Kıymet Takdirinin Usulsüz Olması Durumunda İhalenin Feshi İstenebilir Mi?
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2017/349
Karar No : 2020/1031
Karar Tarihi : 2020-11-12





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki "ihalenin feshi” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar şikâyetçiler vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

Direnme kararı şikâyetçiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Davacı İstemi:

Şikâyetçiler vekili şikâyet dilekçesinde; Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.05.2012 tarihli ve 2011/831 E., 2012/620 K. sayılı kararı ile müvekkillerinin hissedarı olduğu Antalya ili, merkez ilçesi, Kızıltoprak mahallesi 2864 ada 12 parselde kayıtlı 18 nolu bağımsız bölüm üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiğini, satış işlemlerinin Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğunun 2013/13 satış sayılı dosyasında yapıldığını, kıymet takdir raporunun müvekkili ...’e 13.11.2013 tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkili ...’e ise kıymet takdir raporunun tebliğ edilmediğini, Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/1452 E. sayılı dosyasında taşınmazın kıymetinin düşük olduğu iddiası ile kıymet takdirine itiraz ettiklerini, gider avansını yatırmalarına rağmen mahkemece gider avansı yatırılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini ve sair iddiaları ileri sürerek taşınmazın ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın açılmasında hukuki yarar olmadığını, ihalenin herkese açık yapıldığını ve taşınmazın değerinin yükseldiğini (muhammen bedelin üzerinde satıldığını), diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemenin Birinci Kararı:

Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.02.2014 tarihli ve 2014/299 E., 2014/284 K. sayılı kararı ile; mahkemenin 2013/1452 E. sayılı kıymet takdirine itiraz dosyasında gider avansı yatırılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği, bu kararın davacılar vekili tarafından temyiz edildiği, temyiz talebinin kararın kesin olduğu gerekçesi ile reddedildiği, davacılar vekili tarafından bu karar temyiz edilmeyip kanun yararına bozma yolunun seçildiği, ancak Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 13.02.2014 tarihli kararı ile verilen kararın takip hukuku ile ilgili olup maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden nihai karar niteliğinde olmadığından kanun yararına temyiz yoluna başvurulmasının mümkün bulunmadığının belirtildiği, sair iddiaların da yerinde olmadığı gerekçesi ile evrak üzerinden davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikâyetçiler vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 30.10.2014 tarihli ve 2014/27222 E., 2014/25469 K. sayılı kararı ile;

"... İİK'nın 134/2. maddesinde; "İhalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren 20 gün içerisinde duruşma yapar ve taraflar gelmese bile icap eden kararı verir" hükmü yer almaktadır. Anılan yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere, ihalenin feshi istemlerinin duruşmalı olarak incelenmesi ve taraflar gelmeseler bile gerekli kararın verilerek sonuçlandırılması gerekmektedir.

O hâlde mahkemece, İİK'nın 134/2. maddesinin emredici nitelikteki hükmü uyarınca duruşma açılarak tarafların delilleri toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan yasa hükmüne aykırı olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, bozma nedenine göre davacıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Mahkemenin İkinci Kararı:

Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.05.2015 tarihli ve 2015/164 E., 2015/702 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin 30.10.2014 tarihli bozma kararına uyulmasına karar verilerek, kıymet takdir raporunun davacı ...'e 29.10.2013 tarihinde tebliğ edildiği, İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 128/a maddesinde belirtilen 7 günlük süre içinde şikâyet hakkını kullanmadığı, mahkemenin 2013/1452 E. sayılı kıymet takdirine itiraz dosyasında gider avansı yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararın temyiz edilmesi üzerine, kesin karar olduğundan ek karar ile temyiz talebinin reddedildiği, bu ek kararın temyizinin mümkün olduğu hâlde temyiz edilmeden kesinleştiğinden ihalenin feshi nedeni olamayacağı, sair iddiaların da yerinde olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikâyetçiler vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 19.11.2015 tarihli ve 2015/26445 E., 2015/28729 K. sayılı kararı ile;

“…Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;

İİK’nın 128/a maddesine göre; "Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren 7 gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikayette bulunabilirler.” Aynı maddenin son fıkrasına göre kıymet taktirine karşı yapılan şikâyet hakkındaki icra mahkemesi kararı kesin olup temyiz edilemez.

Kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber süresinde şikâyet hakkının kullanıldığı hâllerde icra mahkemesince itirazın incelemesiz reddine ilişkin icra mahkemesi kararının, ihalenin feshinin istenmesi sırasında incelenmesi mümkündür. Ancak, kıymet taktirine süresinde itiraz etmeyerek yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanlar, kıymet takdirine ilişkin hususları ihalenin feshi sebebi olarak ileri süremezler.

Somut olayda, borçlu ...'e kıymet takdir raporunun 13.11.2013 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu ...'e 29.10.2013 tarihinde tebliğ edildiği, ancak ...'e kıymet takdir raporunun tebliğ edilmediğinin ileri sürüldüğü, ...'e yapılan kıymet takdir raporunun Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre usulsüz tebliğ edildiği, borçluların süresinde 20.11.2013 tarihinde Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/831 E. sayılı dosyasında kıymet takdirine itiraz ettiği, borçluların 20.11.2013 tarihinde gider avansı olarak 556,80TL yatırdıkları, 20.11.2013 tarihli tensip tutanağında; İİK’nın 128/a-1 maddesine göre şikâyetin yapıldığı, 20/11/2013 tarihinden itibaren 7 gün içinde toplam 782,80TL gider avansından peşin yatırılan 565,80TL’nin mahsubu ile bakiye 217,00TL'yi mahkeme veznesine yatırılmasına, keşif avansının şikâyetçiler tarafından yatırılmaması hâlinde şikâyetin mevcut hâli ile değerlendirilmesine, tensip zaptının taraflara çıkarılacak tebligata eklenmesine karar verildiği, tensip tutanağının 05.12.2013 tarihinde borçlular vekiline tebliğ edildiği, borçlular vekilinin 06.12.2013 tarihinden 217,00TL gider avansını yatırdığı, mahkemece yasal sürede gider avansı yatırılmadığından davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Mahkemece, kıymet takdirine itirazı içeren dilekçeye bakiye gider avansına ilişkin not yazılmaması ve tensip tutanağında verilen 7 günlük sürenin de şikâyet tarihinden başlatılmış olması karşısında, borçlulara bakiye gider avansı yatırılmasına ilişkin usulüne uygun bir süre verildiğinin kabulü mümkün değildir. Kaldı ki tensip tutanağının borçlular vekiline tebliği üzerine bakiye gider avansı da yatırılmıştır.

O hâlde mahkemece, fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin itirazların konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek, taşınmazın tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine karar verilmesi, muhammen bedelin altında olması halinde ise zarar unsuru oluşmayacağından ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.04.2016 tarihli ve 2016/95 E., 2016/528 K. sayılı kararı ile; şikâyetçiler tarafından Kanunda öngörülen 7 gün içinde gider avansı yatırılmadığından kıymet takdirine itirazın reddine karar verildiği, verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine mahkemenin 23.01.2014 tarihli ek kararı ile kesin karar olduğundan Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 432-426/F maddelerine göre temyiz talebinin reddine karar verildiği, davacılar vekili tarafından ek kararın temyiz edildiği, Özel Dairenin 02.09.2014 tarihli ve 2014/20345 E., 2014/19852 K. sayılı kararı ile mahkemece verilen (ek) kararın onanmasına karar verildiği, davacılar vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine Özel Dairenin 28.05.2015 tarihli ve 2015/14038 E., 2015/1462 K. sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin reddine karar verildiği, Özel Dairenin bozma kararında ihalenin feshine yönelik değil kıymet takdirine itiraza yönelik inceleme yapıldığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

Direnme kararı süresi içinde şikâyetçiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kıymet takdirine itiraz edilmesi üzerine mahkemece verilen karar kesin olmakla birlikte, kıymet takdirinin usulsüz olduğundan bahisle ihalenin feshinin istenip istenemeyeceği, burada varılacak sonuca göre kıymet takdirine itirazın yasal süresinde olup olmadığı, süresinde ise kıymet takdirine itirazı içeren dilekçeye bakiye gider avansına ilişkin not yazılmaması ve tensip tutanağında verilen 7 günlük sürenin de şikâyet tarihinden başlatılmış olması karşısında, İİK’nın 128/a-1. maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

Taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet ortaklığının giderilmesi için açılan davalarda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 4/1-b (HUMK’nın 8. maddesinin II/2.) maddesi gereğince sulh hukuk mahkemeleri görevlidir. Ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar veren sulh hukuk mahkemesi, satış işlemlerini yapmak ve bedelini tevzi etmek üzere bir satış memuru tayin eder.

Satış memuru, HMK’nın 322. maddesinin 2. fıkrasına (HUMK’nın 571. maddesine) göre satış işlemlerini İİK hükümlerini uygulamak suretiyle yapar. Satış memurunun karar ve işlemlerine karşı itiraz ve şikâyetler ile satışın kanuna aykırılığı iddiasıyla açılan ihalenin feshi istemlerinin icra (hukuk) mahkemelerinde değil, ortaklığın giderilmesi kararını veren sulh hukuk mahkemesinde İİK hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.

Kıymet takdirine itiraz, icra müdürlüğünce (satış memurluğunca) satışa konu malın bilirkişi marifetiyle yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığına yönelik bir şikâyettir. İİK’nın 128/a maddesinin 1. fıkrası “…Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikâyette bulunabilirler. Şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması hâlinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabilir; aksi hâlde başka bir işleme gerek olmaksızın şikâyet kesin olarak reddedilir…” hükmünü içermektedir.

İcra dairesinin kıymet takdiri işlemine (raporuna) karşı, icra mahkemesinde süresinde (yedi gün içinde) şikâyet yoluna başvurmayan ilgili (meselâ borçlu), kıymet takdirinin usulsüz olduğundan bahisle ihalenin feshini isteyemez. Buna karşılık, icra dairesinin kıymet takdiri işlemine karşı yedi gün içinde şikâyet yoluna başvurulmuş ise, icra dairesinin ve icra mahkemesinin yaptırmış olduğu kıymet takdirinin usulsüz olduğundan bahisle ihalenin feshi talep edilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 661).

Hukuk Genel Kurulunun 17.03.1999 tarihli ve 1999/12-161 E., 1999/148 K.; 03.07.2002 tarihli ve 2002/12-544 E., 2002/573 K. ile 16.06.2020 tarihli ve 2017/12-742 E., 2020/406 K. sayılı kararlarında da benimsendiği üzere kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber icra mahkemesi (sulh hukuk mahkemesi) kararının, ihalenin feshinin istenmesi sırasında incelenmesi mümkündür. Ancak, kıymet takdirine süresinde itiraz etmeyerek yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanlar, kıymet takdirine ilişkin hususları ihalenin feshi sebebi olarak ileri süremezler.

Somut olayda Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.05.2012 tarihli ve 2011/831 E., 2012/620 K. sayılı kararının incelenmesinde; davacının hissedar ..., davalıların hissedarlar ..., ... ve... (...) olduğu, mahkemece “…Davacının davasının 12.03.2012 havale tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda kabulü ile davaya konu Antalya İli, Merkez ilçesi, Kızıltoprak Mahallesi 2864 ada 12 parselde kayıtlı 18 nolu bağımsız bölüm üzerindeki ortaklığının üzerindeki şerh ve yükümlülükleriyle birlikte satış suretiyle giderilmesine, satışın açık arttırma yolu ile ve alenen yapılmasına, satış memuru olarak Mahkememiz yazı işleri müdürünün görevlendirilmesine,…” karar verildiği, kararın 24.06.2013 tarihinde kesinleştiği, davacı ... vekilinin 16.07.2013 tarihinde dosyanın satış memurluğuna gönderilmesini talep ettiği, Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğunun 2013/13 satış sayılı dosyasında satış memurluğunca 23.09.2013 tarihinde yaptırılan kıymet takdiri ile taşınmaza 48.000TL kıymet takdir edildiği, kıymet takdir raporunun ...’e 29.10.2013, ...’e 13.11.2013 tarihinde tebliğ edildiği, ... ve ... vekilinin 20.11.2013 tarihinde Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinde taşınmaza çok düşük değer takdir edildiğinden bahisle kıymet takdirine itiraz ettiği, kıymet takdirine itiraz dilekçesinde müvekkili ...’e usulüne uygun bir tebligat yapılmadığının ileri sürüldüğü, şikâyetçiler vekili tarafından 20.11.2013 tarihinde 565,80TL gider avansı yatırıldığı, mahkemece 21.11.2013 tarihli tensipte “…6- İİK’nın 128/a-l maddesine göre şikâyetin yapıldığı, 20.11.2013 tarihinden itibaren 7 gün içinde duruşma günü ve rapor tebliği için 32TL, keşif yolluğu 170,80TL, her bir bilirkişi için 250,00TL’den toplam 500,00TL, araç için 80,00TL olmak üzere toplam 782,80TL gider avansından peşin yatırılan 565,80TL’ nin mahsubu ile bakiye 217,00TL’yi mahkeme veznesine yatırılmasına, keşif avansının şikâyetçiler tarafından yatırılmaması hâlinde şikâyetin mevcut hâli ile değerlendirilmesine,…” karar verildiği, tensip tutanağının şikâyetçiler vekiline 05.12.2013 tarihinde tebliğ edildiği, şikâyetçiler vekili tarafından bakiye 217,00TL gider avansının 06.12.2013 tarihinde mahkeme veznesine yatırıldığı, Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2013/1452 E. 2013/1643 K. sayılı kararı ile yasal süre içerisinde gider avansı yatırılmadığı gerekçesi ile kıymet takdirine itirazın reddine karar verildiği, taşınmazın 24.02.2014 tarihinde 61.000TL bedelle hissedar ...’a ihale edildiği görülmektedir.

Yukarıda açıklanan ilkelere göre kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber kıymet takdiri işlemine karşı yedi gün içinde şikâyet yoluna başvurulmuş ise sulh hukuk mahkemesi kararının, ihalenin feshinin istenmesi sırasında incelenmesi mümkündür. Bu nedenle öncelikle kıymet takdirine itirazın süresinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut olayda şikâyetçi ...’e yapılan kıymet takdir tebliğinin usulsüz olduğu iddia edilmiş olup, tebligat mazbatasının incelenmesinde “Muhatabın adreste bulunmaması sebebiyle Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre tebliğ yapılmıştır. Moymul mahalle muhtarı ...’a tebliğ edildi. Muhatabın kapsısına 2 nolu haber kağıdı bırakıldı. En yakın komşusu imza ve isim vermekten kaçınmıştır” şerhi ile 29.10.2013 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrası “…Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır...” şeklinde düzenlenmiştir.

Muhatabın adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin 1. fıkrasında tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevi yüklenmiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan tebliğ işleminin usulüne uygun olup olmadığı hâkim tarafından denetlenebilir. Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi hâlinde ancak; maddede sayılan kişilerden birisine, imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Bu itibarla; Yönetmeliğin belirtilen maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri hâlinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasına göre yapılan tebligat işlemi usulsüz olacaktır.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; tebligat parçasında ...’in adreste bulunmadığı yazılı ise de, adresten kısa süreli mi yoksa geçici olarak mı ayrıldığı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasında yazılı kişilerden sorulup tevsik edilmeden anılan madde uyarınca tebligat yapılması usulsüz olduğu gibi haber verilen kişinin isim ve imzasının alınmaması da usule aykırıdır. Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Usulsüz yapılan tebliğ mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır. Öğrenme tarihinin belirlenmesi açısından şikâyetçinin bildirdiği tarih esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Satış dosyası kapsamında da şikâyetçi ...’in kendisine kıymet takdir raporu tebliğ edildiğini öğrendiğine ilişkin herhangi bir bilgi veya belgeye rastlanmamıştır. Şikâyetçi ...’e de kıymet takdir raporu 13.11.2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, dolayısı ile şikâyetçiler vekilinin 20.11.2013 tarihine yaptığı kıymet takdirine itiraz yasal 7 günlük sürededir. Bu durumda kıymet takdirine itiraza ilişkin hususların ihalenin feshinin istenmesi sırasında değerlendirilmesi gerektiğinin kabulü gerekir.

Bu tespitten sonra uyuşmazlığın çözümü bakımından irdelenmesi gereken bir diğer konu da İİK’nın 128/a maddesinin 1. fıkrasında öngörülen gerekli masraf ve ücretin yasal süresinde mahkeme veznesine yatırılması için mahkemece tensip tutanağında verilen 7 günlük sürenin şikâyet tarihinden başlatılmış olması nedeniyle bilirkişi incelemesi yapılıp yapılamayacağı hususudur.

İİK’nın 128/a maddesinin 1. fıkrasında yer alan şikâyet tarihinden itibaren 7 gün içinde gerekli masraf ve ücretin yatırılmasına ilişkin düzenleme HMK’da öngörülen gider avansının özel şeklidir. Bu hükmün uygulanabilmesi için itiraz edenin yatırması gereken miktarın mahkemece belirlenmiş olması gereklidir. İtiraz eden, yasada yazılı olan ve gerekli masraf olarak ifade edilen miktar saptanmadan bu masrafı kendiliğinden belirleyip yatıramaz. Zira, hâkimin emri olmadan vezneye paranın yatırılması mümkün değildir. Mahkeme heyetinin yasal yolluğunun belli olduğu düşünülse bile, kalan keşif gideri için ne miktar avans yatıracağını itiraz eden bilemez.

Uyuşmazlığa konu olayda ise şikâyetçiler vekilinin kıymet takdirine itiraz tarihi olan 20.11.2013 tarihinde gider avansı yatırdığı, ancak mahkemece yatırılan gider avansının yeterli görülmediği, kıymet takdirine itiraza ilişkin dilekçe üzerine itiraz edene yatırması gereken bakiye masraflarla ilgili not yazılmadığı, şikâyetçiler vekiline bakiye gider avansının yatırılması için tensip tutanağı ile şikâyet tarihinden itibaren 7 günlük süre verildiği görülmektedir. 21.11.2013 tarihli tensip tutanağının şikâyetçiler vekiline 05.12.2013 tarihinde tebliğ edildiği gözetildiğinde, mahkemece yasal 7 günlük sürenin geçmiş bir tarihten başlatılmış olduğu ve tebliğ tarihi itibariyle 7 günlük sürenin dolduğu anlaşılmakta olup, verilen süre içinde bakiye gider avansının yatırılması mümkün değildir. O hâlde şikâyetçiler vekiline bakiye gider avansının yatırılmasına ilişkin usulüne uygun bir süre verildiğinden söz edilemez. Ayrıca şikâyetçiler vekili tensip tutanağının tebliği üzerine 06.12.2013 tarihinde bakiye gider avansını da mahkeme veznesine yatırmıştır. Bu durumda İİK’nın 128/a-1. maddesine göre şikâyetçiler vekili yasal süresinde gerekli masraf ve ücreti mahkeme veznesine yatırmış olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılabileceğinin kabulü gerekir.

Şu hâle göre usulüne uygun olarak yapılmış olan kıymet takdirine itirazın mahkemece değerlendirilmeden usulden reddi sonrasında, satış dosyasında alınan kıymet takdir raporunda belirlenen muhammen bedel esas alınarak satış gerçekleştirilmiştir. Takdir edilen kıymetin düşük olduğu ihalenin feshi sebebi olarak ileri sürüldüğüne göre, mahkemece ihalenin feshi istemi sırasında kıymet takdirine itirazın değerlendirilmesi gereklidir.

O hâlde mahkemece, fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin itirazların konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek, taşınmazın tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması hâlinde düşük değer üzerinden satışa başlandığı anlaşılacağından ihalenin feshine karar verilmesi, muhammen bedelin altında olması hâlinde ise zarar unsuru oluşmayacağından ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekmektedir. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2020 tarihli ve 2017/12-742 E., 2020/406 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

Ayrıca, Özel Dairenin 19.11.2015 tarihli bozma kararında şikâyetçiler borçlu olarak belirtilmiş ise de, ortaklığın giderilmesi davasının İİK’nın 121. maddesine gereğince icra mahkemesinden yetki alınarak açılmış bir dava olmadığının anlaşıldığı, bu durumun maddi hataya dayalı olduğu ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olmadığı kabul edilmiştir.

Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Şikâyetçiler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.