Evde Büyü Olduğu İddiası İle Dini İnançların İstismar Edilmesi Nitelikli Dolandırıcılık Suçunu Oluşturur
Yargıtay 15. Ceza Dairesi
Esas No : 2014/5604
Karar No : 2014/7084
Karar Tarihi : 2014-04-15





Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir.Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır.

Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile, doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.

Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.

Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almak, hırsızlık suçunun temel şeklidir. Taşınır malın alınmasının suç oluşturabilmesi için, zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir.

1-Sanık ... hakkında verilen beraat kararlarına yönelik temyiz isteminin incelenmesinde,

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,

2-Sanıklar hakkında verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz isteminin incelenmesinde,

Sanıkların 11/10/2011 tarihinde katılan ... ... evine gelip mevlüt yaptıklarını, bunun için para topladıklarını söyledikleri, ayrıca "bu oturduğunuz evde büyü var kaldıralım, senin bu evde bulunan büyüyü temizleyelim, senin evde altın var, onları getir biz büyüyü temizleyelim" diyerek altınları istedikleri, katılanın altınları bulunduğu yerden getirerek sanıklara verdiği, sanıkların altınları bir tülbent içerisine sarmış gibi yaparak, altınları üzerlerine aldıkları, sanki altınlar tülbent içerisindeymiş gibi katılana geri vererek "sen bu tülbendi biz gittikten sonra aç ki büyü bozulsun" diyerek olay yerinden hızla uzaklaştıkları, 30/11/2011 tarihinde ise katılanlar ... ... ve ... ... evine giderek su istedikleri, ayrıca "sizde büyü var “dedikleri, daha sonra katılanlardan altınlarını ve parasını getirmesini istedikleri, aynı yöntemle altınları aldıkları, iddia olunan somut olayda; sanıkların başlangıçtan beri dolandırıcılık kastıyla hareket edip katılanların evinde bulunan para ve altınları almaları şeklinde gelişen eylemlerinin, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen “Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hırsızlık suçundan hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkın gözetilmesine, 15.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.