Kadın Çalışana Mesaj - Cinsel Taciz - Haklı Fesih
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
Esas No : 2019/6572
Karar No : 2019/16671
Karar Tarihi : 2019-09-25





Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Yerel mahkeme kararının davalı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 13.02.2019 tarihli ve 2015/35411 E., 2019/3553 K. sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece özetle, davacının taciz eylemiyle iş akdinin sona erdirilmesi eylemi mukayese edildiğinde, iş akdinin sona erdirilmesinin çok ağır bir yaptırım olduğu, davacının bu hatasını anlayarak hatasından çabuk dönerek, özür dilediği ve pişman olduğu da dikkate alındığında, yedi yıldır çalışan bir işçinin aynı ortamda yıllardır bulunduğu diğer işçiyi taciz eyleminin daha önceden olmadığı, davacının uyumlu çalıştığı, diğer çalışanlar tarafından çalışmasının tavır ve tutumlarının beğenildiği, davacı işçi ile diğer işçinin çalıştığı ortamın değiştirebileceği, bu konuda ikaz, ihtar, uyarı şeklinde savunmasının alınabileceği, yaptığı eylemden pişmanlık duyduğundan ve bu eyleminin ısrar şeklinde süre gelmediğinden devam etmediğinden ve öncesinin de olmadığından dolayı münferit bir eylem olarak kabul edilip özür dilemesi ve pişmanlığının da değerlendirilerek fesihten önce, davalı işverence, başka yöntemler bulunarak çalışmasının değerlendirilmesi gerektiği ve feshin son çare olması ilkesinin bu olayda göz ardı edildiği, iş akdinin sona erdirilmesinin hakkaniyete uygun olmadığı, söz konusu eylem nedeniyle herhangi bir suç duyurusunda bulunulmadığı, bulunulsa dahi sonucu değiştirmeyeceği gerekçesi ile bozmaya karşı direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiş olup, Dairemizin 6763 sayılı Kanun'un 45. maddesi ile eklenen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici dördüncü maddesi uyarınca öncelikle inceleme yetkisi olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

YARGITAY KARARI

Dairemizin “Dosyada sorun, iş yerinde çalışan evli, erkek bir işçinin aynı işyerinde çalışan ve dosya içeriğinden kendisinden çok küçük, kızı yaşında olduğu anlaşılan bir kadın çalışanı gönderdiği SMS.ler ile taciz edip, etmediği, bu davranışının işveren açısından haklı fesih nedeni oluşturup, oluşturmayacağıdır.

Cinsel tacizin tanımı, akademik çevrelerde tartışıldığı kadar girift değildir.

İlgili kaynaklarda cinsel taciz genel olarak “kişiye yönelik tehdidi içeren, onu aşağılayan ve küçük düşüren, duygusal ve psikolojik olarak çökmesine sebep olan, kişinin iradesi dışında kendisine yönelik gerçekleştirilen sözel, fiziksel ve/veya başka türlerde cinsel içerikli herhangi bir davranış" olarak tanımlanmaktadır.

Cinsel taciz, muhatabının kişilik haklarına ve çalışma özgürlüğüne saldırıdır.

İşyerinde cinsel taciz, bireysel olarak mağdurlar üzerinde çok boyutlu yıkıcı etkilere sahip olmanın yanı sıra ailesel, kurumsal ve toplumsal düzeylerde de derin etkiler bırakan bireysel ve toplumsal bir sorun niteliğini taşımaktadır. ( Abdullah IŞIK. Sinop Ünv. Sağlık Yüksek Okulu Sosyal Hizmet Bölümü Arş. Görevlisi. KSBD. Sonbahar 2017, Y. 9, C. 9, Kadın Özel Sayısı)

Cinsel taciz, karşı cinse yönelik olabileceği gibi, hem cinse karşıda yönelebilir. Ancak cinsel taciz ağırlıklı olarak erkek işçi tarafından kadın işçiye karşı ortaya çıkmaktadır.

Ülkemizde iş alanlarının gelişmesi, kadınların okuma, bilgi ve becerilerinin artması, bir çok meslek dalında yapılacak işe daha yatkın ve işin niteliğine göre erkeklerden daha becerikli olmaları sonucunda bir çok kadın iş hayatında yer almaya başlamış, her alanda kadın işçilerin sayısı artmaya başlamıştır.

Her alanda çalışma hayatına atılan, her kademede başarı ile yer alan kadın işçilerimizin çalışma yaşamındaki en büyük engel işin fiili, fiziki zorlukları değil, işyerinde, iş hayatında karşılaştıkları, muhatap oldukları cinsel tacizlerdir.

Bugün ülkemizde ve sanayileşmiş ülkelerin çoğunda işyerinde cinsel taciz sorunu önemle üzerinde durulan ve yasal düzenlemelerle engellenmeye çalışılan bir alan haline gelmiştir.

Cinsel taciz, ayrıca Türk Ceza Kanunu tarafından suç olarak kabul edilmiştir.

Ülkemizde çalışanların cinsel tacize karşı korunması TCK.daki düzenlemeler dışında Türk Borçlar Kanunu’nda ve İş Kanunu'nda yasal düzenlemeler yapılmış, cinsel taciz 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24. maddesinin II/b ve d bentleri işçi açısından haklı fesih sebebi, 25/II-c maddesi ise işveren açısından haklı fesih sebebi olarak düzenlemiştir.

İşyerinde cinsel tacizin önlenmesinin yolu, taciz mağdurunun herhangi bir aşağılamaya maruz kalmadan karşı çıkabilmesini, tacizde bulunanı şikayet edebilmesini sağlayacak ortamın sağlanmasından, taciz failinin ise gerekli yaptırımlara maruz kalacağını bilmesinden geçmektedir.

İşverenler bu konuda duyarlı davranmak, tacizi engelleyici, mağdurun çekinmeden şikayetçi olabileceği ortamı sağlamak için gerekli tedbirleri almak, iddiaları ciddiyetle soruşturup, gerekli yaptırımları uygulamak zorundadır.

Somut uyuşmazlıkta, işveren bu yükümlülüğünü duyarlılıkla yerine getirmiş, mesajları davacıya yazılı olarak tebliğ ederek, savunmasını istemiş, iş akdini derhal feshetmiştir.

Somut uyuşmazlıkta, davacı iş akdinin haksız olarak feshedildiğini iddia etmiş, davalı işveren ise yukarıda cevap bölümünde detaylıca yazıldığı şekilde davacının iş akdinin kadın çalışanı mesaj ile taciz ettiği için haklı nedenle feshedildiğini savunmuştur.

Mahkemece yukarıda ilgili kısımda belirtilen gerekçe ile feshin haksız olduğu kabul edilerek, kıdem ve ihbar tazminatlarına hükmedilmiştir.

Davacının dosyada dökümü bulunan SMS yazışmalarına göre aynı gün içerisinde, saat 10.44.de olayın muhatabı kadın işçiye "...Hayırlı sabahlar." diyerek SMS gönderdiği,

Muhatabın, "Hayırlı sabahlar abi, hayırdır mesaj hakkını bitirmeye mi çalışıyorsun" diyerek cevap verdiği,

Davacının 11.16 da " Kızıyorsan atmayayım" diyerek tekrar SMS gönderdiği,

Muhatabın cevap vermemesi üzerine, gece saat 22.08'de muhataba "Mesaja cevap vermedin, işdeki komşu, hayırlı geceler mesaja karşıysan mesaj gönderme yaz komşu" diyerek SMS gönderdiği,

Bunun üzerine muhatabın "Hayırlı akşamlar abi, ben iş hakkındaki konuşmalar için veriyorum numaramı personele, iş dışında bir şey yoksa mesaj atmazsan sevinirim." diye cevap yazdığı,

Davacının 22.37.de gönderdiği SMS ile muhataba "Bu yazdıklarımız aramızda kalsın" diyerek tekrar mesaj attığı,

Muhatabın "Bu yazdıkların aramızda kalmayacak" diyerek işverene şikayette bulunacağını mesaj ile bildirdiği,

Davacının bunun üzerine aynı gece gönderdiği özür mesajlarından birisinde "...Tamam hakkını helal et bir an bastırdığım duygularıma yenildim..." bir diğerinde ise "...yaptığım bu günahtan dolayı tövbe edeceğim, bir an gaflete düştüm..." şeklinde açıklama yapmıştır.

Kadın işçi davacıyı işyeri yetkililerine şikayet etmiştir

İşveren kadın işçinin başvurusu üzerine mesaj dökümlerini de yazarak davacıdan savunma istemiştir.

Davacının el yazılı savunmasında aynen " Şikayetçi M. benim kardeşimdir, onunla 3 senedir beraber çalışıyoruz, onunla dini sohbet etmek için dini duygularıma yenilerek mesaj attım, ona nasihat yardımcı olmak için mesaj attım, bunda taciz olduğunu kabul etmiyorum. Dini duygularım baskın çıktığı için mesaj attım. Beraber çalıştığım sürece ona hiç saygısızlık yapmadım, 7 yıldır bu fabrikada çalışıyorum. Kötüniyetim olsa telefon ile arardım, konuşurdum. Ben mesajın delil olduğunu biliyorum. Bu suçlama onun yanlış anlamasıdır. ....özür diliyorum, Helallik istiyorum..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Davacı muhatap kadın işçinin kibarca engelleme çabalarına rağmen ısrarla mesaj atmaya devam etmiştir.

Mesaj içeriklerinden, özellikle "...Tamam hakkını helal et bir an bastırdığım duygularıma yenildim...", "...yaptığım bu günahtan dolayı tövbe edeceğim, bir an gaflete düştüm.." şeklindeki mesajlarından davacının muhatap kadın işçiye karşı cinsel dürtülerle yaklaştığı, çok açık bir şekilde ortadadır. Kadın işçiye sırnaşıkça, cinsel dürtülerle yazılan mesajların taciz, kamuoyundaki deyimi ile sarkıntılık olduğu Mahkemenin de kabulündedir.

Mahkemenin feshin haksız olduğunun kabulünün gerekçeleri "...davacının eylemi ile iş akdinin sona erdirilmesi mukayese edildiğinde iş akdinin sona erdirilmesinin çok ağır bir yaptırım olduğu ve davacının hatasını anlayarak, hatasından çabuk dönerek özür dilediği, feshin hakkaniyete uygun olmadığı ve eylemle ilgili suç duyurusunda bulunulmadığıdır. "

Davalı işyerinde çalışan evli, davacı işçinin aynı işyerinde çalışan ve dosya içeriğinden kendisinden küçük, kızı yaşında olduğu anlaşılan bir kadın çalışanı gönderdiği SMS.ler ile taciz eyleminin “kişiye yönelik tehdidi içeren, onu aşağılayan ve küçük düşüren, duygusal ve psikolojik olarak çökmesine sebep olan, muhatabının kişilik haklarına ve çalışma özgürlüğüne saldırı oluşu, ailesel, kurumsal ve toplumsal düzeylerde de derin etkiler bırakan bireysel ve toplumsal bir sorun olma "niteliği karşısında bu eylemin hafife alınması, fesih ile kıyaslanması, yapılmakla sonuçlarını doğuran ve daha vahim sonuçlara yol açabilecek bir eylem karşısında feshin ağır bir yaptırım olduğunu söylemek yasal olarak mümkün değildir.

Ayrıca toplum yapımız dikkate alındığında, mağdurun bir kısım saikler ile cezai anlamda şikayetçi olmaması eylemin niteliğini değiştirmemektedir.

Sonuç olarak, yukarıda detaylıca açıklandığı üzere, iş yerinde çalışan kadın işçiye karşı cinsel tacizde bulunduğu açık olan davacının iş akdinin feshinin haklı nedene dayandığı anlaşıldığından, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken mahkemece yerinde ve yasal olmayan gerekçe ile kabulü hatalı olup, …” gerekçesi ile verdiği bozma kararı usul ve yasaya uygun olup, dosya kapsamına göre davacının sabit olan taciz eyleminin psikolojik ve sosyolojik etkileri dikkate alındığında, karşılığında fesih müeyyidesinin uygulanmasının “çok ağır bir yaptırım” olarak nitelendirilmesinin kabul edilemezliği karşısında direnmenin yerinde olmadığı anlaşıldığından, dosyanın temyiz incelemesinin yapılmak üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 4. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE, 25.09.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.