Evlilik Birliği İçinde Annenin Oğluna Taşınmazı Devretmesi
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
Esas No : 2016/2236
Karar No : 2017/3533
Karar Tarihi : 2017-03-14





Özet:

  • Tasfiyeye konu mesken niteliğindeki taşınmaz tapuda davalının annesi adına kayıtlı iken evlilik birliği içinde 14.08.2008 tarihinde intifa hakkı anne üzerinde tutarak çıplak mülkiyeti satış yolu ile davalı adına tescil edilmiş, 19.06.2013 tarihinde ise çıplak mülkiyet satış yolu ile dava dışı üçüncü bir şahsa tapuda devredilmiştir.
  • Mahkemece, taşınmaz davalının edinilmiş malı olarak kabul edilip davacı lehine alacağa hükmedilmiş ise de gerekçe dosya kapsamı ile örtüşmemektedir.
  • Annesinden oğlu davalıya yapılan bu devrin bağış olarak kabulü gerekir. Bu fiili karinenin aksini ispat yükü davacı taraftadır. Davacı taraf parası ödenerek taşınmazın davalının annesinden satın alındığını ispat edemediğine göre satış işleminin gerçek olmadığının kabulü gerekir.
  • Mahkemece, tasfiyeye konu taşınmaz yönünden bağış suretiyle edinilmesi nedeniyle davalının kişisel malı olduğu ve tasfiyeye dahil edilemeyeceği gözetilmeden davacı tarafın 67.500.00 TL alacak talebinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

K A R A R

Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde edinilen davalı adına kayıtlı bir adet taşınmaz ve araç yönünden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 20.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş olup, 15.09.2015 tarihli açıklama dilekçesi ile 92.150.00 TL olarak talep miktarını arttırmıştır.

Davalı ... vekili, taşınmazın davalının annesine ait olduğu, bazı kaygılar sebebiyle davalı adına devredildiğini, aracın evlilik birliği içinde tarafların ortak rızası ile satılıp paranın davacıya verildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu tasfiyesi istenen 8 numaralı bağımsız bölümün tasfiye tarihindeki değeri olan, 135.000.00 TL 'nin artık değer olduğu 4721 sayılı TMK 236/1 maddesi gereğince davacının artık değerin yarısı olan 67.500,00 TL artık değere katılma alacağı olduğu , dava konusu tasfiyesi istenen aracın tasfiye tarihindeki bedeli 49.300,00 TL artık değer olduğu 4721 sayılı TMK 236/1 maddesi gereğince davacının bu artık değerin yarısı olan 24.650,00 TL artık değere katılma alacağı olduğu, sonuç olarak davacının toplam 92.150,00 TL artık değere katılma alacağının karar tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacı yanın fazlaya yönelik dava tarihinden itibaren yasal faiz talebinin reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Davalı vekilinin taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Bağış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 285 vd maddelerinde düzenlenmiştir. 285. maddesine göre bağış (hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık almaksızın, bağışlayanın malvarlığında bir artış sağlamak zenginleştirmek amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir. (Aydoğdu, Murat/Kahveci Nalan: Türk Borçlar Hukuku Özel İlişkileri. İzmir 2013, s. 344, Yavuz, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku Özel hükümler, 6. B„ İstanbul 2002, s. 222).

Yargıtay'ın ve Dairenin yerleşmiş uygulamalarına göre, eşlerden birinin anne veya babalarından gelen mallar söz konusu olduğunda; satış gösterilse dahi bu tasarrufi işlem, hayatın olağan akışına göre, fiili karine olarak bağış kabul edilmektedir. Bu karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını iddia eden eş iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Kabul edilen bu fiili karine, ispat yükümlülüğü altındaki tarafı değiştirmektedir. Anne yada babadan gelen mala ilişkin tasarrufun bağış değilde gerçek anlamda satış olduğunu iddia eden eş, başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlamalıdır.

Somut uyuşmazlığa gelince taraflar, 30.03.2006 tarihinde evlenmiş, 13.06.2013 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 09.07.2014 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Tasfiyeye konu 8 nolu mesken niteliğindeki taşınmaz tapuda davalının annesi dava dışı Rabiye adına kayıtlı iken evlilik birliği içinde 14.08.2008 tarihinde intifa hakkı anne Rabiye üzerinde tutarak çıplak mülkiyeti satış yolu ile davalı adına tescil edilmiş, 19.06.2013 tarihinde ise çıplak mülkiyet satış yolu ile dava dışı üçüncü bir şahsa tapuda devredilmiştir.

Mahkemece, taşınmaz davalının edinilmiş malı olarak kabul edilip davacı lehine alacağa hükmedilmiş ise de gerekçe dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Annesinden oğlu davalıya yapılan bu devrin yukarıda açıklanan ilkelerden anlaşılacağı üzere bağış olarak kabulü gerekir. Bu fiili karinenin aksini ispat yükü davacı taraftadır. Davacı taraf parası ödenerek taşınmazın davalının annesinden satın alındığını ispat edemediğine göre satış işleminin gerçek olmadığının kabulü gerekir.

Mahkemece, tasfiyeye konu taşınmaz yönünden bağış suretiyle edinilmesi nedeniyle davalının kişisel malı olduğu ve tasfiyeye dahil edilemeyeceği gözetilmeden davacı tarafın 67.500.00 TL alacak talebinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 14.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.