Direnme Kararının Temyizinde Kesinlik Sınırı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2017/1693
Karar No : 2020/1010
Karar Tarihi : 2020-12-08





"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Köyceğiz Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 27.05.2014 havale tarihli dava dilekçesinde; davalı idare ile müvekkili şirket arasında imzalanan 16.07.2008 tarihli “Genel Temizlik Hizmet Alımı” sözleşmesiyle üstlenilen işlerin sözleşmede belirtildiği şekilde ifa edildiğini, ancak müvekkilinin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (SSGSSK)’nun 81/1-i maddesindeki tüm şartları taşımasına rağmen %5’lik hazine yardımından yararlandırılmadığını ve sigorta indiriminden yararlandığı bedelin ödenmesi gereken hak edişlerden davalı tarafından haksız olarak kesildiğini, 7.593,02TL’lik kesintinin iadesi için davalıya iadeli taahhütlü mektupla başvurmasına rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, hak edişlerin kesildiği tarihlerden, bu talep kabul görmez ise temerrüt tarihi olan 29.02.2013 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, 9.585,10TL’nin (7.593,02TL anapara+1.992,08TL işlemiş faiz) tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 07.07.2014 havale tarihli cevap dilekçesinde; kesintilerin mevzuata uygun yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Köyceğiz Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.03.2015 tarihli ve 2014/137 E., 2015/70 K. sayılı kararı ile; hazinenin işverene yaptığı prim yardımının, ihale makamı olan davalı tarafından davacının hak edişinden kesilmesinin Kanunun amacına aykırı olması nedeniyle davacının hak edişlerinden kesilen 7.593,02TL'nin davacıya ödenmesi gerektiği, takipte yasal faiz istenmesine göre davalı tarafından haksız olarak yapılan her bir kesintiye kesinti tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle, takipte talep edilen 1.992,08TL faiz alacağının da usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile asıl alacak ve işlemiş faiz alacağı yönünden itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 30.09.2015 tarihli ve 2015/25191 E., 2015/27720 K. sayılı kararı ile; “…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, davalı ile aralarında yapılan sözleşme uyarınca davalıya hizmet verdiğini, hakedişlerinden haksız yere kesinti yapıldığını ileri sürerek 7.593,02 TL asıl alacak, 1.992,08 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.585,10 TL nin tahsili için yapılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece de davanın kabulüne, davalının Köyceğiz İcra Müdürlüğünün 2014/103 esas sayılı takip dosyasındaki yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin 7.593,02 TL asıl alacak ile 1.992,08 TL işlemiş faiz alacağı üzerinden devamına karar verilmiş bulunmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 117. maddesi uyarınca muaccel bir borcun borçlusu ancak alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Muaccel hale gelmiş bir borçtan dolayı alacaklının herhangi bir ihtarı yoksa anılan yasa maddesi uyarınca faize ancak icra takibi var ise takip tarihinden, yok ise dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir. Dava konusu olayda, davacı takip tarihinden önce ihtarname çekerek davalıyı temerrüde düşürdüğünü iddia ve ispat etmemiştir. Bu itibarla davacının işlemiş faizi talep etmesine olanak yoktur. Mahkemece, değinilen bu yön gözetilerek talep edilen işlemiş faizin reddine karar verilmesi gerekirken, işlemiş faizin de kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Köyceğiz Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.02.2016 tarihli ve 2016/14 E., 2016/51 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, davalının takipten önce temerrüde düşürüldüğünün sabit olduğu, davalı idare tarafından yapılan kesintilerin kanuna aykırı olması nedeniyle davalı borçlunun temerrüde düşmesi için ayrıca ihtara gerek olmadığı, yapılan her bir haksız kesinti tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği, bu durumda hesaplanan faiz alacağı 3.147,02TL iken, takipteki taleple bağlı kalınarak 1.992,08TL faizin kabulünün gerektiği gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacının takip tarihinden önce davalıyı temerrüde düşürüp düşürmediği, burada varılacak sonuca göre işlemiş faiz talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın sadece 1.992,08TL işlemiş faiz alacağına ilişkin ve direnme kararı tarihi (2016) itibariyle temyiz kesinlik sınırının 2.190,00TL olması dikkate alındığında, direnme kararının miktar itibariyle temyiz incelemesine tabi tutulmasının mümkün olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.


IV. GEREKÇE
13. 01.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada bir kısım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için HMK’da geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
14. Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi;
"(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
15. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilmiş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
16. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı HUMK’nın 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanun’lara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
17. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
18. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
19. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 7.593,02TL asıl alacak ve 1.992,08TL işlemiş faize ilişkin icra takibine itirazın iptali istenilen eldeki davada, Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; Özel Daire tarafından sair temyiz itirazlarının reddiyle birlikte 1.992,08TL işlemiş faiz alacağının reddine karar verilmesi gerektiği yönünde bozma kararı verilmiştir.
20. Bu hâlde, Özel Daire ve Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık salt 1.992,08TL işlemiş faiz bedeline ilişkindir.
21. Temyiz istemine konu direnme kararının verildiği 25.02.2016 tarihinde temyiz (kesinlik) sınırı 2.190,00TL olduğundan, davalı vekilinin uyuşmazlık noktasına ilişkin temyiz itirazlarının miktar itibariyle incelenmesi mümkün değildir.
22. Hâl böyle olunca, davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddi gerekir.

V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III-1. maddesine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.12.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.