Genel Müdür - Hizmet Alacağı - Bağlı Çalışan - İşçi Sıfatı - Görevli Mahkeme
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
Esas No : 2019/2492
Karar No : 2019/2492
Karar Tarihi : 2019-10-24





 

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TARİHİ : 09/04/2019

NUMARASI : 2018/425 Esas,2019/296 Karar

DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

DAVA TARİHİ :12/06/2017

KARAR TARİHİ:24/10/2019

Mahalli mahkemesinden verilen karara karşı davalı vekili 28/06/2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla dosya incelendi.

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: İDDİANIN ÖZETİ: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davacı ...’un 26 Mayıs 2008 tarihinde ... A.Ş.’de Genel Müdür olarak çalışmaya başladığını, çalışmaya başladığı tarihten sonra gösterdiği başarılar neticesinde 18.02.2009 tarihinde ... A.Ş.’ye (kısaca ...) bağlı diğer bir tüzel kişilik olan ...Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin (kısaca ....) genel müdürlük görevine getirildiğini, yani davacının bir dönem hem .... A.Ş.’nde hem de ...’te genel müdür olarak çalıştığını, davacının ilk olarak ....’da işe başlarken yapmış olduğu iş sözleşmesinde sadece bu şirkette yürüttüğü genel müdürlük hizmeti kapsamında ücret alacağı kararlaştırıldığını, ilerleyen zamanlarda talepte bulunmuş ise de ek olarak ...’in de genel müdürlüğü görevi yükletilmiş olmasına rağmen ilgili davalı firma tarafından herhangi bir ücret ödenmediğini, bu hususla ilgili tüm dava ve talep haklarını saklı tuttuklarını, ... ile imzalanan iş sözleşmesi hükümleri de dikkatlice incelendiğinde de görüleceği üzere davacının almış olduğu ücrete karşılık yapmış olduğu işin kapsamının sadece ... firması ile sınırlandırılmış olduğunu, işçinin iş sözleşmesinden kaynaklanan iş görme borcunun karşılığında işverenin ücret ödeme borcu olduğunu, Anayasanın 18. maddesi gereğince angaryanın yasak olduğunu ve ücret ödenmeksizin çalıştırmanın kesin olarak yasaklandığını, Türkiye’nin de onayladığı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 95 sayılı sözleşmesinde ücretin tanımlandığını ve bu anlamda güvece altına alındığını, davacının işe başladığı 2008 tarihinden beri işini düzgün ve eksiksiz olarak ifa ettiğini ve bahsi geçen şirketleri bulundukları konumdan üst bir konuma getirmeyi başardığını, buna rağmen ... tarafından Beyoğlu Noterliği'nin 16.01.2016 tarih ve ... yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacının iş akdinin haklı bir gerekçe gösterilmeden feshedildiğini, davacının iş sözleşmesinin feshedildiği tarih itibariyle maaşının 30.700,00-TL. olduğunu, davalı firma tarafından iş akdi haksız olarak feshedilmiş olmasına rağmen yasal hakları olan ihbar, kıdem tazminatları ile sair tüm yasal haklarının ödenmediğini, bunun üzerine davalılara Kartal ... Noterliği'nden 13 Mart 2017 tarih ve ... yevmiye nolu ihtarnamenin keşide edildiğini, işbu İhtarnameyi tebliğ alan davalı tarafın herhangi bir ödeme yapmadığı gibi uzlaşma teklifinde dahi bulunmadığını, davacının haksız olarak feshedilen iş sözleşmesinden kaynaklı ihbar tazminatı hakkı doğduğunu, zira; İş Kanunu’nun 17/4 maddesi uyarınca bildirim sürelerine uyulmaması halinde yasada yazılı bildirim sûrelerine ilişki ücret tutarının karsı tarafa ödenmesi gerektiğini, iş sözleşmesini bildirim sürelerine uymadan fesih eden karşı tarafın ihbar tazminatı ödemekle yükümlü olduğunu, bu noktada davacının iş akdinin ihbar sürelerine uyulmaksızın feshedildiğini, bundan dolayı da ihbar tazminatı talep hakkının doğduğunu, ayrıca davalı tarafça ihbar tazminatının zamanında ödenmemesinden kaynaklı olarak da kıdem tazminatından farklı olarak faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, davacının iş akdi davalı tarafça haksız feshedildiğinden kıdem tazminatı alma hakkının da doğduğunu, davacının davalı firmada 2008 senesinden 2017 senesinde kadar aktif olarak genel müdürlük görevini icra ettiğini, yaklaşık 9 yıl boyunca kıdeminin oluştuğunu, yasaya göre kıdem tazminatının işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için ödeneceğini, açıklanan nedenlerle davalı firmada 2008 yılından 2017 yılına kadar çalışmış olan davacının kıdem tazminatı alma şartlarının oluşmuş olmasına rağmen davalı tarafça ödenmemesi neticesinde bunun mahkemeden talep edilmesi zaruretinin hasıl olduğunu, ayrıca davalı tarafından davacının hakkı olan ve şirket olarak 2016 senesinde davacıya ödenmesi gereken 3 aylık BONUS denilen ve 2-3 aylık maaşına tekabül eder primi de talep ettiklerini, davacının çalıştığı süre içinde bulunduğu statü gereği fazla mesai de yaptığını ve bu konuda da kendisine her hangi bir fazla mesai ücreti ödenmediğini, ayrıca bayram tatilleri ve genel tatil günlerinde de işi gereği çalışmaya devam ettiği zamanlarda da kendisine herhangi bir fazla mesai parası verilmediğini belirterek ve fazlaya ilişkin her türlü dava, talep ve şikâyet haklarını saklı tutarak davanın kabulü ile haksız olarak işten çıkarılan davacının 6100 sayılı yasanın 107. maddesi uyarınca toplanacak delillere göre bilirkişi marifetiyle tespit edilecek işçilik alacaklarının şimdilik toplam 120.000,00-TL.’sinin davalılardan tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMANIN ÖZETİ:Davalı vekili dilekçesinde özetle; davacının 26.05.2008 tarihinde TEKBAU’da genel müdür pozisyonunda çalışmaya başladığını, daha sonra 18.02.2009 tarihinde ... şirketinin genel müdürlüğü görevinin de kendisine verildiğini, davacının mesnetsiz iddialarının kabulü mümkün olmadığından huzurdaki davanın reddinin gerektiğini, davanın görevli mahkemede açılmadığını, davacının ... şirketinde genel müdürlük görevinin yanında yönetim kurulu üyeliği de yapmış olduğunu, kendisinin aynı zamanda imza yetkilisi olduğunu, işbu durumun ticaret sicil gazeteleri ile de sabit olduğunu, işçi ve işveren sıfatlarının aynı kişide birleşemeyeceğini, iş sözleşmesinin bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan bir sözleşme olduğunu, ücret, iş görme ve bağımlılığın iş sözleşmesinin belirleyici ögeleri olduğunu, iş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini işçinin işverenin talimatlarına göre hareket etmesi ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesinin oluşturduğunu, tüzel kişilerde ise yönetim hakkı ile emir ve talimat verme yetkisi organlarını oluşturan kişiler aracılığıyla kullanıldığını, tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren sıfatını haiz olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nun 319. maddesine göre, anonim şirketler yönünden yönetim ve temsil yetkisinin yönetim kurulu üyelerine bırakılması halinde, bu kişi veya kişilerin kişi-organ sıfatını kazandıklarını, şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişilerin işveren konumunda bulunduklarını ve bu nedenle işçi sayılmayacaklarını, davacının davalı şirkette yönetim kurulu üyesi genel müdür konumunda olduğunu, bu nedenle taraflar arasında vekalet ilişkisinin mevcut olduğunu, davacının 4857 Sayılı İş Kanunu kapsamında işçi sıfatını taşımadığından uyuşmazlığa bakmakla görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu nedenle davacının taleplerinin de zaman aşımına uğradığını, davacı’nın hizmet başlangıç tarihi 26.05.2008 olup sona erme tarihinin 31.12.2016 olduğunu, dosyadaki SGK bildirgeleri ile da bu durumun sabit olduğunu. dava tarihinin 12.06.2017 olduğu göz önüne alınarak hüküm kurulmadan evvel davacının beş yıllık zaman aşımına tabii istemleri ve saklı tuttuğunu iddia ettiği haklar bakımından zaman aşımı itirazlarının değerlendirilmesi gerektiğini, davacının çalıştığı şirketlerin birbiriyle aynı yapıda ve aynı faaliyet alanında hizmet veren şirketler olduğunu, davacının altında çalışan departman müdürlerinin her iki şirket için ortak çalışmakta olduklarını, davacının davalı şirketler nezdinde çalıştığı süre boyunca hak kazandığı tüm yasal haklarının kendisine ödenmiş olduğunu, davalı şirketler nezdinde hiçbir alacağının kalmadığını, bununla birlikte kıdem ve ihbar tazminatına da hak kazanamadığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca davacının fazla çalışma yaptığı iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğunu, davacının davalı şirketler nezdinde genel müdür sıfatıyla bir nevi işveren sıfatıyla çalıştığından çalışma saatlerini kendisi belirlediğini, kimsenin davacıyı fazla mesai yapmaya zorlamadığını veya böyle bir talimat da vermediğini, ayrıca davacının prim alacağının bulunduğu yönündeki iddialarının da reddinin gerektiğini, davalı şirketlerce davacıya her yıl prim ödeneceği hususunda bir taahhütte bulunulmadığını, davacının kullanmadığı yıllık izin ücretlerinin kendisin ödendiğini, davacının imzasının yer aldığı yıllık ücretli izin formlarına bakıldığında davacının kullandığı izin günleri ile fesih tarihi itibariyle bakiye 73 gün izni kaldığının anlaşılacağını, davacıya kalan 73 günlük yıllık ücretli izin karşılığı ücretinin iş akdinin feshiyle birlikte Aralık 2016 dönemi bordrosuna yansıtılarak 74.710,63-TL. olarak ödendiğini belirterek açıklanan nedenlerle haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: 1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın, davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı noksanlığı nedeniyle USULDEN REDDİNE, 2-Davaya bakmaya İSTANBUL İŞ MAHKEMELERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,, karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:İstinaf yoluna başvuran davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri:Davacı 27/04/2016 tarihli genel kurulda ... Yönetim Kurulu üyesi olarak seçilmiş ve hizmet ilişkisinin sona erdiği 31/12/2016 tarihine kadar şirket yönetim kurulu üyesi olarak çalışmıştır, şirketi temsil ve ilzama yetkilidir, görevli mahkeme ticaret mahkemesidir.

DELİLLER:1-Tanık beyanları2-SGK Kayıtları3-Davacının iş yeri kişisel dosyası sureti4-Banka kayıtları

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : İlk derece mahkemesince Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın, davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı noksanlığı nedeniyle USULDEN REDDİNE " şeklinde karar verilmiş olup davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurmuştur.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355.maddesi uyarınca istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. Anılan yasal düzenlemeye göre ileri sürülen istinaf sebepleri aşağıda sırasıyla incelenmiştir:İncelemeler:A-Başvuru dilekçesindeki itirazlar gözetilerek belirlenen uyuşmazlık konusu hususlar, işe iade davasının koşullarından sonra teker teker aşağıda irdelenmiştir:İstinaf yoluna başvuran davalı vekili yönünden anlaşmazlık konusu hususların bir arada incelenmesi:Mahkemece..."İş akdi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık unsurları ise iş akdinin belirleyici ögeleridir. İş akdini, eser ve vekâlet sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık ilişkisidir. İş akdini belirleyen hukukî - kişisel bağımlılık, işçinin işin yürütümüne ve iş yerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü de içermektedir. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini işverenin talimatlarına göre hareket etmek ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. Bir başka ifade ile işçi edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirir.Davacı ...’un hizmet ilişkisine (iş akdine) dayanarak davalı şirkette çalıştığı dosya kapsamında sunulan ve taraflar arasında akdedilen 01.01.2011 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile de sabittir. Bahsi geçen belirsiz süreli iş sözleşmesine; “personel” olarak nitelendirilen davalı işçinin işveren tarafından verilecek bütün iş ve görevleri yapacağı, işveren tarafından belirlenen çalışma kurallarına uyacağı, işveren tarafından iş kanununa uygun olarak tespit edilen günlük ve haftalık mesai saatleri ile ilgili düzenlemelere uymak zorunda olduğu, personelin gerektiğinde fazla çalışma yapmayı kabul edeceği, hastalık halini derhal işverene bildireceği, kaza ya da hastalık nedeni ile işe gelinememesi durumlarında işverene doktor raporu ibraz etmekle yükümlü olduğu, birikmiş izinlerini süresinde kullanmak zorunda olduğu şeklinde hükümler mevcuttur. Yine sözleşmede işverenin işçilik haklarını ödemek, ahlak ve iyiniyet kurallarına uymak zorunda olduğu, personele evlilik halinde 3 gün, ana-baba-kardeş-eş ve çocukların ölümü halinde 3 gün, eşinin doğum yapmasında 3 gün izin vereceği, 4857 sayılı İş Kanunu’nda belirtilen kıdeme göre 14-20 ve 26 gün ücretli izin vermek zorunda olduğu, işçinin talep ettiği ücretsiz izinlerin verilip verilmeyeceğinin tamamen işverenin takdirinde olduğu belirtilmiştir. “Sözleşmenin feshi ve tazminatlar” başlıklı 3. maddesinde ise tarafların sözleşmeyi İş Kanunu’nun 24. ve 25. maddelerinde yazılı hallerin gerçekleşmesi halinde sözleşmeyi feshedebileceği, sözleşmenin taraflarından herhangi birisinin sözleşmeyi feshetmek isterse 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesindeki ihbar önellerine uygun olarak karşı tarafa yazılı olarak haber vermek zorunda olduğu, haber verilmemesi halinde tarafların ayrıca tazminat isteme haklarının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.Dosyada mevcut davacının işten ayrılmasına dair “İşten Ayrılan Personel İlişik Kesme Belgesi”’nde de açıkça işten davacının ayrılış nedeni “İŞ AKDİ FESHİ” olarak ifade edilmiş; böylelikle davacının davalı firmada “iş akdi işe çalışan işçi” statüsünde çalıştığı ve iş akdini sonlandırıldığı açık ve net biçimde belirtilmiştir. SGK İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Unkapanı Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından Mahkememize gönderilen müzekkere cevabı ve eklerinde; davacıya ait hizmet cetvelleri, işyeri unvan ve adres bilgilerine dair belgeler ve ekleri gönderilmiş; bu belgelerin ve davacıya ait işe giriş ve işten ayrılış bildirgelerinin incelenmesinden davacının davalı şirkette APHB (Aylık Prim ve Hizmet Belgesi) yani 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık sigortası kanunun 4’üncü-5’inci maddesine göre destek ve destek primine dahil olarak çalışan sigortalı işçi statüsünde çalıştığı görülmüştür. Yine dosyadaki izin kullanılmasına dair yazılı belgeler incelendiğinde; davacının iş yerinde izne ayrıldığı günleri bildirmek ve onaylatmak durumunda olduğu, dolayısıyla davacıya izinlerinin işveren tarafından kullandırıldığı görülmüştür.Özetle; dosyadaki işe giriş ve çıkış bildirgeleri, yıllık izin talep formları, işçi aylık hesap pusulaları, şahsi sicil dosyasında bulunan belirsiz süreli iş sözleşmesinde yer alan taraflar arasındaki ilişkinin işçi-işveren ilişkisi olduğuna dair hükümler ile dosya kapsamındaki tüm belgelerden davacı ...’un davalı ... SANAYİ VE TİC. A.Ş. ve ... firmalarında bağımlılık unsuru baskın şekilde sigortalı işçi statüsünde çalıştığı; davacı ile davalı işveren şirket arasında eser veya vekalet sözleşmesinin bulunmadığı, davacının davalı şirketin işçisi olduğu çok açıktır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu'na veya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemeleri tarafından çözümleneceğini hükme bağlamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle; somut olayda davacının işçi olduğu, davacı ile davalı arasında işçi-işveren ilişkisi bulunduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıkların, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesine göre İş Mahkemelerinde çözülmesi gerekmektedir. Dosyada toplanan tüm delillere göre taraflar arasında iş sözleşmesi ve iş ilişkisi bulunduğu, gerek dosyadaki özlük dosyasında bulunan belgeler, gerekse Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen kayıtlardan davacının davalı şirkette organ sıfatını kazanmaksızın genel müdür yardımcısı ve genel müdür olarak işçi statüsünde çalıştığı, yürüttüğü genel müdürlük görevi sebebiyle iş ilişkisinin çalıştığı süre zarfında devam ettiği, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin tipik iş sözleşmesi niteliğinde olduğu, biçimsel olarak davacının davalı şirkette genel müdür yardımcısı veya genel müdür olarak gözükmesine karşın bağımlı çalışma koşullarının mevcut olduğu, somut ilişkide bağımlılık unsurunun baskın durumda olduğu, davacının davalı şirket içerisindeki pozisyonu, gördüğü iş ve çalışma koşulları birlikte değerlendirildiğinde ve davacının tek başına davalı şirketi temsile yetkisi bulunmadığı, taraflar arasında açık ve net olarak bağımlılık unsuru barındıran işçi-işveren ilişkisinin mevcut olduğu, bir başka ifade ile ücret ve iş görmenin yanında bağımlılık unsurunun somut olayda net biçimde gerçekleştiği, böylelikle taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunduğundan davaya bakma görevinin de iş mahkemesine ait olduğu anlaşılmakla..." açıklaması ile yazılı hüküm kurulmuştur.İlk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya ve dosya içeriğine uygundur, istinaf itirazlarını karşılar niteliktedir, aksine itirazların hiçbirisi yerinde görülmemiştir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, İlk Derece Mahkemesinin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.B-Kamu düzeni açısından maddi-hukuki durumun incelenmesinde; ilk derece mahkemesinin kararında Dairemizce re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık hallerinden hiç birisinin bulunmadığı saptanmıştır.HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/04/2019 tarih, 2018/425 Esas,2019/296 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,İstinaf başvurusu sırasında gerekli harç alınmış olmakla yeniden harç alınmasına yer olmadığına,Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Karar tebli ve harç müzekkeresi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere, 24/10/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.