İşçinin Kötü Niyet Tazminatından Yaralanabilmesi İçin İş Güvencesi Kapsamında Olmaması Gerekir
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
Esas No : 2016/23586
Karar No : 2020/9326
Karar Tarihi : 2020-09-24





Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, kötüniyet tazminatı ile fazla çalışma ve yıllık ücretli izin alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı, davanın reddini talep etmiştir.

Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

Temyiz:

Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Taraflar arasında kötüniyet tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Fesih hakkını kötüye kullanan işveren, 17 nci madde uyarınca bildirim sürelerine ait ücretin 3 katı tutarında tazminat ödemek zorundadır. Bahsi geçen tazminata uygulamada kötüniyet tazminatı denilmektedir.

Kötüniyet tazminatına hak kazanma ve hesabı yönlerinden 4857 sayılı İş Kanunu önemli değişiklikler getirmiştir. Öncelikle 17 nci maddenin altıncı fıkrasının açık hükmüne göre, iş  güvencesi kapsamında olan  işçiler yönünden kötüniyet tazminatına hak kazanılması mümkün değildir.

Somut olayda; davacı işçi kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuş, mahkemece davacının iş güvencesi kapsamında olup olmadığı yönünden herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın isteğin kabulüne karar verilmiştir.

Yukarıda da belirtildiği üzere, 4857 sayılı İş Kanununun 17 nci maddesine göre kötüniyet tazminatına hak kazanılabilmesi için öncelikle işçinin iş güvencesi kapsamında olmaması gerekir. Davalıya ait işyerinde çalışan sayısının 30 işçi kriterini aşıp aşmadığı belirlenerek sonucuna göre feshin kötüniyetli olup olmadığı da yeniden değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmelidir.

Eksik incelemeyle yazılı şekilde verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

3-Somut olayda; davacının fazla çalışma ücreti talebinin kabulüne karar verilmiştir. Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının bir dönem 19.00-08.30 saatleri arasında çalıştığı belirtilerek hesaplamaya gidilmiş ise de; davacı tanığı beyanlarında mesainin bitiş saati 08.00 olarak açıklanmış olup buna göre davacının saat 08.30’a kadar çalıştığının kabulüyle sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.

4-Diğer yandan, dosya içinde 2012-2013-2014 yıllarına ait imzasız ancak fazla çalışma tahakkuku içeren bordrolar ile yine 2014-2015 yıllarına ait imzalı puantaj kayıtları (hesapları) sunulmuş olup sözü edilen kayıtlar değerlendirilmeksizin fazla çalışma ücreti hesabı yapılması hatalı olmuştur. Bunun yanısıra, davalı tarafça davacının fazla çalışmalarıyla ilgili ödeme savunmasına ilişkin olarak sunulan tabloların bilirkişi tarafından değerlendirildiği görülmekte olup tahakkuklarda geçen ödemelerle davalı işverenin tablo olarak sunduğu ödeme savunması karşılaştırılarak yapılan ödemelerin imzalı ya da imzasız belgelerde geçen fazla çalışma ücreti tahakkuklarıyla ilgili olup olmadığı da belirlenmeli ve sonucuna göre istekle ilgili hüküm kurulmalıdır.

Öte yandan, hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporunda belirlenen fazla çalışma ücreti alacağıyla mahkemenin kabul ettiği miktar birbiriyle uyumsuz olup bunun nedeni de anlaşılamamıştır. Bu husus da ayrı bir bozma nedenidir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.