleri ödenmediğinden iskeleyi sökmek istediği için primleri ödediklerini ve alt yüklenici ile sözleşme imzaladıklarını, davacının müvekkilince kendisine ödeme yapılmadığına yönelik beyanları nedeniyle işçilerin ayaklandığını, müvekkilinin derhal işçi alacaklarını ödediğini, bu hususların davalı için davacı ile sözleşme kapsamındaki ilişkilerini sürdürmenin imkansız olduğunu ortaya koyduğunu, tüm bu nedenlerle davalının davacıya gönderdiği 24/11/2015 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, müvekkilinin işleri hızlandırmak için üçüncü kişilerle sözleşmeler imzaladığını, bu nedenlerle ek maliyetlere katlandığını, davacının tamamladığı işler için sözleşme bedelinin yaklaşık %80'ini teşkil eden 2.490.710,51 euro hakediş ödemesi aldığını belirterek; davacının tüm taleplerinin reddine karar verilmesini istemiş, karşı davasında ise;

1-Sözleşmenin davalı tarafından haklı nedenle feshedildiğinin tespitine,

2-Davacının eksik bıraktığı boruların temizliği için yapılan yağlama yağı sirkülasyonu işi için 145.552 euro, süpervizörlük hizmeti olarak 613.644 euro, davacının zamanında tamamlamadığı ve eksik bıraktığı boru montajı işlerinin tamamlanması için 3.816.305 euro, ısı izleme işlerinin tamamlanması için 259.699,83 euro, izolasyon işlerinin tamamlanması için 2.125.352 euro, davacının sözleşmeye göre gereği gibi yapmadığı yapı iskelesi için 882.134 euro tutarındaki ek maliyetler ile,

3-Davacının gecikmesi nedeniyle talep edilebilecek cezai şart bedelinin sözleşmenin toplam bedelinin %20'si olan boru montajı işleri için 478.100 euro, izolasyon işleri için 97.099 euro, ısı izleme işleri için 15.235 euro olmak üzere toplam 590.434 euro cezai şart bedeli olmak üzere toplam 8.433.120 euro tutarındaki zararının, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un 4 (a) maddesi uyarınca faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Hakem heyetince yapılan yargılama sonucu verilen 11/07/2018 tarihli kararda;

"1-Sözleşmenin Davalı/Karşı Davacı ..........  tarafından haklı gerekçelerle feshedildiğinin tespitine;

2-Davacı/Karşı Davalı .......... 'in âtıl zaman karşılığı ödeme yapılmasına ve teminat mektuplarının iadesine ilişkin taleplerinin reddine; garanti banka mektupları ile ilgili talebinin de Davalı/Karşı Davacı'nın bu yönde bir talebi olmadığından reddine.

3-Davalı/Karşı Davacı ....... 'in karşı davasının kısmen kabulü ile Davacı/Karşı Davalı ........'in Davalı/Karşı Davacı ...........'e, işlerin tamamlanması için üçüncü kişilere yaptırılan işler karşılığı 2.248.666 Avro'yu karşı dava tarihi olan 26.12.2016 tarihinden fiili ödeme tarihine kadar geçecek süre için, 3095 Sayılı Kanun'un 4/a maddesi uyarınca. Devlet bankalarınca 1 yıl vadeli Avro mevduat hesaplarına uygulanan faizler içinde en yüksek olanı üzerinden hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte ödemesine;

4-Davalı/Karşı Davacı .......... 'in cezai şart talebinin kabulü ile Davacı/Karşı Davalı .....'in Davalı Karşı Davacı ....'e 590.434 Avro cezai şartı, karşı dava tarihi olan 26.12.2016 tarihinden fiili ödeme tarihine kadar geçecek süre için, 3095 Sayılı Kanun'un 4/a maddesi uyarınca Devlet bankalarınca 1 yıl vadeli Avro mevduat hesaplarına uygulanan faizler içinde en yüksek olanı üzerinden hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte ödemesine,

5-Toplam 10.348.391 Avro olan dava ve karşı dava müddeabihi ile bu meblağın Davalı tarafından hakedilen bölümünün 4.754.371 Avro: Davacı/Karşı Davalı lehine reddedilen kısmının 5.594.020 Avro olduğu dikkate alınarak toplam 891.818,88 TL tutarındaki yargılama giderlerinin aynı oran doğrultusunda taraflar arasında paylaştırılarak 409.729,18 TL'lik kısmının Davacı/Karşı Davalıya, 482.090 TL'lik kısmının da Davalı/Karşı Davacıya yükletilmesine; toplam yargılama giderinin 745.160,26 TL'lik kısmının Davalı/ Karşı Davacı tarafından; 146.658,62 TL'lik kısmının ise Davacı/Karşı Davalı tarafından ödenmiş bulunduğu dikkate alınarak 263.070,56 TL'nin Davacı/Karşı Davalı'dan alınarak Davalı/Karşı Davacıya ödenmesine;

6-Avukatlık ücretinin, toplam müddeabih üzerinden yukarıda belirlenen haklılık oranları dikkate alınarak ve 2018 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanması sonucunda; Davacı/Karşı Davalı lehine 374.364,70 TL avukatlık ücretinin Davalı/Karşı Davacıdan tahsiline; Davalı/Karşı Davacı lehine 327.959,82 TL avukatlık ücretinin Davacı/Karşı Davalıdan tahsiline, 4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu'nun 15. maddesi gereğince iptal davası yolu açık olmak üzere 11.07.2018 tarihinde, Tahkim yeri olan İstanbul'da, oybirliği ile "karar verilmiştir. Dairemiz'ce yapılan inceleme sonucunda verilen 20/11/2018 tarih ve 2018/6 ilk derece esas ve 2018/7 ilk derece karar sayılı karar ile; Hakem yargılaması hakkında düzenlenen HMK'nın 407.maddesi ve 4686 sayılı MTK'nın 1/2. maddesi düzenlemesi karşısında yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklara MTK hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlandığı ve tahkim yargılamasındaki taraflardan ...... şirketi yönünden yabancılık unsuru bulunduğundan, uyuşmazlığın çözümünde 4686 sayılı MTK hükümlerinin uygulanması gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 17.2 maddesine göre, sözleşme, işbu belgenin hüküm ve şartlarına göre ve Türk maddi hukukuna göre uygulanacağı ve yorumlanacağı, 17/3. Maddesine göre ise, bu sözleşmeden doğacak ihtilaflar, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Tahkim-Uzlaştırma-Hakem Bilirkişilik Yönetmeliği uyarınca kurulacak Hakem Kurulu tarafından çözümleneceği belirlenerek 4686 sayılı MTK' nun 15/2-b maddesi uyarınca hakem kararının kamu düzenine aykırı olması halinde tarafların talebi bulunmasa da hakem kararını kendiliğinden iptal edebileceği de değerlendirilerek; Hakem heyetince, bilirkişi raporu alınmadan, uzman görüşlerine dayalı olarak dava ve talepler hakkında karar verilmesi esasa etkili bir eksiklik olarak görülerek tarafların adil yargılanma ve hukuki dinlenilme haklarının ihlali sonucunu doğurduğu, taraflarca hakem yargılamasında uygulanması istenen İTOTAM Tahkim Kuralları'nın 21. Maddesinde de yer alan adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkı taraflarca ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de re'sen nazara alınacağından bizzat kamu düzeniyle doğrudan ilgili olduğu; taraflar arasında düzenlenen 22/07/2015 tarihli sözleşmenin İngilizce dilinde hazırlandığı ve hakem heyetince yeminli tercüman aracılığıyla tercümesinin yapılmadığı, 805 sayılı İktisadî Müesseselerde Mecburî Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun gereği taraflar arasındaki işlemlerin Türkçe yapılması gerektiği gibi, sözleşme içeriğinin gerek taraflar gerekse hakem heyeti ve mahkeme tarafından çeviri farklarından ari olarak okunup anlaşılabilmesi için de yeminli tercüman aracılığı ile çevrilerek dosyaya konulması gerektiği, bu eksikliğin kamu düzeniyle ilgili ve esasa etkili bir usuli eksiklik olduğu; MTK'nın 10/E maddesine aykırı olarak hakem yargılaması sırasında görev belgesinin düzenlenmemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirleyerek hakem heyeti tarafından verilen kararın kamu düzenine ve usul ve yasaya uygun bulunmadığı anlaşıldığından davacı tarafça hakem kararının iptali istemiyle açılan davanın kabulüne ve hakem heyeti tarafından verilen 11/07/2018 tarih ve 2016/8 sayılı hakem heyeti kararının iptaline karar verilmiştir. Dairemiz'ce ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen karara karşı, davacı vekili ve davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 26.09.2019 tarih ve 2019/2474 Esas, 2019/3640 karar sayılı kararı ile; davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, davalı temyiz itirazları yönünden ise, açılan iptâl davasının tümden reddine karar verilmesi gerekirken, keşif yapılarak bilirkişi raporu alınmaması, taraflar arasındaki 22.07.2015 tarihli sözleşmenin yeminli tercüman aracılığıyla tercümesinin yaptırılmamış olması ve hakemlerin görev belgesinin düzenlenmemiş olması kamu düzenine aykırı bulunarak iptâl kararı verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma kararı sonrasında dairemizce yapılan yargılamada usul ve yasaya uygun Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Taraflar arasında bulunan eser sözleşmesinden kaynaklanan ihtilâf nedeniyle, yine sözleşmede kararlaştırılan tahkim şartına dayanarak, yüklenici ...... T. G. İnş. San. ve Tur.Tic. A.Ş. tarafından hakeme başvurulmuş, iş sahibi ......... San. ve Tic. A.Ş. tarafından açılan karşı dava üzerine yapılan tahkim yargılaması sonunda verilen karara karşı, yüklenici ........ İnş. San. ve Tur. Tic. A.Ş. tarafından iptâl davası açılmıştır. Dairemiz'ce yapılan yargılama sonunda toplanan deliller ve bozma ilamına uygun olarak yapılan değerlendirme sonucunda, keşif yapılarak bilirkişi raporu alınması, sözleşmenin tercümesinin alınması, hakemlerin görev belgesinin alınması yargılamaya ilişkin olup, delillerin toplanmasına ilişkin hususlar olduğundan iptâl nedenleri arasında sayılmadığı, resen dikkate alınamayacağı; iptâl davasında, esastan denetim yapılması söz konusu olmadığından ileri sürülen iptâl nedenleri dışında dikkate alınamayacağı, kamu düzenini aykırılığın söz konusu olmadığı, iç hukuk açısından, emredici hukuk kurallarına aykırı bir durum bulunmadığı, aksi halde, iptâl davasında, hakem kararlarının esastan denetiminin söz konusu alacağı, bu durumun MTK’nın 15. maddesinde yer alan sınırlılık ilkesine aykırı olduğu gibi kanun koyucunun genel amacına da aykırılık oluşturacağı, bozma kapsamı dışında kalıp kesinleşen ve yine bozma ilamına konu olan davacı vekilinin ileri sürdüğü tüm iptal sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak iptal davasının reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:

1-Açılan iptal davasının REDDİNE,

2-Alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL'nin mahsubu ile bakiye 10,00-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,

3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,

4-Davalı tarafça yapılan 207,40 TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.810,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

6-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,

Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK'nın 361. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay'da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23.01.2020