Kanser Tedavisi Sırasında Kalp Pilinin Zarar Görmesi Sebebiyle Ölüm - Tazminat
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi
Esas No : 2015/27853
Karar No : 2018/6133
Karar Tarihi : 2018-05-23





Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, muris...'un davalı hastanede 27/12/2010-05/01/2012 tarihleri arasında, davalı hastanede bulunan ... isimli cihazın kullanılması suretiyle ve toplam 6 seanslık bir kanser terapisi hizmeti aldığını, bu 6 kürden oluşan kanser terapisinin uygulanmasında kullanılmış olan "..." isimli cihazın yaratmış olduğu manyetik ya da benzeri bir etkiden dolayı kalbinde takılı olan ICD (kalp pili) cihazının, her bir kür sırasında ve bazı kürler sırasında birden fazla olmak üzere şoklama yaparak murisin kalp krizi geçirmesine sebep olduğunu, murisin kalp cihazı kullandığını davalı hastaneye ilgili terapi hizmetini almadan önce yazılı olarak belirttiğini, üstelik terapi yapılırken görüntüleme cihazında da söz konusu cihazın varlığının doktorlar tarafından açık şekilde tespit edildiğini, murisin bu elem verici hadiseyi davalı hastanedeki kanser terapi kürleri bittikten hemen sonra, nefes darlığı şikayetiyle başvurduğu ... Kalp ve Damar Hastalıkları Eğitim Hastanesinde kalbinde takılı olan ICD cihazını kontrol ettirdiğinde, kanser terapisi sırasında geçirdiği kalp krizlerini öğrendiğini, ICD cihazının hafızasında kayıtlı olan kriz zamanlarının da yazılı olarak tespit edildiğini, murisin defalarca geçirdiği kalp krizi nedeniyle kendisine takılı olan ICD cihazının bataryasının boşaldığını ve kanındaki pıhtılaşma oranının hayati tehlike yaratacak seviyede arttığını, bu sebeple ... Kalp ve Damar Hastalıkları Eğitim Hastanesinde müşahade altında tutularak yatırıldığını ve söz konusu kandaki pıhtılaşmayı önlemesi için verilen ilaçlar nedeniyle acil olarak başvurduğu Özel ... Sağlık Merkezi Hastanesinde beyin kanaması sonucu hayatını kaybettiğini, davalı hastanece uygulanan toplam 6 seanslık kanser terapilerinin en azından bir tanesi sırasında söz konusu tıbbi durumun objektif olarak farkına varılması gerekirken söz konusu tıbbi durumun farkına varılmadığını, murisin yaşadığı her bir kalp krizinin ayrı ayrı ele alınarak, yaşadığı elem ve acının değerlendirilmesi suretiyle, kalp krizlerinin tamamı için takdir edilecek tazminat sorumluluğunun bu çerçevede takdir edilmesini, davalı hastanenin ve davalı doktorun durumu farketmesi ve gerekli önlemleri alması gerekirken, tespiti hiç de zor olmayan bu durumun devam etmesine seyirci kalarak murisin her bir kür sırasında kalp krizi geçirmesine sebebiyet verdiklerini ileri sürerek, davalılardan maddi manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, açılan davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, davacıların murisinin davalı hastanede yapılan kanser tedavisinde kalp pilinin zarar görmesiyle oluşan komplikasyonlar nedeniyle murisin vefat ettiği iddiasına dayanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.

Mahkemece, dosyaya, 06.03.2014 tarihli, ... Tıp Fakültesi Dekanlığı Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı'ndan temin edilen, ... Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof.Dr.Coşkun YORULMAZ, Uz.Dr.Berna ŞENEL ERASLAN, Uz.Öğr.Dr.İbrahim Eray ÇAKI'nın hazırladıkları heyet raporu ve yine Prof.Dr.Coşkun YORULMAZ ile Uz.Öğr.Dr.İbrahim Eray ÇAKI'nın hazırladıkları 22.09.2014 tarihli ek rapor kazandırılmış; alınan bu raporlara dayanılmak suretiyle hüküm tesis edilmiştir.

Anılan kök raporda, sonuç olarak; "1- ICD cihazı bir tür kalp pili olmakla birlikte, klasik kalp pilinden değerlendirme bölümünde belirtildiği üzere şekilsel ve işlevsel farklılıkları bulunduğu, 2- Değerlendirme bölümünde açıklandığı gibi, hastada mevcut ICD cihazının, lineer hızlandırıcıya nasıl cevap vereceği ve zarar görüp görmeyeceği hususlarında yeterli veri bulunmamakla birlikte; lineer hızlandırıcı(radyoterapi) seanslarıyla, ICD'nin pik yaptığı tarih ve saatin aynı zaman aralığında olması nedeniyle, cihazın radyoterapi seanslarından etkilendiğinin kabulü gerekeceği, 3- Lineer hızlandırıcı seansları sonrası, hasta hemen kardiyoloji kontrolüne gitmediğinden ve radyoterapiden yaklaşık 16 gün sonra yapılan başvuruda da herhangi bir kalp kası hasarı saptanmadığından, radyoterapi seanslarından etkilendiği görülen ICD cihazının, ölenin kalbine zarar verdiğinin adli tıbbi delilleri bulunmadığı, 4- Ancak, Lineer hızlandırıcı işleminin ICD cihazını etkileme potansiyeli bilindiğinden, Lineer hızlandırıcı seansları öncesinde ICD firma yetkilisinin çağırılmamış ve işlem öncesi ve sonrasında kardiyoloji konsültasyonu istenilmemiş olmasının eksiklik olduğu, 5- Ölenin 2006 yılından beri atrial fibrilasyonu olduğunun kayıtlı olduğu, bu nedenle Dr. ... Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 31.01.2011 tarihinde atrial fibrilasyon ve intraatrial trombüs tanısı konulup, antikoagülan tedavi düzenlenmesinin; lineer hızlandırıcı uygulamasının bir sonucu olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, 6- Değerlendirme bölümünde aktarıldığı gibi ...'a uygulanan antikoagülan tedavi protokolünün tıp kurallarına uygun olduğu, 7- ...'da ortaya çıkan beyin kanamasının antikoagülan tedaviyle ilişkisinin bulunduğu ancak, bu durumun komplikasyon olduğu cihetle tıbbi malpraktis kavramı çerçevesinde izin verilen risk kapsamında değerlendirileceği, 8- ...'un son başvurduğu hastanede bu komplikasyonun yönetiminde bilimsel standartlara uygun davranıldığı kanaatine varılmıştır." değerlendirilmesi yapılmış; ek raporda ise sonuç olarak; "1- Tarafımızdan hazırlanan önceki raporda belirtildiği gibi, hastada mevcut ICD cihazının, lineer hızlandırıcıya nasıl cevap vereceği ve zarar görüp görmeyeceği hususlarında yeterli veri bulunmamakla birlikte; lineer hızlandırıcı(radyoterapi) seanslarıyla, ICD'nin pik yaptığı tarih ve saatin aynı zaman aralığında olması nedeniyle, cihazın radyoterapi seanslarından etkilendiğinin kabulü gerekeceği, bu etkilenimin cihazda ya da kalpte hasara yol açtığının adli tıbbi delillerinin bulunmadığı, 2- Önceki raporda belirtildiği gibi, ölenin 2006 yılından beri atrial fıbrilasyonu olduğunun kayıtlı olduğu, bu nedenle Dr. ... Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 31.01.2011 tarihinde atrial fibrilasyon ve intraatrial trombüs tanısı konulup, antikoagülan tedavi düzenlenmesinin; lineer hızlandırıcı uygulamasının bir sonucu olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, zira atrial fıbrilasyonun da tek başına trombüs oluşmasına neden olabileceği, 3- Daha önce belirtildiği gibi, Lineer hızlandırıcı işleminin ICD cihazını etkileme potansiyeli bilindiğinden, Lineer hızlandırıcı seansları öncesinde ICD firma yetkilisinin çağırılmamış ve işlem öncesi ve sonrasında kardiyoloji konsültasyonu istenilmemiş olmasının eksiklik olduğu, bu eksikliğin kusur olarak düşünülebileceği, ancak bu kusurun bir zarara yol açtığının adli tıbbi delilleri saptanmadığı, 4- Bu nedenle sorulduğu üzere, ölüm ile Lineer hızlandırıcı kullanımı arasında illiyet bağı kurulamayacağı, kanaatine varılmıştır." değerlendirilmesi yapılmıştır.

Dosyaya kazandırılmış bulunan, anılan raporlar incelendiğinde, hükme esas alınacak açıklık ve yeterlilikte olmadığı, taraf iddialarını yeteri kadar aydınlatmadığı, raporların ilgili ihtisasın uzmanları tarafından değil, adli tıp uzmanları tarafından hazırlandığı anlaşılmakla, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, konularında uzmanların, özellikle kardiyoloji ve kanser hastalıkları uzmanının da içinde bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, taraf iddiaları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle, dava konusu olayda davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli nitelikte rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.